Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Daha anlatılacak çok şey var

Daha anlatılacak çok şey var

Hay Allah! (cc) Erdoğan’ı ABD getirdi diyorlar ya, Erdoğan’ın geleceği belliydi.. ABD Erdoğan’a güvenmiyordu. Erdoğan’ın başına Cumhurbaşkanı olarak Baykal gelecekti evdeki hesaba göre. Erbakan’ın yanına Çiller’i kim koydu ise, Çiller’in bir anda hidayete erip, sütten çıkmış ak kaşık olmasına kim vesile oldu ise, Erdoğan’ın tepesine de rejimin sigortası olarak Baykal’ı getireceklerdi.. Baykal rolünü iyi oynayamadı ve bilinen süreç gerçekleşti ve Kılıçdaroğlu oluşan boşlukta, sahibini bekleyen koltuk için yeni emanetçi olarak ortaya çıktı..

Herkesin bir planı vardı, ama Allah’ın da bir planı vardı..
Hele Gül’ün asla Cumhurbaşkanı olmaması gerekiyordu.. Çünki tezkereyi geçirememişti ve daha önce kendisine ulaştırılan Özden Örnek raporu konusunda, o günki şartlarda bir işlem başlatmamıştı..
Birilerinin şimdilerde Erdoğan’ı yüce divana gönderme çabası ya da aba altından sopa gösterme çabalarının perde gerisinde bu intikam hırsı olabilir mi diye düşünüyorum..
Aslında Arınç hem tezkere konusunda hem de Cumhurbaşkanlığı konusunda kilit bir rol oynadı. “Ya Erdoğan ya Gül, ikisinden biri değilse, kim aday olursa olsun, karşısında ben varım” dedi.. Gül aday oldu ve kazandı..
Şimdi Erdoğan, başkanlığa gitmek istiyor.. Birileri buna karşı çıkıyor.. Erdoğan’ın karşısında güçlü bir muhalefet var.. Ama Erdoğan başkanlığa yürümekte kararlı..
Yeni bir Anayasa ve başkanlık sistemi, Türkiye’yi çok daha güçlü yapabilir. Birileri bunu istemiyor.. Bunu sadece Ergenekoncular istemiyor değil. İsrail ya da ABD istemiyor değil. Arap dünyasındaki milliyetçiler, sanılanın aksine gelenekçiler de istemiyor..
Birileri Erdoğan güçlü olduğu sürece onun karşısında durmayacaklardır. Ama Erdoğan’ın güçlenmesinden rahatsız olanların sayısı da az değil.. Hatta kendi çevresindeki birçok kişi de Erdoğan’la paralel düşünmüyor..
Erdoğan’la beraber yürümek birilerine çok zor gelse de, kendileri için Erdoğan’sız bir gelecek tasavvur edemeyenlerin sayısı da az değil..
Erdoğan’ın duacısı da çok. Hem de sanıldığından çok fazla..
Türkiye’de ekonominin ve siyasetin çıtası yükseldi. Bazı şeyler için artık, yakın bir gelecekte geri dönüş mümkün değil.. Erdoğan’dan kurtulmak isteyenlerin ayakları yavaş yavaş suya eriyor ve böyle bir ihtimal karşısında yağmurdan kaçarken doluya tutulmanın, gelecek günlerin geçen günleri aratmasından korkuyorlar..
Neydi o günler bir hatırlayalım. Birileri birilerine şöyle mesajlar gönderiyordu: “Anayasa Mahkemesi’yle konuştuk, AKP’yi kapatacaklar. Erdoğan, Gül ya da Arınç’tan biri seçilirse TSK müdahale edecek. Yeni oluşum sözü veriyoruz.” Her şey ayarlanmıştı.. Yargı emirlerindeydi.. Belli merkezler hayali haberler üretiyor, savcılık onları dava formatına sokup dava açmaya hazırlanıyordu..
O günlerde yaşananları Ağar’ın bilmesi gerek.. Erkan Mumcu da biliyor. Tabii Demirel de, Cindoruk da.. O güne dair devletin arşivlerinde birçok bilgi vardır.. Hâlâ taraflar birbirini suçluyor ama kimse gerçeği söylemeye yanaşmıyor. Ağar’ın dediği tek şey var: “Devlet emir verdi ben yattım. Yat dediler yattım, çık dediler çıktım.” Her şeyi bir devlet görevi olarak takdim ediyor.. Tek gerçek bu değil kuşkusuz.. Bir de devlet görevi dedikleri şeyin arkasında kendi adlarına gerçekleştirdikleri kılıfına uydurulmuş operasyonlar var..
Zaten o “devlet” dedikleri şey de devlet değil. Daha doğrusu kayıtdışı devlet.. Bu yaptıkları işi de “devlet adamlığı” “sır tutma” gibi göstermeye çalışıyorlar..
Tamam konuşmuyorlar. Konuşsalar her şey ortaya çıkacak ama susuyorlar.. Bir gün, din gününde her şey ortaya çıkacak, o zaman konuşmadıkları için pişman olacaklar ama, artık internet var, ölene kadar hep zan altında yaşayacaklar. Öldükten sonra bile gerçek ortaya çıkana kadar bu tartışma bitmeyecek.. İddialar ve söylentiler, gerçekten daha tahripkar olacak onurları için. İşin kötü yanı insanlardan helallik dilemeden gidecekler.. Çocukları için acı bir miras bırakacaklar.. Bunun devlet adamlığı ile filan da ilgisi yok. Bir insan için de gerçekten çok ağır bir sorumluluk.
Gerçeği kuyruğundan yakaladık ama bu bir kertenkele değil, bir timsah.. Daha yolun başındayız.. Tek şansımız şu: Gerçek ortaya çıktı ve bu yolun geri dönüşü yok.. Cin şişeden çıktı bir kere..
“Cumhurbaşkanı Turgut Özal ve Eşref Bitlis’in şüpheli ölümlerini soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 1993 ve sonrasında yaşanan diğer faili meçhul olayları aydınlatmak için yeni bir adım atıyor. Bu kapsamda son 20 yıldaki cinayetlerin ve sansasyonel eylemlerin birbirleriyle ilişkisi incelenecek.” Bir haber vardı birkaç gün önce.. Anlaşılan biri işmardan anlamıyor, bir de o zaman ben de öteki defterleri açarım ha, diye aba altından sopa gösteriyor.
Hani şu Yazıcıoğlu suikastı davası açılsa zaten birçok şey ortaya çıkacak..
İşaretler önümüzdeki günlerde önemli, sansasyonel açıklamaların, operasyonların olacağını gösteriyor.. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
9 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi