M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bu Gazete ve Tv’lerle Türkiye Selamete ve Huzura Kavuşmaz

Bu Gazete ve Tv’lerle Türkiye Selamete ve Huzura Kavuşmaz

Gezi mi Mezi mi ne karın ağrısıysa, işte şu son hadiselerde bazı büyük gazete ve televizyonların kışkırtıcı, provokatif, yangına benzin dökücü, iç barışı ve mutabakatı berhava edici, darbe yanlısı, seçimle gelmiş meşru hükümeti sokak hareketleriyle devirmeye yönelik yayınları bir kere daha göstermiştir ki, Türkiye böyle bir medya ile huzur bulamaz, selamet sahiline çıkamaz. Büyük medya konusunda neler yapılmalıdır?

1. Millî kimlik ve kültüre bağlı ve saygılı bir medya oluşturulmalıdır.

2. Çoğunluktaki Müslümanların haklarını, hürriyetlerini savunan bir medya…

3. Azınlıkların da bütün temel haklarını savunan bir medya…

4. Müstehcen resimler basmayan, sefil tiraj ve reyting endişeleriyle halkın ve gençliğin seks damarlarını gıdıklamayan namuslu ve iffetli bir medya…

5. Siyasî ucuz muhalefetin ötesinde ve üstünde, bütün kötülüklere ve olumsuzları icabında sert, fakat daima olumlu şekilde tenkit eden, asla yıkıcılık yapmayan muhalif bir medya.

6. Çoğunlukta olan Müslümanları da yapıcı şekilde tenkit eden, özeleştiri yapan bir medya.

7. Siyasî iktidarlara yağcılık, yalakalık, dalkavukluk, meddahlık yapmayan; aman ne doğru yaptınız, aman ne güzel ettiniz edebiyatından uzak ciddî bir medya…

8. Asla yalan yazmayan, asla iftira etmeyen, asla holiganlık ve militanlık yapmayan, herkesin güveneceği bir medya…

9. Okuyucularını aydınlatan, uyaran, bilgilendiren bir medya…

10. Resmî tarihin ve resmî ideolojinin yalanlarını, düzmece tezlerini, mitolojilerini yıkan bir medya…

11. Arivistlerin, yalakaların, döneklerin, rüzgâr fırıldaklarının, iki kimliklilerin kapılarından içeriye giremeyeceği bir medya…

12. Sahiplerinin bir sürü holdinge, bankaya, kuruluşa; milyarlarca dolara sahip olmadığı, sadece medya hizmetleriyle uğraşan şeffaf ve temiz kimseler olduğu bir medya…

13. Fâiz ve borsa spekülasyonlarına, büyük rakamlı taahhüt işlerine, efsanevî komisyonlara, kirli alavere dalavere işlerine karışmayan, âlet olmayan bir medya…

14. Halkın yüzde 80’inin güvendiği ve sevdiği, idarecilerin çekindiği bir medya…

15. Sahiplerinin, yazarlarının, genel yayın müdürünün ve diğer idarecilerinin mal ve servet beyanlarının, doğru şekilde ilan edildiği bir medya…

Türkiyede böyle bir medya kurulabilir mi? Mümkündür, elbette kurulabilir.

Böyle hayırlı bir medyanın kurulabilmesi için Müslümanların sekter düşüncelerden, hasis çıkarlardan, cemaat ve hizip militanlığından vaz geçmesi gerekir.

Böyle bir medya, babası ve öz kardeşi aleyhinde bile olsa gerçekleri yazar ve olumlu muhalefet yapar.

Açık konuşuyorum:

Sabataycı medya bu memleketi batırır.

Çoğunluğu oluşturan Sünnî Müslümanları gerici, sömürge yerlisi, ikinci sınıf vatandaş, parya, zenci olarak gören egemen azınlık medyası ile Türkiye iç barışa, huzura, adaletli bir yapıya, toplumsal mutabakata kavuşamaz.

Teoride eşitliği kabul eden, lakin kendilerini daha eşit gören azınlıkların ve Kriptoların medyası ile krizden krize, yangından yangına koşarız.

Yağcı gazete ve tv’lerle, hiçbir zaman büyük, güçlü ve etkili bir medya oluşturulamaz.

Akıllı, uzak görüşlü, bilge idareciler ve iktidarlar olumlu muhalefet yapan bir medyadan korkmazlar. Çünkü, böyle bir medya, gerektiğinde iktidarı çapulculara, darbecilere, kışkırtıcılara karşı destekleyecektir.

Şu anda Türkiyenin dizginlerini elinde tutan sayın Başbakanın böyle bir medya kurulması için önünde henüz fırsatlar ve imkanlar vardır. İnşallah bunları değerlendirir.

Oturmuş demokratik sistemlerde medya dördüncü kuvvettir. Türkiye gibi ârızaya ve kazaya uğramış bir ülkede ise birinci kuvvettir.

Son Gezi hadiselerinde, çoğunluğa düşman, millî kimliğe, millî iradeye, millî kültüre karşı olan; yıkıcı muhalefet yapan, iç barışı berhava eden, dış düşmanlarla işbirliği yapan darbeci gazete ve tv’lerin kundakladıkları fitne ve fesat yangınlarını gördük.

Birinci raundu millî irade taraftarları kazanmıştır.

Fitneciler bu yenilgiyi kabul etmeyecek ve derin, ince hesaplar ve planlar yaparak ilk fırsatta tekrar harekete geçecekler, daha korkunç yangınlar ve isyanlar çıkartacaklardır.

Yandaş medya ile onlarla başa çıkmak mümkün değildir.

Yukarıda anlattığım büyük medya muhakkak kurulmalıdır.

Bir an bile kaybedilmeden bu işin planları yapılmalıdır.

Şunu da açıkça yazayım: Bu işler sadece para ve madde ile olmaz.

Paradan önce uzmanlık, çok yüksek kültür, bilgelik, vatanseverlik, fazilet, ahlak, derin tecrübe ve birikim, feragat ve fedakarlık gerekir.

Kurulmasını istediğim medya ehliyetli, liyakatli, merciinden icazetli, müeyyed, idealist, gerçek hizmetkâr, Tevfiq’a mazhar kimselerle kurulur ve işletilir. Böyle adamlar, gerektiğinde para almadan veya cüz’î bir maaşla da çalışır. Kalemlerini ve vicdanlarını satmazlar ve kiralamazlar.

Parayla tutulmuş askerlerin işi değildir bu gibi hizmetler.

 

(İkinci yazı)

O bir Süslümandır

Abdest şadırvanını musluklarına lazerli dijital fotosel taktırdık.

Minarelerdeki hoparlörler 125 desibel şiddetinde avaz avaz bağırıyor.

Camiye klimalar konuldu, içerisi püfür püfür, şu kavurucu sıcaklarda içerisi kış gibi. Terli giren hasta çıkıyor.

İmam Hatip okulunun en görkemli yerinde büyük bir Paşa portresi gök gözleriyle kızgın kızgın bakıyor.

Sabah ezanı okunuyor, erte namazında camide birkaç ihtiyardan başka cemaat yok. İslamcıların büyük kısmı leşler gibi horul horul uyuyor.

Ramazan hazırlıkları tamam. İftardan sahura kadar vur patlasın çal oynasın şenlikler, etkinlikler, eğlenceler.

Beş yıldızlı içkili, fuhuşlu lüks restoranlarda mükellef ve pek lüks iftar ziyafetleri…

Bizim cemaatin ziyafeti sizin tarikatin ziyafetinden daha lüks, daha israflı, daha mükellef oldu…

Lüks iftar ziyafetlerinin bazılarında bol bol papaz yahnisi yeniyor.

Geçen yıllarda böyle ziyafetlerden birinde papazın biri cebinden bir Cevşen çıkartmış ve ‘sayin Muslimanlar, ben her gün buni okimak yapıyorum’ deyince oradaki bir kısım Müslümanlar çılgınca alkışlamışlardı.

Camiye geçen yıl döşettiğimiz pembe makine halılarını söküp yerine anilin boyalı fıstıkî yemyeşil berbat ve rüküş halılar sereceğiz…

-Siz hangi İslamcılık fırkasına mensupsunuz?

-Efendim bendeniz 1275’inci fırkanın 38’inci şubesine mensubum…

-Ya öyle mi?

-Siz ne yersiniz?

-Haram helal ayırt etmeden rant yerim.

-Siz zamanın İmam-ı Kebirine intisaplı mısınız?

-Öyle bir imam tanımıyorum, bizim mahallenin imamı İmam Niyazi hocadır.

-Sizin şeyhiniz nasıldır?

 -Benim şeyhim çok büyük ve güçlüdür, öteki şeyhleri döver.

(Başına şeyhin kadar taş düşsün!)

-Sen dindar bir adama benziyorsun, bana Allahın 14 sıfatını sayar mısın?

-(Cevap) Gak guk… Hık mık…

-Böyle acele acele, yel yeperek yelken kürek nereye gidiyorsun?

-Ben Yeni İslamcılardan Yedi Mideli Yahşi Yiyen beyim, yeni lüks bir restoran açılmış, yemeklere altın tozu katılıyormuş, oraya gidiyorum.

-Son yaptığınız ve yeni döndüğünüz lüks ve görkemli umre esnasında nerede kaldınız?

-Mekkenin en lüks oteli olan Muhteşem Tower Palace’da kral suitinde kaldım.

İkindi çayımı içerken 18’inci kattan aşağıda Kabeye baktım. Yemeklerde tepsi gibi tabağımı açık büfeden doldurdum, yarısını yiyemedim kaldı, çöpe atıldı. Hah hah hah!..

-Şu başındaki saçlarını deve hörgücü gibi topuz yapmış, ayakkabıları uzun ince topuklu, rengarenk düttürü Leyla kimdir?

-O mu?.. O bir Süslümandır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi