Faruk Köse

Faruk Köse

Öyle çekip gidemezsiniz Sayın Başbakan!

Öyle çekip gidemezsiniz Sayın Başbakan!

Başbakan Erdoğan “çekip gitmek”ten söz etti. Ancak çekip gitmesinin öyle kolay olmadığını, on yıllık iktidarı döneminde üreyen sorunları çöz(e)meden, aldığı sorumlulukları yerine getir(e)meden çekip gidemeyeceğini de biliyor olsa gerek!

Başbakan, “büyüyen Türkiye’ye yönelik saldırılar” karşısında “tuzağa düşmeyeceğiz, bu yapılanları da yapanın yanına kâr bırakmayacağız” diyor. Ama bu zamana kadar birlik ve beraberliğe, dirlik ve düzene yapılan her saldırı, yapanın yanına kâr kalmadı mı? İşte PKK’nın kâr hanesine bakın, yaptıklarının çoğu yanlarına kalmış!

Şimdi, bir yandan binlerce insanı öldüren ve silahlanıp dağa çıkan “Kürt teröristler”in affedilmesine çalışılırken, öte yandan “silahlanıp dağa çıkmamış, teröre bulaşmamış Kürt müslümanlar”ın, sadece “sivil toplum faaliyeti”nde bulundukları halde, “İslamcı örgüt üyesi oldukları gerekçesi”yle onlarca yıl ile cezalandırılması, “yapan”ın yanına kâr kaldığını, “yapmayan”ın ise yapmadığına pişman edildiğini göstermez mi? Bu, “insanların hukuk eliyle terörize edilmesi”ne yol açmaz mı?
Neyse, gelelim şu “çekip gitme” olayına...

Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin Suriye politikasını eleştirenlere, Banyas’ta katledilen bebekleri örnek göstererek; “Eğer ben o bebekleri görmeyeceksem, o bebekler için feryat etmeyeceksem olmaz olsun böyle siyaset. O bebeklerin ölümüne susmaktansa, ben Başbakan kimliğimi şu kürsüye bırakır giderim” diye cevap verdi.

Bu söz, Suriye’de yaşanan dram karşısında, komşu bir ülkenin Başbakanı olarak duyulan sorumluluğa işaret; ancak komşusuna duyarlı ve komşusundan sorumlu olanın, kendi evine daha fazla duyarlı, kendi evinden daha fazla sorumlu olması gerektiği hakikatini de beraberinde taşıyor. Yani Başbakan’ın sorumluluğu sadece Suriye’deki bebeklere ve mazlumlara değil, ondan da önce, kendi ülkesinin insanlarına değil mi?

Sayın Başbakan! Gitmek istiyorsanız siz bilirsiniz de, 10 yıldır sürdürdüğünüz politikalarla daha da büyüyen sorumluluklarınızı yerine getirmeden, kusura bakmayın da, bir yere gidemezsiniz. Sorunları siz çözmelisiniz. Çünkü 10 yılda olup bitenlerin bir ucu, Başbakan olarak muhakkak size dayanıyordur. Başbakan sıfatıyla vaziyetten bir numaralı sorumlu kişi, sizsiniz. Gitmekte hürsünüz de, sorumluluklarınızı yerine getirmemekte hür değilsiniz; milletin vekaletinin hakkını vermekten, verdiğiniz sözleri yerine getirmekten, sizden beklenenleri yapmaktan mes’ulsünüz.

Ancak, bunu “milletin size mecburiyeti” gibi de yorumlamamalısınız. Size “duyulan güven”in ve “verilen avans”ın karşılığını ödeme yükümlülüğünüzü yerine getirmeye siz zorunlusunuz. Zira “kul hakkı” diye bir şey var, biliyorsunuz. “70 milyonun hakkı”nı sorduğunda, Allahu Teala’ya ne cevap vereceksiniz?

Zaten siz de bunun farkındasınız ki, Banyas’ta öldürülen bebeklerle ilgili olarak şöyle diyorsunuz: “Mahşer günü Rabbim bana soracak: “Ey Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı, o bebekler için ne yaptın?” diye. Ne diyeceğim? Siyaset mi yaptım diyeceğim?”
Evet, Allah size soracak; ama “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı” olarak değil, bir “kul” olarak, “Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı” iken “yaptıklarınız”dan ya da “yapmanız gerektiği halde yapmadıklarınız”dan; ve sadece Suriye için değil, öncelikle Türkiye için hesaba çekecek. O zaman ne diyeceksiniz?

Niye “çekip gidemezsiniz”e dair birkaç örnekle sorumluluklarınızı hatırlatmak istiyorum müsaadenizle. Hani, Allahu Teala’nın buyurduğu üzere, “Mü’min erkekler ve mü’min kadınlar birbirlerinin velileridir” ya, “onlar birbirlerine iyiliği emredip kötülüğü nehyederler” ya, işte buna dayanarak, hatırlatma vazifemi yapayım istedim.

Her şey karmakarışık olmuşken, neyin nasıl çözüleceğine dair hiç kimsenin elinde bir yol, yordam, çözüm adresi, formül, veri, dayanak noktası, reçete bulunmazken, bütün bunları perde arkasına ve ekibinizin bilgisine çekmişken, işleri öyle yüzüstü bırakıp gidemezsiniz.
PKK ile gelinen ilişkide öyle keskin bir bıçak sırtına oturttunuz ki ülkeyi, bu işi selamete erdirmeden gidemezsiniz.

İnanan insanların hak ve özgürlüklerini iade etmeden, müslümanların izzet ve şerefini güvenceye almadan gidemezsiniz.

Hukuk güvenliğini ve tam özgürlüğü sağlamadan gidemezsiniz.
Dış politikada girilen kulvarda çıkan sorunları çözmeden, BOP işinden sıyrılmadan, ABD ve İsrail ile olan angajmanları ülke lehine döndürmeden gidemezsiniz.
Filistinlilere verdiğiniz destek sözünü yerine getirmeden gidemezsiniz.
Arap ülkelerine Laiklik önerinizi geri çekip, durumu tashih etmeden gidemezsiniz.
“Kemalist diktatörlük”ün kalıntılarını temizlemeden, İslam’ı “Laiklik”e boğdurma mekanizmasını durdurmadan gidemezsiniz.

Ve bunları ivedilikle yapmalısınız. Bir an önce sorunları çözünüz, sonra nereye isterseniz gidebilirsiniz.

Milletin verdiği vazife ve sorumluluk, en büyük borçlardandır. Borcunuzu millete ivedilikle ödemeden, öyle çekip gidemezsiniz Sayın Başbakan!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Faruk Köse Arşivi