Fatma Tuncer

Fatma Tuncer

Yalnızlık dipsiz bir kuyu

Yalnızlık dipsiz bir kuyu

Yalnızlık öylesine sonsuz bir girdap ki sürekli kayıplardan besleniyor. Ama dünyevi ama bireysel ama kolektif ama soyut ya da somut olsun kaybettiğimiz her şey yalnızlığımızı daha da büyütüyor. Ve yalnızlık adeta dipsiz bir kuyu gibi zamanı mekanı ve bütün hatıraları çekip yutuyor. O yüzden yalnızların zaman mekan ve gerçeklik boyutundan tahayyül boyutuna geçtiklerini ve burada kendilerini yalnızlıktan kurtaracak imgeler oluşturduklarını görürsünüz.

Hayatımızdan kopan her şey, geri dönülmez bir yoksunluğa ve mahrumiyete dönüşüyor. Çünkü kaybetmek sadece bizim için değil çevremizdeki kimseler için de bir zayıflık belirtisi olarak görülüyor. İnsanların ekserisi gücün peşindedir ve zayıflığı da zayıfın yanında yer almayı da kendilerine yediremezler. Kanser tedavisi gören ve kendini çok yalnız hissettiğini söyleyen bir hanımefendi duygularını şöyle ifade etmişti: “Hastalıktan önce en büyük korkun ne diye sorulduğunda, yoksulluk demiştim. Şimdi ise yalnızlıktan ve insansız kalmaktan korkuyorum, çünkü dostlarım beni terk ettiler” Hastalık kişinin hayatında önemli kayıplara neden olur ve siz kaybettiklerinizin hüznünü yaşarken etrafınızdaki insanların yavaş yavaş azaldığını görürsünüz. Böyle durumlarda gerçek bir dostun büyük bir kazanç olduğunu anlarsınız ama artık çok geç olmuştur.

On beş yıldır diyaliz makinesine bağlı olarak yaşayan bir yakınım ise duyguların şöyle ifade etmişti: ”İnsan bir organını kaybettiğinde, doğrudan aklına odaklanıyor ve aklını kaybetmekten korkuyor. Tamam, organlarımın bir kısmı işlevini yitirdi ama en azından ben varım varlığımın farkındayım düşüncelerimin katmanlarından ilerleyerek Rabbime yaklaştığımı hissedebilirim, bunu da aklımın sayesinde yapabiliyorum…”

Etrafımızda ama nesnel ama öznel her an bir şeyler yok olup gidiyor. Bir yaşlı ölüyor bir bebek doğuyor, bir yandan yeni eşyalar üretilirken diğer yandan eskiyen eşyalar atılıyor, mevsimler gelip geçiyor, insan doğuyor yaşlanıyor ve ölüyor. Hayatın sürekli devam eden bir döngüsü var… Bu döngü içinde insan, bağlanıyor ve bağlandığı nesnelerden koptuğunda yalnızlaşıyor… Elbette yalnızlık acı ve ıstırap veren bir duygu. Ama insanız ve bu hayatın içinde acı da var, hastalık ta var, yalnızlık da var ölüm de var. Zor da olsa bunu kabul etmek zorundayız.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Fatma Tuncer Arşivi