Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Görüşmeyi Kılıçdaroğlu mu iptal etti, Swoboda mı?

Görüşmeyi Kılıçdaroğlu mu iptal etti, Swoboda mı?

Washington ziyaretimizin ilk gününde, gazeteci arkadaşlarla bir lokantada oturmuş yemek yerken, içlerinden biri telefonuna baktı ve heyecanla, “Swoboda, Kılıçdaroğlu’nu kovmuş!” deyiverdi...

“Niye kovmuş, nasıl kovmuş?” diye merak ederken, mesele aydınlığa kavuştu.
Meğer CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun Brüksel ziyaretinde sarfettiği bir söz, “diplomatik kriz”e sebep olmuş!..

ESAD’A DESTEK!

Bay Kılıçdaroğlu; genel başkan yardımcıları Umut Oran ve Faruk Loğoğlu ile birlikte gerçekleştirdiği Brüksel ziyareti esnasında, korkunç bir lâf edip, demiş ki;
“Esad ile Erdoğan arasında ton farkı var!.. İkisi de baskıcı, ikisinin de medya baskısı var!.. İkisinin de özel mahkemeleri var!.. İkisi de medya patronlarına; ‘Şunu at, bunu atma’ diye talimat verebiliyor!”
Bu ifade, elbette Başbakan Tayyip Erdoğan’a “büyük bir hakaret”tir...
Ve Kılıçdaroğlu; her “yurtdışı gezisi”nde “Başbakan ve Hükümet aleyhinde konuşmayı” bir “alışkanlık” haline getirmiştir...
Ama, bunun da ötesinde;
Bu sözlerin mefhum-u muhalifinde; neredeyse bir “kitle imha silahı” haline gelen Beşşar Esad adlı zalime “büyük bir destek” vardır.

CHP-İSRAİL AYNI KEFEDE!

Şu hâle bakın;
“Diktatör bir babanın zalim oğlu” olmaktan başka hiçbir özelliği olmayan Beşşar Esad gibi bir “despot” ile “seçimle gelip, seçimle gitmeyi kabul eden” Başbakan, “aynı kefe”ye konuluyor!..
Böyle bir değerlendirmeye, herkes güler!.. Kargalar bile “münasip yerleriyle” gülerler!..
Bay Kılıçdaroğlu’nun sözleri, şunu da ortaya koymuştur: Başbakan Tayyip Erdoğan, “saatler süren görüşmeler”den sonra, ABD Başkanı Obama’yı ikna etmiş ve sonunda “Esad’sız bir Suriye” konusunda mutabakata varmışlardır!..
Obama, bütün dünyanın gözleri önünde; “Demokratik baskılara devam edeceğiz... Esad’ın gitmesi gerekiyor... Esad’sız bir Suriye istiyoruz” diyor ama, belli ki; Bay Kılıçdaroğlu’nun “Esad’ın gitmesi”ne gönlü razı değil!..
Açıkça söylemese de;
“Esad’ın kalmasını” istiyor!..
Ne garip değil mi;
Bugünkü manşetimizde de okuyacağınız gibi, İsrail de “Esad’ın gitmesinden yana değil!”
İsrail;
“Suriye’nin radikal İslamcıların eline geçmesindense, zayıflamış bir Esad’la yola devam edilmesini” istiyor!..
Sizce de garip değil mi?..
Türkiye ve ABD “Esad gitsin” diyor ama CHP ve İsrail, Suriye’deki katliamların devam etmesini, yani “Esad’ın kalmasını” istiyor!..
Ne günlere kaldık?..

KİM İPTAL ETTİ?

Kılıçdaroğlu’nun, Brüksel’deki “zırva”ları, Türkiye’de olduğu kadar, Avrupa’da da büyük tepki gördü... Avrupa Parlamentosu Sosyalist Grup Başkanı Hannes Swoboda; kendisinin davet ettiği Kılıçdaroğlu’na tepkisini “yazılı bir açıklama” yaparak göstermiş ve demiş ki;
“Politikaları meşru olarak eleştirilse de Erdoğan, Suriye halkına yönelik savaş ve teröre devam eden Esad’la kıyaslanamaz”
Bunu söyleyen Swoboda’nın Kılıçdaroğlu ile saat 17.00’de gerçekleştireceği görüşmeyi iptal ettiği kulislere yansımış!..
Swoboda; bu sırada Avrupa Parlamentosu Başkanı Martin Schulz ile görüşmesinin ardından Kılıçdaroğlu’na “Esad ile Erdoğan’ı kıyasladığın açıklamanı düzeltirsen görüşebiliriz” mesajını iletmiş...
Swoboda’nın makamına giden Kılıçdaroğlu’nu makam odasında Sosyalist Grup adına bir temsilci karşılamış... Kılıçdaroğlu ve heyetine “Düzeltme yapmazsan görüşmeyiz” mesajı iletilmiş, bunun üzerine Kılıçdaroğlu Swoboda ile görüşemeden makam odasından ayrılarak kendine aynı katta tahsis edilen makam odasına geçmiş ve durum değerlendirmesi yapmış!.. Kılıçdaroğlu, görüşmeyi reddeden Swoboda için, Twitter üzerinden “Düşünceye tahammülü olmayan biriyle konuşmaya çalışmak vakit kaybıdır” demiş...
15 Mayıs’taki gelişmeler böyleymiş...
16 Mayıs’ta ise Bay Kemal Kılıçdaroğlu demiş ki;
“Benim yaptığım açıklamadan rahatsız olanlarla ben görüşmem!.. Görüşmeyi ben istemedim!.. ‘Kimse kusura bakmasın’ dedim ve geri döndüm!..
İşin özü budur!”
Mu acaba?..
Fıkra gibi bir olay!..
Bilirsiniz; merhum Nasreddin Hoca, bir gün eşekten düşmüş... Çocukların kendisine güldüğünü görünce, demiş ki;
“Zaten inecektim!”
Kılıçdaroğlu’nunki de o hesap!..
“Swoboda görüşmek isteseydi de, ben görüşmeyecektim!.. Görüşmeyi ben iptal ettim!”
Yersen!..

RANDEVU İÇİN 2 TELEFON!

Tartışmalar hâlâ devam ediyor...
“Kılıçdaroğlu kapıdan mı kovuldu, yoksa görüşmeyi kendisi mi iptal etti?..”
Şimdi de, gelin; Kılıçdaroğlu’nun heyetinde bulunan Faruk Lağoğlu’nun dünkü açıklamasına bir bakalım...
Lağoğlu, TBMM’de dün düzenlediği basın toplantısında demiş ki;
“Swoboda, demokrasiden nasibini almalıdır. 5’e 10 kala ve 5’e 5 kala saatlerinde Swoboda’nın kalemine telefon ederek, ‘Bu görüşme duruyor mu?’ dedik, ‘Bekliyoruz, buyurun, gelin’ dediler. Gittik, bir terslik olduğunu anladık, Swoboda’nın özel kalem müdiresi ve danışmanı bazı şeyler söylüyorlar, bir sorun olduğunu anladım. Sayın Genel Başkanımıza, ‘Bu iş bitmiştir, bu görüşme olmayacaktır, biz teşekkür ediyoruz, ayrılıyoruz, uygun görüyorsanız’ dedim. Genel Başkan ‘Tamam’ dedi. Ben de özel kalem müdiresine, ‘Teşekkür ediyoruz. Bu görüşme olmayacak, Allahaısmarladık’ dedim, ayrıldık.”
Lütfen dikkat!..
Lağoğlu’nun “itiraf”ından anlaşılıyor ki; “Kılıçdaroğlu’nun zırvaları”ndan sonra, Swoboda’nın “yazılı açıklama” ile tepki gösterip “görüşmeyi iptal ettiğini” bildirmesine rağmen, “Swoboda’nın özel kalemi”ni “hem de 2 defa” arayan CHP heyetidir!.
Sadece “arayan” değil, “Swoboda’nın ayağına” giden de CHP heyetidir!..
Şimdi sormak lâzım değil mi;
“Görüşme duruyor mu?” diye sormak, inisiyatifin Swoboda’da olduğunu göstermez mi?..
Adam kalkmış; sana “Erdoğan’la ilgili sözlerinde düzeltme yapmazsan görüşmem” diyor, sen buna rağmen, adamı 2 defa arayıp, “Görüşme duruyor mu?” diye soruyorsun!..
“Gelin” deseler ne olur,
“Gelmeyin” deseler ne olur!..
Adam tavrını koymuş;
“Görüşemeyiz” diyor!..
Sen ise, kalkıp ayağına gidiyorsun, belki de “Sözlerim yanlış anlaşıldı” deyip, kendini affettirmek için!..
Hadi, Kemal Kılıçdaroğu’nun, Faruk Lağoğlu’nun ve Umut  Oran’ın “onur”undan vazgeçtik ama, “CHP’nin onuru” da mı yok?..
Sizinle görüşmek istemeyen bir adama niye 2 defa telefon açarsınız, “Görüşme duruyor mu?” diye niye sorarsınız?..
Niye çekip gelmediniz?..
Niye adamın ayağına gittiniz?..
Sizin hiç mi onurunuz yok?..
CHP’nin hiç mi onuru yok?
Varsa;
Bu “skandal” neyin nesi?..
Şu hâle bakın;
Bir “parti lideri” ki “davet edildiği adam” tarafından tersleniyor, terslenmekle kalmayıp kapıdan çevriliyor ama hâlâ “üste çıkma”nın derdinde!..
Büyük bir hakaret!..
Tabiî, anlayana!..

O DA BİZİM VATANDAŞIMIZ!

Şimdi de, olayın bir başka boyutuna bakalım... Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, “Vefatının 30. Yılında Necip Fazıl’ı Anma Etkinlikleri”nin açılış töreni için gittiği Konya’da gazetecilerin sorularını cevaplamış ve 51 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı’daki bombalı saldırı için demiş ki;
“Maalesef Reyhanlı’daki bu patlamayı meydana getiren, vatandaşlarımızın hayatına kastedenlerin hepsi bizim vatandaşımız, Suriyeli değil. Yakalananlar da, tutuklu olanlar da, gözaltında olanlar da, arananlar da... Yani adeta Suriye’deki zalim rejime destek veren ve bunun için kendi vatandaşını böyle bombalarla öldüren bir olaydır bu.”
Beşir Atalay’ın bu sözlerine bir tek cümle eklemek istiyorum;
“Reyhanlı’nın katili Erdoğan’dır” diyen, ardından da Brüksel’de “Erdoğan’ı Esad’a benzeten” ve böylece “Suriye’deki zalim rejim”e destek veren Kemal Kılıçdaroğlu da, “maalesef bizim vatandaşımız”dır!..
Başka diyeceğim yok!..
Takdir, kamuoyunun!..


Obama “Ek adım” demekle neyi kastetti?
MHP kurmayları, dün yaptıkları açıklamalarda; Başbakan Tayyip Erdoğan’ın, Washington’da “şatafatlı” karşılandığını ama “eli boş” olarak uğurlandığını iddia etmişler.
Herhangi bir yorum yapmadan önce, ABD Başkanı Obama’nın, 17 Mayıs’taki ortak basın toplantısında “Suriye” hakkında sarfettiği sözleri özetle aktarmak istiyorum:
“Esad’ın gitmesi gerekiyor... Esad’sız bir Suriye istiyoruz. Suriye muhalefetini güçlendireceğiz...
Esad’a daha fazla baskı uygulayalım ki, bir an önce gitsin!.. Ek adım atmak da gündemimizde!.
Siyasî ve askerî adımlar!..
Türkiye de dahil olmak üzere, tüm paydaş ülkelerle ortak çalışacağız...
Esad ne kadar erken giderse o kadar iyi olacak...
Zira, meşruiyetini kaybetti!”
Obama’nın bu sözleri için, “Sadece lâf, somut bir adım yok” denilebilir; ama ben “Ek adım atmak gündemimizde... Siyasi ve askeri adımlar!” sözünün, “lâftan öte” bir anlam taşıdığına inanıyorum... MHP’liler ne düşünür, bilemem...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi