Yavuz Bahadıroğlu

Yavuz Bahadıroğlu

Harf devriminin en önemli amacı 2

Harf devriminin en önemli amacı 2

Dünden devam ediyoruz, birleştirip tekrar okursunuz artık… “İkinci olarak, Anadolu’da tarih boyunca ku­rulan uygar­lıklar incelenerek, bunların Türk uygarlıkları olduğunun gösterilmesine çalışıldı. Anadolu uygarlıkları arasında, özellikle Sü­merler ve Etiler üzerinde duruldu. Sümerler ve Etilerin tercih edilmiş olması sebepsiz de­ğildir. Osmanlı Devletinin kalıntılarının yı­kılmak is­tendiği bir devrede, Osmanlı tarihi incelene­mezdi. Sonra gerek Selçuklu, gerek Osmanlı tarihinin araştırılması, Türklerin İslâm’a olan yakın ilgisini de belirtmek zorun­daydı. Lâik­leşme döne­minde İslâm’ın bir araş­tırma konu­su edilmesi uygun düş­mezdi. Hâlbuki Sümerler ve Etiler, Anadolu’da yaşa­mış oldukları gibi, Selçuklu ve Osmanlıların ortaya çıkardığı sa­kıncalar (yani Müslümanlık) onlar için varit değildi (çünkü onlar Müslüman değildi). Dola­yısıyla onların pek de kesin olmayan Türklük­leri—ki, bugün Etilerle Sümerlerin Türk olmadı­ğı konusundaki deliller kesindir—üzerinde du­ruldu, kurdukları uygarlıkların “Anadolu Türk uygarlığı” olduğu ve Türklerin Anadolu’da uzun bir tarihe sahip olduğu gösterilmeye ça­lışıldı.

“Çalışmalar belirli bir gayeye hizmet etmek için yapıldı­ğından zaman zaman bilimsellik dışına çıkmışlardır” (s. 93-94).
“Belirli bir gaye”den muradın ne olduğunu bugün hepi­miz biliyoruz. Kitleleri dininden, dilinden, kültüründen, me­deniyetinden, tarihinden koparıp Batılılaştırma gaye­sidir bu. Hatta bu “gaye”nin gerçekleşmesi için isyanlar ter­tip­lenmiş, sehpalar kurulmuş, kelleler alınmış, arkada kandan bir iz bıra­kılmıştır.
Ama acaba umulan elde edilmiş midir?
Eğer bir türlü belini doğrultamayan, kendi ayakları üzerinde du­ramayan, bir asra dünya çapında birkaç deha oturtama­yan fukara, ilmî gelişmelerin dışında, kabuğuna büzülmüş bir Türkiye murat ediliyordu ise, evet, umduklarını elde etmiş sayılabilirler.
Yok, kültürlü, dünyada sözü geçen ve ilim, fen, edebiyat, teknik sahalarında söz sahibi bir Türkiye murat ediliyordu ise, bunun hâlâ çok uzağındayız.
Zaten o yoldan yürüyüp parıltılı bir noktaya gelmek, geçmişi in­kâr zeminine sağlam bir gelecek inşa etmek imkânsızdı. Gele gele inkârcıların gelebileceği bir noktaya gelmişiz: Hüsran noktası...
Bu noktadan geçmişi tahlile çalışırken, kahırlanmamak elden gelmiyor. Ancak kahırlanıp kalmak da çare olarak gözükmüyor. Öyleyse çare nedir? Bizce ilk çare, kaybettiğimiz değerleri, kaybettiğimiz yerlerde ara­maya başlamaktır. İşte bu sebeple “tahlilî tarih”lere ve bi­yografilere ihtiyaç var. Böylece, elinizdeki kitabın hangi maksatla ve hangi tarz içinde kaleme alındığını da açık­lamış oluyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Yavuz Bahadıroğlu Arşivi