M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Amaçlarım

Amaçlarım

Bendeniz profesyonel bir gazeteci-yazar değilim, amatörüm. Sarı basın kartım bile yoktur. 1960’tan beri gazetecilik ve yazarlık yapmaktayım. Haftalık Yeni İstiklal, günlük Bugün, haftalık Büyük Gazete… 1960’dan öncesi de var. İlk yazım, 1951’de bu fakir lise talebesi iken Sebilürreşad’ta yayınlanmıştı. 50’li yıllarda on kişilik bir müteşebbis grubun içinde, Ankarada aylık İslam mecmuasının on küsur sayısını da yazılar kaleme alarak, bizzat idare ederek hazırlamıştım.
Niçin gazetecilik yapıyor, makale ve fıkralar(=köşe yazıları) kaleme alıyorum? Müslüman bir yazar ve gazeteci olarak bendenizin programı, amacı şu maddelerdir. Çok açık ve seçik olması için numaralı olarak aşağıda sayayım:
1. İnsanlığa, Müslümanlara, vatanıma, milletime, Âlem-i İslam’a, İslam’a, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, Ümmete, Ehl-i Sünnete, İmamete hizmet etmek. Bu hizmet iki türlü olabilir. Ya doğrudan doğruya, yahut dolaylı şekilde, yâni hizmet edenleri destekleyip savunarak.
2. Birinci madde ne kadar iddialı değil mi?.. Değil… Bunlar güçlü veya zaif, aciz veya muktedir her Müslümanın vazifesidir. Herkes kendi iktidarı nispetinde bunlar için çalışmalıdır. Hikaye malumunuzdur, karıncanın biri kendi cirmine nispetle pek büyük bir çekirge bacağını bin zahmetle sürükleyip götürmeye çalışıyormuş. Sormuşlar, bu nedir, nereye doğru sürüklüyorsun? Hazret-i Süleyman aleyhisselama hediye olarak götürüyorum cevabını vermiş…
3. Bir Müslüman olarak bütün insanların hidayeti, yani iman edip Müslüman olmalarını temenni ederim.
4. İman edip mü’min olanların da itikadlarının sahih(=inanç bilgilerinin doğru olmasını) isterim.
5. Allah Kelamı olan Kur’ana, Resullullaha ve bin dört yüz yıllık icmaya göre bütün müminler tek bir Ümmettir. Bendeniz de mü’minlerin tek Ümmet olmasını arzu ve temenni ederim. Mü’minler arasındaki tefrikanın kalkmasını candan dilerim.
6. Mü’minlerin tek bir Ümmet olabilmesi için BİRleşmeleri lazımdır. Bu BİRleşme de ehliyetli, liyakatli, muktedir, dirayetli, kiyasetli, muhlis, müdebbir, Allahın hıfz u emanında olan, Resulullahın (Salat ve selam olsun ona) ruhaniyetinin gölgesinde sayelenen müeyyed bir İmam-ı Kebire, bir Emîrü’l-mü’minîne biat ve itaat ederek hayata geçirilebilir.
7. İslam düşmanları ve münafıklar Ümmeti yıkmak, Müslümanları parçalamak maksadıyla, divide et imperia kaidesi gereğince Ehl-i İslamı bin kadar birbirinden kopuk irtibatsız fırkaya, cemaate, hizbe, gruba, sekte, parçaya, İslamcılığa ayırmışlar, ortaya bir İslam Protestanlığı mozaiği çıkartmışlardır. İşte bendeniz bu tefrikaya, bu parçalanmaya muhalifimdir ve bu konuda devamlı özeleştiri yaparım.
8. Dinde reform, dinde değişim, dinde yenilik gibi hareket ve akımları son derece zararlı ve tahripkâr görürüm. Kur’an tahrife uğramamıştır ki, İslamda reform yapılsın.
9. Birtakım reformcu ve modernist ilahiyatçıların ve İslamcıların Resulullah Efendimizin Sünnetini, ya tamamen inkar etmelerine yahut hafife almalarına muhalifimdir. Çünkü Efendimizin mütevatir ve sahih hadisleri Kur’anın doğru yorumlanmasına ışık tutar. Allahın Kitabını doğru yorumlayabilmek için elbette Allah Resulünün Sünnetine bakmak gerekmez mi?
10. Kur’an tahrif edilmemiştir ama “Ümmetim yetmiş üç fırkaya ayrılacaktır, biri dışında bu fırkalar cehennemliktir, kurtulacak olan fırka benim ve Ashabımın yolundan gidenlerdir” hadisi uyarınca İslamın aslına uygun hak ve doğru yorumunun ve hükümlendirilmesinin Ehl-i Sünnet ve Cemaat mezhebi olduğuna inanırım.
11. Peygamber zamanında mezhep mi vardı, sorusunu gülünç ve çocukça bulurum. Resulullahın sağlığında tek bir kitap şeklinde Mushaf=Kur’an nüshası da yoktu. İlk Mushafı Hz. Ebubekir yazdırmıştır, daha sonra Hz. Osman çoğaltmıştır. Hz. Peygamberin sağlığında Mushaf yoktu diye Kur’an nüshalarını da mı, bid’at sayacağız?.. Mushaflar Kur’anın metninin=nazmının bir araya getirilmesidir. Dört hak fıkıh mezhebleri de Kur’anın ve İslamın ahkamının=hükümlerini bir araya getirilmesidir.
12. Mezhepsizliği yani Ehl-i Sünnetin inkarını, İslam dinini ve Şeriatını tehdit eden en tehlikeli bid’at olarak görürüm. Düzceli Muhammed Zahid el-Kevserî hazretlerinin “Mezhepsizlik Dinsizliğe Köprüdür” sözünü çok doğru bulurum.
13. Sünnî Müslümanların Ehl-i Sünnet mezhebinde birleşebileceklerine inanırım.
14. Mezhepler kalksın, bütün Müslümanlar Kur’anda birleşsinler sözünü gerçekçi bulmam. Bu, yaldızlı bir edebiyattan ibarettir. Usûlde aralarında uçurumlar bulunan Sünnîlik, Şiîlik, Vehhabîlik, Mutezile, Haricîlik, Afganicilik, Fazlurrahmancılık, Mücessime, Mürcie, Cebriye nasıl birleşebilirler?
15. Mekke Şafiî Reisüluleması Şeyh Ahmed Zeyni Dahlan’ın, İslam Fütuhatı kitabında yazdığı gibi, İslam tarihinde Hulefa-i Râşidîn devrinden sonra Kitab ve Sünnete en uygun uygulamanın Osmanlı uygulaması olduğuna inanırım.
16. Osmanlı devletinin hatasız ve yanlışsız olduğunu iddia etmem ama tarih boyunca görülmüş İslamî uygulamaların (Hulefa-i Râşidînden sonra) aslına en fazla yaklaşabilmiş olanı olduğunu söylerim.
17. Osmanlı hilafetine ve Ehl-i Sünnet itikadına muhalif bir bağy ve isyan cereyanı olan Vehhabiliği hak ve doğru kabul etmem. Ehl-i Sünnet ile Vehhabiler arasındaki bütün ihtilaflı meselelerin hepsinde Ehl-i Sünneti doğru ve haklı bulurum.
18. Mutezile mezhebini benimsemiş olan birtakım ilahiyatçıların ve İslamcıların taqiyye ve kitman yaparak Ehl-i Sünnete saldırmalarını doğru bulmam. Madem ki, Ehl-i Sünneti reddetmişler ve Mutezile bid’at fırkasını benimsemişlerdir, bu dönüşlerini Ümmete samimî şekilde, mertçe açıklamaları gerekir.
19. Dinin sadece bir vicdan meselesi olarak görülmesini küfür olarak kabul ederim.
20. İslamda din ve dünya, dünyevî ile ruhanî ayırımı yoktur. Din, öncelikle dünya hayatını tanzim, insanların varlık imtihanını başarılı şekilde vermesi için gönderilmiştir.
21. Feminizmi, Kur’ana Sünnete Şeriata aykırı sapık bir ideoloji olarak görürüm ve İslam feministlerini kınarım.
22. Telfik-i mezahibi dini oyuncak haline getirmek olarak görür ve reddederim.
23. Farmason, taqiyye ve kitman yaparak Müslümanları aldatan, karışık Afganîyi din önderi olarak görmem, rehber olarak kabul etmem.
24. Ehl-i Sünnet Müslümanlarının selef-i Sâlihîni, onlardan sonra her asırda yaşamış büyük ulema ve fukahayı, kamil mürşidleri, hakikî şeyhleri rehber olarak kabul etmelerini, gösterdikleri yoldan gitmelerini, öğüt ve uyarılarını tutmalarını temenni ederim.
25. Eimme-i müctehidîni, bilhassa dört büyük mezhebin imamlarını, Abdülkadir Geylaniyi, Ahmed er-Rufaiyi, İmamı Gazaliyi, İmamı Süyutiyi, İmamı Rabbaniyi, Hasan eş-Şazeliyi ve bunlar gibi büyük din alimlerini ve şeyhleri mukteda olarak kabul ederim.
26. On dokunucu asırda yaşamış zülcenaheyn Şeyh Şamili, Emir Abdülkadiri örnek İslam imamları olarak görürüm.
27. Ömer bin Abdülazizi, Nureddin Zengiyi, Salahaddin Eyyubiyi âdil halifeler ve hükümdarlar olarak görür ve onları rahmetle anarım.
28. Selatin ve hulefa-i Osmaniyanı, Osman beyden, son padişah Vahidüddin Hana kadar rahmetle anarım. Sultan Abdülhamid-i Sâni hazretlerini hâtemülhulefa kabul ederim.
29. Son devir ulema ve fukahasından şu zevatı büyük kabul ederim: Mekke Şafiî Reisüluleması Ahmad Zeyni Dahlan, Beyrut kadısı İsmail Yusuf en-Nebhanî, Şeyhülislam Mustafa Sabri, Zahid el-Kevseri.
30. Şu şeyhleri büyük ve mukteda olarak kabul ederim: Şeyh Ziyaüddin Gümüşhanevî, Şeyh Abdülhakim Arvasî, Şeyh Es’ad Erbilî, Şeyh Süleyman Hilmi Silistrevî ve onlar gibi Şeriata sımsıkı bağlı olarak tasavvufî hizmetler yapan diğer himmetli şeyhleri.
31. Bediüzzaman Saidi Nursîyi en karanlık devirlerde iman, İslam, Kur’an, Şeriat, Sünnet hizmetleri yapmış muhterem bir büyük olarak kabul derim ve onun birtakım bid’atçiler tarafından alet edilmesinden dolayı büyük üzüntü duyarım.
32. Yakın tarihimizde İmana, İslama, Kur’ana, Şeriata cephe alan ve bu ana değerleri yıkmaya çalışanları decacile, kezzab ve tağut taraftarı olarak kabul eder ve kendilerine buğz ederim. Onları sevmekten ve desteklemekten ateşten kaçtığım gibi kaçarım.
33. Tasavvufu İslamın manevi boyutu olarak görürüm. Şeriat dışı tasavvuf ve tarikat kabul etmem.
34. Ehl-i Tevhid ve Ehl-i Kıble olan, beş vakit namaz kılan müminleri şirk ile suçlayan, onlara kafir diyenlerin kendilerinin kafir olacağına inanırım.
35. Faizin Kur’anla, Sünnetle, icma ile kesin bir haram olduğuna; Darülislamda da, Darülharpte de Müslümanların birbirleriyle faiz=riba muamelesi yapamayacağına inanırım ve faizden nefret ederim.
36. Müslümanların en etkili şekilde beş vakit namazı dosdoğru kılmaya çağırılmalarının gerektiğine inanırım.
37. Mukim erkek Müslümanların farz namazları münferiden= tek başına değil, cemaatle kılmalarının farza yakın bir emir olduğunu ve şer’î özür olmaksızın cemaatin terkinin vahim bir ihmal ve teseyyüb olduğuna inanırım.
38. İslam kadın ve kızlarının şer’î tesettüre girmelerinin farz olduğuna, şer’î tesettür olmayan kıyafetlerin şeytanî tesettür olduğuna inanır ve para hırsıyla Müslüman kadınları kapalı çıplaklar haline getiren tesettür bezirganları tenkit ve takbih ederim=kötülerim.
39. İslamın bir şehir ve medeniyet dini olduğuna inanırım ve medenî olmayan bedevî Müslümanların din hizmetlerini başarılı şekilde yürütemeyeceğini iyi bilirim.
40. Türkiyede İslam yazısının Kur’an alfabesi olduğunu, kültür lisanının da zengin Osmanlıca olduğunu bilirim. Dilde sadeleştirme ve arılaştırma cereyanın İslama karşı olduğundan hiç şüphem yoktur. Müslümanların mutlaka Kur’an yazısıyla yazılan zengin ve engin Osmanlı Türkçesini öğrenmelerini ister ve bu yolda bıkmadan propaganda yaparım.
41. Halkın ve gençliğin İslamı, çoğu ehliyetsiz, icazetsiz, yetersiz kimseler tarafından yapılmış Kur’an tercümelerinden, meallerinden, tefsirlerinden öğrenemeyeceği, dini doğru olarak öğrenmenin en kolay yolunun sahih ve güvenilir ilmihal kitaplarını okumak olduğunu bilirim.
42. Yahudi dönmesi İbn Sebe’den bu yana her asırda İslamı bozmak, Müslümanları sapıtmak için içimize ajanlar, casuslar, insî şeytanlar, provokatörler sızdığını bilir ve Müslümanların bunlara karşı uyarılması gerektiğine inanırım..
43. Din sömürüsü yaparak, mukaddesat alet ederek şahsî servet ve zenginlik elde edenleri, karı satan alçaklardan daha alçak görürüm.
44. İslamî hizmetlerin ihlasla ve garazsız ivazsız yapılmasının zarurî olduğu kanaatini beslerim.
45. Cami imamlığının namaz kıldırma memurluğu durumuna düşürülmesini çok yıkıcı bir bid’at olarak görürüm.
46. Kötü televizyonu ve kötü basını, İslamın ve Müslümanların en büyük düşmanı olarak görürüm.
47. İslamın tek hak din olduğu temel inancına karşı çıkan, İslamın yanında başka hak ibrahimî dinler bulunduğunu, onların mensuplarının da ehl-i necat ve ehl-i Cennet olduğu iddiasını bâtıl inanç olarak kabul ederim ve bu inancı son derece yıkıcı bulurum.
48. Resulullah Efendimizin sahih hadîslerinin AB normlarına, Feminizm sapık ideolojisine, laiklik ilkelerine, Kemalizm ideolojisine, Fazlurrahmancılığa, reformcuların ve modernistlerin batıl inançlarına ve kaprislerine göre ayıklanmasını büyük bir hıyanet olarak görürüm.

(İkinci yazı)
Aldatmayın!
Mutezile mezhebi taraftarı ilahiyatçılar!
Kur’andaki üç yüz küsur ayet tarihseldir, bugün geçerli değildir diyen Fazlurrahmancılar!
Tasavvufu ve tarikatleri inkâr eden, Sünni sufi Müslümanlara kafir ve müşrik diyen Vehhabîler!
Ashab-ı kiramı küfür ve nifakla suçlayan Rafızîler!
Sizleri mertçe ve açıkça konuşmaya ve yazmaya çağırıyorum.
Takiyye ve kitman yapmayı bırakın.
Hangi mezheptenseniz, neye inanıyorsanız saklamadan, kıvırtmadan açık ve seçik beyan ediniz.
Peygamberimiz (Salât ve selam olsun ona) bizi aldatan bizden değildir buyurmuştur. Aldatanlardan olmayınız.
Mutezile mezhebine mi mensupsun, bunu açıkça söyleyeceksin. Hem o mezhebin hak olduğuna inanıyorsun, hem de Sünni görünerek ehl-i Sünneti yıkmak istiyorsun. İşte bu olmaz!
Dört hak fıkıh mezhebini yıkmaya çalışan birtakım ilahiyatçılar var, mertçe açıkça hareket etmiyorlar, bir yığın dolap çeviriyorlar.
Açıkça Sünnet düşmanlığı yapamıyor ama sinsice Sünneti yıkmak için her dolabı çeviriyor. Bir Müslümana böyle iki yüzlülük yakışır mı?
Bütün reformcu ilahiyatçılar için söylemiyorum ama bir kısım Kemalist ilahiyatçılar var. Bunlar da takiyye ve kitman yapıyor. Mertçe ortaya çıksınlar İslam ile Kemalist ideolojinin bağdaşabileceğini ispata kalkışsınlar… Bunu yapamayacaklarını bildikleri için ikili oynuyorlar.
Bütün Ehl-i Sünnet düşmanlarını mert olmaya, açık olmaya davet ediyorum.
Hem Sünni geçinecek hem de ehl-i Sünneti sinsice yıkmaya çalışacak. Doğrusu bu çok yakışıksız bir iştir.
Biz Sünni Müslümanlar nasıl açıkça Sünni olduğumuzu söylüyorsak sizler de Mutezile, Fazlurrahmaniyye, la-mezhebiyye mensubu olduğunuzu çok açık ve seçik şekilde beyan etmeye mecbursunuz.
Lütfen aldatmayın, aldatanlardan olmayın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi