M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Gafiller Kimlerdir?

Gafiller Kimlerdir?

1. Her şey düzeldi, Altın Devir başladı, ortalık güllük gülistanlıktır diyenler…

2. Ümmet birliğinin yıkıldığını, tek bir Ümmetin yerini İslamcılıklar ve cemaatler Protestanlığının aldığını görmeyenler…

3. Müslüman halkın yüzde 90’ının günlük namazları terk etmesini vahim bir günah, isyan, noksan, yenilgi ve zillet sebebi olarak kabul etmeyenler…

4. Müslümanların kendi aralarında faize batmış olmalarını tabiî ve normal kabul edenler…

5. Zekatların Kur’ana, Sünnete, Şeriata ve fıkha aykırı olarak verilmesini ve toplanmasını bir isyan olarak kabul etmeyenler…

6. Günde altı milyon ekmeğin çöpe atılmasını büyük bir azgınlık olarak telakki etmeyenler…

7. Mübarek Ramazan aylarında İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, ahlaka aykırı, kadın erkek karışık şenliklerin, eğlencelerin ve etkinliklerin yapılmasını doğru bulanlar ve bunlara katılanlar…

8. Müslümanların başında ehliyetli, liyakatli, muktedir, sahih itikatlı, zâhid, âbid, hür, bağımsız, müeyyed bir İmam’ın bulunmamasını, Ehl-i İslamın başsız kalmış, biatsiz olmasını yadırgamayanlar…

9. Kemal sıfatlarla sıfatlı ve noksan sıfatlardan münezzeh Allahü Teala için “Allah gerçek bir Janustur” diyerek, Hak Teala hazretlerini iki çehreli bir Roma putuna benzeten zındığı büyük İslam önderi ve düşünürü ilan edenler…

10. Kemalist sistemin eğitim sistemiyle ve bugünkü laik okullarla, uyanık ve aydın genç nesiller yetiştirilebileceğini sananlar…

11. Zinanın suç olmaktan çıkartılmasını protesto etmeyenler…

12. Rüşvetten, avantadan, haram rantlardan, kara ve kirli para birikiminden, ihalelere fesat karıştırılmasından, gayr-i meşru komisyonlardan rahatsız olmayanlar…

13. Türkiye halkının (pek küçük bir azınlık dışında) 1928’den önce yayınlanmış Türkçe romanları bile okuyamayacak kadar kara cahil kalmış olduğunun farkında olmayanlar…

14. Camilerin genellikle sabah namazlarında boş olmasından dehşet duymayanlar…

15. Türkiye’nin, dış düşmanlarımız ve onların içteki ajanları tarafından birbirine düşman, birbirinden kopuk iki halka ayrıldığı, sosyal barış ve mutabakatın berhava olduğu realitesinin farkında olmayan, bu felakete karşı çare ve çözüm aramayan ve tedbir almayanlar…

16. Bugünkü zenginliğin, bolluğun, maddî kalkınmanın keramet değil, istidrac olduğunu anlayamayanlar…

17. Din sömürüsünün, din ticaretinin İslam için en büyük tehlike olduğu gerçeğinin bilincinde olmayanlar…

18. İki çeşit tesettür olduğu, birinin doğru ve hak şer’î tesettür, diğerinin şeytanî tesettür olduğunu bilmeyenler…

(İkinci yazı)

İcâzetim ve Vazifem

1974’ta sürgünden dönmüştüm. Vefatına kadar muhterem bir Nakşî şeyhini sık sık ziyaret eder, sohbetlerine katılırdım. Bir gün kendisine sormuştum: Haftalık gazetemde bazı yazılar kaleme alıyor, Müslüman halkı beş vakit namaz kılmaya, farz namazları cemaatle eda etmeye çağırıyor, bunlara benzer, ilmihallerde ve ahlak kitaplarında yazılı dinî konularda teşvikler ve uyarılar yapıyorum. Bu konuda, yani kesin ilmihal bilgilerini halka aktarmak konusunda bendenize icazet verir misiniz? Şeyh efendi bu icazeti vermişti.

İslam dininin iki kere iki eder dört’leri vardır. Bunları halka söylemek için icazetli ulema ve fukaha olmak gerekmez.

Bir baba çocuklarına namazı emr ve tavsiye eder.

Karısına kızına tesettürü emr eder.

Bunlar fetva değildir, kesin dinî emirleri tebliğ etmek, uygulanmaları için çalışmaktır.

Bendeniz Müslüman bir yazarım. Din ve iman kardeşlerime hitaben, “Namazı kılın… Namazı terk etmek çok büyük bir günahtır ve dinin direğini yıkmaktır… Namazı terk eden Müslüman bir toplum iflah olmaz…” temalı yazılar yazmam, haddim ve icazetim olmadığı halde fetva vermek sayılmaz. Çok iyi bilinen bilgi ve hükümleri tekrarlamaktan ibarettir.

Bu satırları niçin yazıyorum?.. Reformcu ve aykırı fikir ve inançlara sahip birisi “Bu herif kendini müftü mü sanıyor ki, durup dinlenmeden namaz ve diğer dinî konularda yazılar kaleme alıyor?..” mealinde bir laf etmiş. Ona cevap veriyorum.

Bu fakirin, okur-yazar bir Müslüman olarak, namazın eda edilmesi, farzların cemaatle kılınması, zekatın Kur’ana Sünnete ve Şeriata uygun şekilde verilmesi, hür kadın ve kızların şer’î tesettüre (şeytanî tesettür değil!) uygun kıyafete bürünmesi, zinadan ve ribadan kaçınılması gibi zaruriyat-ı diniyeyi yazmam üzerime vazifedir.

Kendimi elbette müftü saymam…

Vaktiyle hakkımda “Bu gazeteci parçası kendini mürşid-i kâmil sanıyor” iftirası atılmıştı. Ben kim, mürşidlik kim…

Çok akıllı olmasam da, kendimi mürşid sanacak kadar ahmak ve alçak değilim.

İslamı ve Şeriatı savunurum. Muteber ve güvenilir ilmihal kitaplarında yazılanları tekrar ederim. Namaz kılın derim… Tek bir Ümmet olun derim… İtikadımızı tashih edelim derim… Yüksek ahlaklı Müslümanlar olalım derim… Müslümanlar Türkçeyi İslam ve Kur’an yazısıyla okuyup yazsınlar derim… İsrafı, lüksü, sefahati tenkit ederim…

Elimde yazı yazmak, Müslümanlara seslenmek imkan ve fırsatı varken elbette bu konuları işleyeceğim.

Bir tek kimsenin itikadını tashih etmesine, bir kişinin namaza başlamasına, bir kimsenin bir haramı terk etmesine vesile olabilirsem çok büyük mânevî bir ticaret yapmış olurum.

Yazılarımdan bir tek kimse bile etkilenmese, yine de Ekremülekremîn Hak Teala hazretlerinin bu fakire ecir vereceğini ümid ederim. Yeter ki, yazılarımı ihlas ile yazmış olayım. İhlassız yazarsam faydası olmaz.

Muteber, doğru, güvenilir din kitaplarındaki bilgilere ve hükümlere aykırı yazılar yazarsam kendimi ateşe atmış olurum.

Müslümanların kendi aralarında faiz muamelesi yapmalarının, yahut bir Müslümanın bir kafire faiz ödemesinin caiz olduğunu yazarsam,

İslamda kader yok dersem, Efendimizin ve Evliyaurruhmanın Allahın izniyle yapacakları şefaati inkar edersem,

Alaca bulaca, göze batan, ince topuklu ayakkabılı, rengarenk, deve hörgücü gibi topuzlu tesettür caizdir dersem,

Ramazan geceleri karılı erkekli çalgılı türkülü şenliklerin, eğlencelerin, etkinliklerin caiz olduğunu söylersem,

İçkili ve fuhuşlu mekanlarda papazlı, patrikli, monsenyörlü iftarları doğru bulur översem,

Kadın erkek karmakarışık sözde dinî toplantıları caiz görürsem,

Ve bunlara benzer haramları, bid’atları, günahları, isyan ve tuğyanları doğru bulursam elbette kötü bir iş yapmış olurum.

Özetliyorum:

İcazetli alim ve fakih değilim, müftü değilim, mürşid değilim… İslamın iki kere eder iki’lerini tekrarlayan Müslüman bir yazarım… Zaruriyat-ı diniyeyi, kesin farzları, kesin haramları yazıyorum. Dinde reform, dinde yenilik, dinde değişim isteyen bid’atçileri tenkit ediyorum. Şeyhülislam Mustafa Sabri, Düzceli Muhammed Zahid el-Kevserî, Bulgaristanlı Ezherî Ahmed Davudoğlu ve benzeri büyüklerin fikir ve görüşlerine bağlıyım.

Çok ama çok iyi biliyorum ki, cahillerin ve şaşkınların çok önemli saydıkları dünya dedikodularının tamamının ihlasla kılınan iki rekat namaz kadar kıymeti yoktur.

Okur yazar bir Ehl-i Sünnet ve Cemaat Müslümanı olarak yukarıda anlattığım hizmetlerime elimden geldiği kadar inşaallah devam edeceğim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi