Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Yavuz tartışmaları... Ya da “iki kör”ün hikâyesi

Yavuz tartışmaları... Ya da “iki kör”ün hikâyesi

“İki kör”ün hikâyesini tekrar anlatmanın tam sırasıdır...

Hikâye malûm;
İki kör, karşılıklı “dolma” yiyorlarmış...
Körlerden biri, diğer köre, “fırça” dozajında bir ses tonuyla demiş ki;
“Dolmaları çift çift yemekten utanmıyor musun?”
“Suçlanan kör” demiş ki;
“Allah’tan kork be adam!.. Sen kör, ben kör!.. Dolmaları çift çift yediğimi de nereden çıkardın?”
“Suçlayan kör” cevap vermiş;
“Ben çift çift yiyorum da!”
Günün mânâ ve ehemmiyetini anlatan bir hikâye...
Şimdi siz, bu hikâyeyi alın ve CHP’ye adapte edin...
“3. Boğaz Köprüsü”nün adı “Yavuz Sultan Selim” olarak açıklandı ya, “CHP’li kurmaylar” ve onların “yoldaş”ları ile “candaş medya”sı başladılar bağırmaya;
“Katliam köprüsü!”
Haydaaa!..
Bu da nereden çıktı?..
Efendim, “3. Köprü”ye adı verilen Yavuz Sultan Selim Han; meğerse “Doğu seferleri başlatarak Hilâfet’i getiren ve Anadolu’da Alevi katliamlarının sorumlusu” imiş de, bu yüzden, köprünün adına “Katliam köprüsü” diyorlarmış!..
“Candaş medya” böyle der de, CHP’li kurmaylar boş durur mu?..
Onlardan biri olan CHP Grup Başkanvekili Akif Hamzaçebi de dün TBMM’de düzenlediği basın toplantısında; “Tayyip Erdoğan’ın aklında toplumu bölme fikri var” deyip, eklemiş:
“Tartışma yaratmayacak isimler bulunabilirdi. Niye mutlaka bir padişah ismi? İkinci köprüye İstanbul’u fetheden büyük padişah Fatih Sultan Mehmet’in adını verdik, o ismiyle gurur duyuyoruz. Daha birleştirici isimler bulunabilirdi. Mevlana, Yunus Emre, Mimar Sinan, demokrasi, barış köprüsü diyebiliriz. Ama bu isim ve kavramlar, Sayın Başbakan’ın sözlüğünde yok, terminolojisinde bu kavramlar olmadığı için bu tip birleştirici isimler, kavramlar aklına gelmiyor. Çünkü onun aklında toplumu bölme fikri var.”

NEDİR BU DÜŞMANLIK?

“Akif” bey, o kadar “arif” ki, Erdoğan’da “toplumu bölme” fikri olduğunu şıppadanak anlamış!..
Gel de “iki kör”ü hatırlama!..
Demek oluyor ki;
CHP’nin, “toplumu bölme” gibi bir fikri var!.. Yoksa Erdoğan’ın böyle bir fikri olduğunu nereden bilebilirlerdi?..
Bir çift lâf da “candaş”lara;
Hemen bir “fitne kampanyası” başlatıp, “Alevileri katletmekle” itham ettikleri o Yavuz Sultan Selim Han ki; “Osmanlı topraklarını en fazla genişleten, tahtı devraldığında 2 milyon 375 bin kilometrekare olan Osmanlı toprağını toplam 6 milyon 557 bin kilometkareye çıkaran bir padişah”tır!..
Bir devletin topraklarını 3 katına çıkaran bir padişahın; bugün “çapsız” birileri  tarafından “katliamcılık”la suçlanması, sadece ve sadece “ecdad düşmanlığı”dır, “tarih düşmanlığı”dır, “Osmanlı düşmanlığı”dır!..
Bu düşmanlığı körükleyenler, bugün kalkmış; “Yavuz Sultan Selim Köprüsü”ne karşı çıkıyorlar ama BMC’nin “Fatih”ten sonra 1983 yılında ürettiği “Yavuz” adlı kamyona hiç seslerini çıkarmamışlardı...
Pardon, pardon;
Kamyon kamyon yük taşımışlardı!..
Yine, aynı şekilde; Almanya tarafından İttihat ve Terakki’cilere gönderilen “fırkateyn”lerden birinin adı da “Yavuz” idi, iyi mi?..
Merak ediyorum;
Osmanlı’yı 1. Dünya Savaşı’na sokan “Yavuz fırkateyni”ne binen askerler arasında hiç “Alevi” yok muydu?..
Bir soru daha;
“Yavuz” adına tepki gösterip; “O köprüden geçmem” diyenlerin yolu, acaba “Sabiha Gökçen Havaalanı”ndan geçiyor mu?
Başka sorum yok!..

DERSİM KATLİAMI!

Şimdi de, “madalyonun öteki yüzü”ne bakalım 2011’in Aralık ayında gündemi işgal eden bir tartışmaya dönelim...
Malûm; bir “Alevi” olan CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, o günlerde diyordu ki;
“Dersim’de direniş olmuştur ama, asla isyan yoktur!.. Dersim’e yapılan operasyonun meşrulaştırılması için, orada bir isyan yaratılması gerekiyordu!.. Dersim isyanı icat edilmiş bir isyandır!”
Bir başka Alevi, yani Rıza Zelyut da, Güneş’teki yazısında diyordu ki;
“Bu işi kaşıyanlar: 1937’de orada devlete silah çeken derebeylerinin torunlarıdır. Bunların dedeleri geçmişte esir gibi kullandıkları Dersim’in (Tunceli) sıradan halkının anasını ağlattılar. Şimdi de torunları, aynı kışkırtma içinde oradaki temiz halkın kafasını kirletmeye uğraşıyor. İktidarın verdiği işaret gereğince de televizyonlarda hep bunlar konuşturuluyor. (...) Hüseyin Aygün de bunlarla kol kola!”
Buyur, buradan yak!..
Bir “Alevi” diyor ki;
“İsyan yok, direniş var!”
Bir başka “Alevi” de diyor ki;
“Devlete silâh çeken derebeyleri!”
Hangisi doğru?..
Kim haklı?..
Bu “bakış farklılığı”nı, bir de “Yavuz dönemi” için kullansak, acaba nasıl bir tablo çıkar karşımıza?..
Herhalde Hüseyin Aygün’ler farklı, Rıza Zelyut’lar farklı şeyler söyleyeceklerdir...
Ve biz o zaman da diyeceğiz ki;
“Hangisi doğru, kim haklı?”

YAVUZ VE ATATÜRK!

Her neyse... CHP Milletvekili Hüseyin Aygün, yine o günlerde diyordu ki;
“Dersim katliamının sorumlusu devlet ve CHP’dir!.. Atatürk’ün de bundan haberdar olmaması mümkün değildir!.. Atatürk’ün katliamdan haberdar olmadığı yönündeki efsane doğru değildir!.. Bu efsane, Alevilerin ürettiği bir efsanedir!”
Herhalde söylemeye gerek yok;
Bu iddiaların sahibi, bir “Dersimli”dir!..
Dahası;
“Bunları Ankara’da da söyleyebileceği” yönünde kendisine “teminat” verilince, “CHP’den milletvekili adayı” olmayı kabul etmiş, sonra da seçimi kazanmış bir adamdır!..
Halen de CHP bünyesindedir.
“Hüseyin Aygün’ün mantığı”ndan hareketle acaba şöyle diyemez miyiz;
“Alevileri katletmekle suçlanan Yavuz Sultan Selim Han’ın ismi üçüncü köprüye verildi diye kıyameti koparanlar, Dersim’de Alevileri katletmekle suçlanan CHP’ye niye gıkını çıkarmıyorlar?.. Sahi; CHP hangi yüzle politika yapıyor, Atatürk’ün ismi de niye her yere veriliyor?!?”
Lütfen dikkat!..
Hiç kimse çarpıtmasın, hiç kimse Atatürk’e dil uzattığımı filân düşünmesin...
Benim yapmak istediğim;
Sadece “mantık yürütmek”tir!..
Öyle ya;
“CHP’li”lere ve “candaş medya”ya göre; ortada “Alevileri katletmekle” itham edilen “iki lider” vardır...
Biri Yavuz Sultan Selim Han,
Diğeri de Mustafa Kemal Atatürk...
O halde, sorarım;
CHP’li Hüseyin Aygün’e göre “Alevileri katleden Atatürk”ün ismi her yere verilirken hiç sesini çıkarmayan “Aleviler”in, Yavuz Sultan Selim Han’ın isminin 3. köprüye verilmesi üzerine kıyameti kopartmaları “dürüstlük” müdür?..

ASIL HEDEF ERDOĞAN MI?

Kalkıp, “500 yıl öncesi”nin hesabını sormaya kalkanların, “75 yıl öncesi”nin üzerine şal örtmeye kalkmaları; insanın aklına ister istemez şu soruyu getiriyor;
“Aleviler Yavuz’a mı düşman,
Yoksa Erdoğan’a mı?”
CHP’nin “öncülük” ettiği “yoldaş ve candaş medya”nın körüklediği “nefret söylemleri”ne rağmen, ben yine de diyorum ki;
“Nefreti körükleyen ve derneklerinin başına Alevi, Cem, ya da Hacı Bektaş isimlerini koyan dernek ve vakıflar ile, bunların başındaki kişiler, Alevileri temsil etmiyor!.. Onlar, sırf AK Parti ve Erdoğan düşmanlığı yapabilmek için, Alevileri kendi emellerine alet ediyorlar!”
Ne dersiniz;
Çok mu iyi niyetliyim?..
Yoksa, birileri “AK Parti’yi yıpratmak” için “organize” mi oldu?..
Merak ediyorum;
“Dolma”ları çift çift götüren kim?..
Kaymakamın uçkur derdi, Savcı Bey’i niye gerdi?

Hatırlarsınız; 30 Ocak tarihli Ayna’da, kendisi “evli” olduğu halde, “sınırda görev yapan bir askerin karısı” ile “gayrimeşru ilişki” yaşayan Bor Kaymakamı Muammer Balcı’dan söz etmiştim...
Bu “gayrimeşru ilişki”yi yazmam ve “aşna-fişne fotoğrafları”nı yayınlamam üzerine İçişleri Bakanlığı, kaymakam hakkında “soruşturma” başlatmış ve onu Bor’dan alıp, başka bir yere tayin etmişti...
Ben de dosyayı kapatmıştım... Ama, “Akil İnsanlar Heyeti”nde olmam hasebiyle “Anadolu Yolları”nda dolaşırken öğrendim ki, Bor Savcısı, fellik fellik beni arıyormuş...
Hayır, “eline sağlık” demek için değil; “Kaymakam Bey’in özel hayatını niye deşifre ettin?” diyerek, hesap sormak için!.. Evet, evet; ifademi alıp, hakkımda soruşturma” başlatacakmış!..
Şu hâle bakın; “eşiyle ilişkisi”ni değil, “bir asker karısıyla gayrimeşru ilişkisi”ni yazdığım Kaymakam’la ilgili “soruşturma” açmayan, Kaymakam’ın “uçkur derdi”ne düşmesini “yüz kızartıcı bir suç” olarak görmeyen Savcı Bey, kalkmış bana hesap soracak?..
Bu işe, Adalet Bakanlığı ne der acaba?..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi