D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Taksim’de neyin peşrevi?

Taksim’de neyin peşrevi?

Çevrecilikten devrimciliğe bu ne hızlı geçiş? Üstüne üstlük işe çevrecilik havası verenler de bu hızlı geçişten hayli memnunlar. Devrimci şiddetin çevre yıkan, yakan tavrına rağmen! Malûm, peşrev müzikte olduğu gibi güreşte de başlangıçtır. Güreşte farklı olarak rakibi yoklama amacı vardır.

İşe bakın: İlk elensede hükümet düşecek, hatta devlet yakılacak gibi!
Neden sonra sağduyu ve itidal çağrıları...
Fakat her taraf karşıdakini sağduyuya davet ediyor, itidale çağırıyor.
Böyle zamanlarda sağduyu herkesten beklenmelidir. Karşıdakinden önce kendinden. Hatta sağduyu yetmez, aklıselime, basirete ihtiyaç vardır.
Türkiye’nin yakın tarihini zihnimizden çıkarmayalım. Hafızamızı az zorlayalım. Türkiye’de iktidar mücadelesinin hangi şartlarda, hangi araçlarla yapıldığını hatırlayalım. Görünen o ki, 2014’te üç sandık önümüze gelecek. Bu siyaset için yeterince sıkıntı verici bir durumdur. İktidar kendi gücünü sınama konusunda mütereddit görünmüyor. Ya muhalefet?
Muhalefet için aynı kolaylıkla konuşabilir miyiz?
Ana muhalefet partisi liderinin zamanı tükeniyor. Mumu eriyor. Yatsıya şunun şurasında ne kaldı? Böyle zamanlarda ne yapılabilir? Sözde şiddet, sokakta şiddet!
Kemal Kılıçdaroğlu sözde şiddet dozunu gittikçe artırıyor. Bunun ona ne kazandıracağını görmek için seçimleri beklemek zorunda kalacak mıyız? Kendi adıma, bu üslubun kazandırıcı olduğunu düşünmüyorum. CHP’nin açmazı, gelişen olaylar karşısında doğru veya etkileyici tavır geliştirme hususundaki alışılmış başarısızlığı.
Mesela CHP “çözüm süreci”ne tam olarak karşı mı, değil mi?
Bunun bütün açıklığı ile ortaya konulamadığı ortada. Merkez karşı imiş gibi görünse de, teşkilatlar farklı tutumlar içinde olabiliyor.
Çözüm sürecinin toplumda hayli geniş destekçi bulduğu görülebiliyor. CHP bu çerçevede kendini ifade etse idi, onun gücü hakkında müspet bir tesir ortaya çıkabilirdi. Yani toplam destekçilerin içinde CHP’nin oyunu iyimser yorumlayabilirdik.
Fakat öyle değil. Elbette çözüm sürecinin keskin muhalifleri de var. Bunu en açık şekilde seslendiren MHP. Bu parti, konumunu, tutumunu kendi açısından doğru ortaya koymuştur. Bunun verimlerini toplaması da şaşırtıcı olmaz.
Önümüzdeki seçimlerin oy dağılımı konusunda günümüzdeki parametreler böylece ortaya çıkmış durumda. MHP’nin CHP’nin yerini tehdit ettiğini söylemek abartılı olmaz.
Değişmeyeni değiştirmenin tek yolu var. İktidarı, liderini hataya zorlamak. İtidalini, basiretini elden çıkaracak eylemler ortaya koymak.
Son olayların nasıl başlarsa başlasın böyle bir sonuca hizmet ettiğini görmemek mümkün değil.
Buna karşılık iktidarın ve liderinin asla bu oyunun tarafı olmaması gerekiyor. Bunun yolu, kimilerine göre öz eleştiriden geçiyor.
Biz daha ötesini söylüyoruz: Nefs muhasebesi!
Bugünlerde yapılacak durum değerlendirmesi mutlaka bu boyutta olmalı. Türkiye’nin yakaladığı istikrar, iktisadi alanda sağlanan gelişmeler, dışarıda kazanılan itibar, halkın sosyal refahında artış... Sayılmakla bitmeyecek maddi gelişme rakamları...
Bu iktidarın onda, hatta yüzde birini yapan bir yönetim kendine bundan on kat fazla övünme payı çıkarırdı. Bu tamam. Fakat, kitleler açısından bunlar umulan sonucu vermez. “Ben sana refah sağladım, durumunu düzelttim, ülkeyi ümrana kavuşturdum... Görülmedik hizmetler yaptım…”
O zaman, bunun cevabı mutlaka olumlu mudur?
Kitleler nezdinde maddi gelişme kısa sürede olağanlaşır. Bugün olanlar, bir süre sonra sanki sürekli varmış gibi görünür. En azından, “vazifelerini yaptılar” görüşünü ortaya çıkarır.
Türkiye tarihinde Abdülhamid örneği var. Onun döneminde sağlanan gelişmeler bugüne kadar gelen alt yapının esasıdır. Bu onun aleyhinde etkili bir kamuoyu oluşturulmasını, sonuçta tahtan el çektirilmesini engellememiştir.
Her başarılı iktidar, sağladığı maddi gelişmeyi öne çıkarır. Bu dönemde de öyle oluyor. Hatta manevi alanda gelişmelerden söz edilmek istendiğinde de onun maddi vechesi öne çıkıyor. Bir çok cami, imam hatip vs. açılıyor. Bu alanda hızlı bir yapılaşma var. Fakat bu yapıların içini dolduracak muhteva, insan unsuru ihmal ediliyor.
Şimdi muhasebe zamanı! Başarmak bizi her zaman sonuca götürmeyebilir. Başbakanın başarılı olması değil, başarısız olması bazı kesimleri daha fazla memnun ederdi. Başarısızlık, başarılı sonuç alacak yeni lider beklentisi oluşturabilirdi. Bütün bunlar yoksa, ne olacak?
Başarıyı başarısızlık olarak gösterecek gürültü patırtı çıkarılacak! Sinir uçları ile oynanacak, öfkenin hataya yol açması beklenecek.
Sokağa dökülenlerle onların tonundan konuşmak faydasızdır. Kitleler hareket halinde iken aklıselimi, itidali kaybeder. İşte o zaman basiretli olmak gerekir.
Türkiye’nin istikrarı bu basirete bağlı ve basiret gösterecek bir yönetim var!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi