M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Sünnî Müslümanlar Birleşiniz!

Sünnî Müslümanlar Birleşiniz!

Müslümanların arasındaki ihtilaflar tefrikalar fitneler fesatlar çekişmeler çatışmalar ortadan kaldırabilir mi? Tamamen kaldırılamaz ama azaltılabilir.

Sünnilerle Şiilerin yüzde yüz anlaşabilmeleri ve ayrılıkları birliğe çevirmeleri imkansız denecek derecede zordur. Lakin kavga etmemek, savaşmamak konusunda anlaşabilirler.

Vehhabiler kendilerini gibi düşünmeyenleri küfür ve şirk ile suçluyor. Onlarla anlaşmak hemen hemen imkansızdır.

İslam dünyasının büyük çoğunluğu Ehl-i Sünnet mezhebindendir.

Türkiye Müslümanların büyük çoğunluğu da Ehl-i Sünnettendir.

İlk önce Ehl-i Sünnet Müslümanları kendi aralarında birleşmelidir.

İslamda birlik farzdır, tefrika, parçalanma, bölünme ve birbirine düşme haramdır.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı içinde meşreb çeşitlilik olabilir ama bütün Sünnî Müslümanlar bir tek Ümmet olmakta birleşmelidir.

Bunun için bütün Sünnî Müslümanlar ehliyetli, liyakatli, kiyasetli, muktedir, dirayetli bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmelidir.

Sünnî Müslümanların bir Ümmet teşkilatı olması şarttır.

Suriyedeki duruma bakınız. Sünnîler, Şiîler, Selefîler, şu veya bu fırkadan Müslümanlar zulmü durdurmak, halkı korumak, kan dökülmesini önlemek için birleşebiliyor mu?

Pakistana bakınız. Orada Sünnîlerle Şiîler arasında sanki bir savaş var.

Sünniler başlarına bir İmam seçip ona biat ve itaat etseler diğer fırkalar kabul etmez.

Derlenmeye toparlanmaya birleşmeye önce çoğunlukta olan Sünniler başlasın.

Türkiyede çoğunluğu oluşturan Sünnileri bin parçaya bölmek için Derin Şer Güçleri planlı ve programlı olarak faaliyet gösteriyor.

Ülkemize dışarıdan büyük miktarda petro-dolar girdiği ve dağıtıldığı söyleniyor.

Ehl-i Sünnet düşmanları Sünnî kesimde korkunç bir kaos ve anarşi çıkarmışlardır.

Bütün Sünnî Müslümanlar aşağıda sayacağım konularda birleşmelidir:

1. Sahih=doğru itikatta… 2. Ehl-i Sünnet fıkhında… 3. Bir Ümmet çatısı altında… 4. Ehliyetli ve muktedir bir İmama biat ve itaatta… 5. Beş vakit namazı eda etmekte… 6. Zekatı Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun bir şekilde vermekte… 6. Kur’anı kendi re’y ve hevasıyla yorumlamamakta… 7. İslam ahlakının hükümlerine uymakta… 8. İslam medreseleri açarak icazetli ve vasıflı ulema ve fukaha yetiştirmekte… 9. Tevhidî tedrisat yapacak gerçek İslam Mektepleri açmakta… 10. Şeriata, İslamın zahir hükümlerine bağlı tasavvufî faaliyetlerde…

Ehl-i Sünnet Müslümanların birleşmesi kolay olmayacaktır. Siyonizm, kapitalizm, liberalizm, ABD, AB, çeşitli emperyalizmler ve sömürgecilikler böyle bir birleşmeyi önlemek için ellerinden geleni, gerekirse savaş bile yapacaklardır.

Küfür ve nifak dünyası cihadsız, İmamsız, Ümmetsiz, Şeriatsız, tesettürsüz light ve ılımlı yeni bir İslam türetmeye çalışıyor. Maalesef birtakım cahil ve gafil Müslümanlar bu tuzağa düşmüşlerdir.

İslam kalesi içinden feth edilmektedir.

İslamî hizmetlerin, faaliyetlerin ve hareketin içine Kripto Yahudiler ve Kripto Haçlılar sızmıştır.

Ülkemizde dehşet verici bir Sünnet düşmanlığı yapılmaktadır.

Güçlü ve sağlam bir din eğitimi almamış milyonlarca Müslüman, ehliyetsiz kimseler tarafından yapılmış ve içlerinde son derece vahim hatâlar ve tahrifat bulunan Kur’an mealleri, tercümeleri, tefsirleri ile aldatılmaktadır.

Ehl-i Sünnet Müslümanları İslamın ana caddesinden çıkartılıp çıkmaz yollara, patikalara sokulmak isteniyor.

Müslümanların cumhur-i ulema yolunu bırakıp birtakım aşırıların, merdutların şazz görüşlerini benimsemeleri istenmektedir.

Fesatçılar Kur’andaki, Sünnetteki, Şeriat ve fıkıhtaki, Feminizm sapık ideolojisine uymayan hükümleri ayıklamak istiyor. Böyle bir şey 1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş yıkıcı bir bid’attir.

Tek bir Ümmet haline gelmek, ehliyetli ve muktedir bir İmama biat ve itaat etmek, dinde yapılmak istenen bütün reformları, yenilikleri, değişimleri reddetmek bütün Müslümanlara vacibtir.

Ehl-i Sünnet Müslümanları bu sayılanları yapamazsa gelecekleri çok karanlıktır.

Ümmet çatısı altında bir İmam-ı Kebire biat ve itaat ederek, namazı dosdoğru kılarak, din ilimleri konusunda râsih ve muhlis ulema ve fukaha yetiştirerek, Şeyh Şâmil gibi mücahidler, Salahaddin gibi reisler yetiştirerek kurtulabiliriz ancak.

Bugünkü tefrika, bugünkü cehalet, bugünkü gaflet, bugünkü fitne ve fesatla zilletten, esaretten, zebunluktan kurtulamayız.

 

(İkinci yazı)

Düstur Cildinde Meşihat Bütçesi

Biraz ıvır zıvır almak için ara sokaklardan birindeki eskiciye gittim. 885 sayfalık tertib-i sani DÜSTUR’UN birinci cildini aldım. Tarih 10 Temmuz 1324 - 29 Teşrinievvel 1325 (23 Temmuz 1908- 11 Kasım 1909).

Bu Düstur’un 539’uncu sayfasında İlmiye Dairesi’nin ödenekleri yazılmış. Okuyucularıma bir fikir vermek için bazı başlıkları oradan alarak dercediyorum:

Makam-ı Meşihat-ı İslamiye (Şeyhülislamlık)… Şeyhülislamlık Müsteşarlığı… Fetva Emaneti (Fetva Dairesi)… Fetvahane Heyeti… Ders Vekaleti (İslam medreseleriyle ilgilenen daire)… Meclis-i Tedkikat-ı Şer’iye Dairesi Reisi… Mekteb-i Kuzat (Kadılık okulu)… Mushafların ve dini yayınların incelenmesi ve kontrolü dairesi… Meclis-i Meşayih (Tarikatleri kontrol eden Şeyhler Meclisi)… Meclis-i İdare-i Eytam (Yetimlerle ilgili daire)… Ecnebi ülkelerdeki müftüler ve müezzinbaşı… Kazasker… İstanbul Kadılığı… Kassam-ı Umumi (Miras meseleleriyle vazifeli daire)… Eyüp Kadılığı… Galata Kadılığı… Üsküdar Kadılığı… Mahmud Paşa Niyabeti… Davud Paşa Niyabeti… Kasım Paşa Niyabeti… Beykoz Niyabeti… Makriköyü (Bakırköy) Niyabeti… Yeniköy Niyabeti… Kıbrıs Kadılığı…

Osmanlı Devleti’nde Meşihat=Şeyhülislamlık Dairesi çok önemli hizmetler görürdü. Nizamiye mahkemelerinin yanında kadılıklar da davalara bakardı. Ülkenin her yerinde medreseler vardı. Bunlar Maarif=Milli Eğitim Bakanlığı’na değil Şeyhülislamlığa bağlıydı. Bütün tarikat ve tasavvuf tekkeleri Şeyhülislamlık dairesi tarafından kontrol edilirdi. Şeyhülislamların, gerektiğinde padişahları tahtlarından indirmeye salahiyetleri vardı. Protokolda şeyhülislam sadrazamla aynı seviyedeydi.

Osmanlı medreseleri zayıflamıştı ama en kötü zamanlarda bile onlardan Şeyhülislam Mustafa Sabri, Ders Vekili Zahid El-Kevseri, Müfessir-i şehîr Elmalılı Hamdi Efendi, Hatemü’l-Fukaha Dersiamdan Ömer Nasuhi Bilmen, Silistreli Şeyh Süleyman Hilmi Tunahan gibi büyük âlimler, fakihler ve mürşidler yetişmiştir. 1922’de Saltanat’la birlikte Şeyhülislamlık da yıkıldı. Müslümanlar ipi kopmuş bir tespihin taneleri, şirazesi dağılmış bir kitabın sahifeleri gibi etrafa saçıldılar, muhalif rüzigârlarla sağa sola uçuştular.

Eskiden Osmanlı şehirlerinde icazetli müftüler bulunurdu ve dini konular onlara sorulurdu.

Günümüzde önüne gelen fetva veriyor… Elifi mertek sanan fetva veriyor… Fıkıh bilmeyen fetva veriyor… Tezebzüb, anarşi, kaos…

Son Osmanlı Padişahı Vahidüddin Han Hazretleri fıkıh konusunda derin bilgiye sahipti.

Osmanlı Devleti Ehl-i Sünnet itikadı ve fıkhını esas almıştı. Resmi mezhebi Hanefilik idi. Diğer üç mezhep de serbestti. Ama dört hak mezhebin dışında başka hak mezhep olduğu kabul edilmezdi.

Cumhuriyetin ilk yıllarında kabinede Şer’iye Vekâleti vardı, bakanlar arasında sarıklı, cübbeli, sakallı bir din âlimi otururdu. Şer’iye Vekâleti kaldırıldı, “Diyanet Riyaseti” kuruldu. Din işleri, Kemalist rejimin baskısı ve sıkı kontrolü altındaki, genel müdürlük seviyesinde bir daire tarafından idare edilmeye başlandı. Sonra ne oldu? Manzaraya bakınız…

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi