M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

İslam Nedir? Nasıl Öğrenilir?..

İslam Nedir? Nasıl Öğrenilir?..

ZEKÂSI dumura uğramamış, körlenmemiş olan insan sorar? Ben kimim, üzerinde yaşadığım dünya, şu uçsuz bucaksız kainat nedir? Ben nasıl meydana gelmişim? Beni, dünyayı ve kainatı kim yaratmış? Yaratılışımın amacı ve hikmeti nedir? Nasıl bir hayat sürmeliyim? Varlık ne demektir?..

İşte bu sorulara en doğru cevapları veren din İslamdır.

İslam dini dünya hayatının bir sınav olduğunu, âhiret denilen alemde burada yapılanların hesabının sorulacağını, sonradan yaratılmış bütün varlıkları Allahın yarattığını, insanın ana vazifesinin O’na kulak etmek olduğunu bildirir ve öğretir.

İslam dinini amaçlarından biri şudur:

Gerek fert=birey gerekse toplum olarak dünya hayatı İslama göre, İslamın istediği şekilde, İslama uygun olarak yaşanmalıdır. İnsanların ve toplumların selameti, saadeti, huzuru buna bağlıdır.

“Din sadece bir vicdan işidir…

Din dünyaya karışamaz…

Din ayrı dünya ayrıdır…” gibi düşünceler İslama aykırıdır.

Böyle diyenler ya İslamı anlamamıştır, yahut kötü niyetlidir.

İman eden, Müslümanım diyen kişi, hayatını İslamın hükümlerine, ölçülerine, normlarına göre düzenlemek zorundadır.

İslamın hükümlerinin kaynakları nelerdir?

1. Allahın Kitabı Kur’andır.

2. Allahın Resulü, son Peygamberi Muhammed Mustafanın (Salat ve selam olsun ona) Sünnetidir.

3. Gerçek, ehliyetli, icazetli din önderlerinin, alimlerinin ve fakihlerin icmâ’larıdır.

4. Kıyas-ı fukahadır.

Dini anlamak için elbette akıl şarttır, aklı olmayanın dini yoktur ama akıl din hükümlerinin kaynaklarından biri değildir.

İslamı anlamış gerçek ve iyi bir Müslüman büluğa erip ergin=reşid olduğu günden ölümüne kadar bütün hayatını İslama, Kur’ana, Sünnete, Şeriata, İslam hükümlerine göre ayarlamalıdır.

İslam dar manada bir din değildir. Namazını kılıyor, orucunu tutuyor ama hayatın birçok safhasında Kur’ana, Sünnete, Şeriata uymuyor… Böylesi, yaptıkları kendisini küfre götürmüyorsa, kötü bir Müslümandır. Küfre götürüyorsa, namaz da kılsa oruç da tutsa

İslamın dışındadır.

İslamı Peygamberin anlattığı ve ilk üç kuşağın (Selef-i Sâlihînin) anladığı ve uyguladığı şekilde anlayanlara Ehl-i Sünnet ve Cemaat denir.

Onlar Kur’anı doğru şekilde yorumlar.

Onlar Sünnete uyar.

Onlar din hakkında kendi re’y, tercih ve hevalarıyla konuşmaz ve yazmazlar.

Onların din hocaları, din önderleri gerçek ihlaslı, taqvalı alimlerdir.

Bu önderler ve kılavuzlar dini ticarete, zenginleşmeye, prestije, nüfuza benliğe alet etmezler.

Onlar Peygamber Efendimiz (Salat ve selam olsun ona) gibi mütevazı ve sade yaşarlar.

Onlar âdildir, insaflıdır, mürüvvetlidir, çok yüksek ahlak ve karakter sahibidir. Onların faziletlerini ve üstünlüklerini nice düşmanları da kabul ve teslim eder.

Bir Müslümanın gerçek ve olgun bir Müslüman olabilmesi için İslamı bütün olarak kabul etmesi ve bu hak dini en iyi bilen, en iyi anlayan, en güzel uygulayan gerçek icazetli ulemaya, fukahaya, mürşidlere tâbi olması, onların öğütlerini dinlemesi gerekir.

İslamı birtakım şarlatanlardan, bozuk mezhep mensuplarından, din sömürücülerinden, mukaddesat bezirganlarından öğrenenler yanlış yollara saparlar, yanlış uygulamalar yaparlar.

İnsanlar tek başına akıllarıyla, re’yleriyle, kendi kafalarıyla İslamı doğru şekilde öğrenemezler ve hayata uygulamazlar. Bu konuda mutlaka rehberler, kılavuzlar, mürşidler, yol göstericiler lazımdır. İslam bir rehberlik dinidir.

Allah Peygambere öğretmiş.

Peygamber Ashabına öğretmiş.

Ashab Tâbiîne öğretmiş.

Tâbiîn Tebe-i Tâbiîne öğretmiş. Onlar yeni nesle öğretmişler…

Böylece asırdan asra, kuşaktan kuşağa İslam günümüze kadar gelmiştir.

İslamı öğreten hocaların icazetli hocalar olması lazımdır.

İcazet, silsilesinin ucu Resullerin Seyyidine dayanan bir belge, bir diplomadır.

Böyle bir icazete sahip alime güvenmemiz için onun Kur’ana, Sünnete ve İslam ahlakına uygun düzgün bir hayat sürmesi gerekir.

İslamı biliyor ama yaşamıyor… Böylesi din alimi, fakih ve mürşid olamaz.

Dini zengin olmaya alet eden habîslerin peşlerine takılanlar ebedî saadetlerini yitirebilir.

İslam dini rasgele din kitabı okumakla da doğru dürüst öğrenilmez.

İnsan evinde hukuk kitapları okumakla hukukçu olabilir mi?

Kendi kendine tıp kitapları okumakla tabib olabilir mi?

Kendi kendine pilotluk öğrenmiş bir pilotun uçağına biner misiniz?

Zamanımızda bütün okullarda mecburî din dersleri var. Bu dersleri okuyanlar İslamı öğrenebiliyor mu? İslamı hayata uygulayabiliyor mu?

Ülkemizde şu anda bin çeşit Müslüman var. Din konusunda her kafadan ayrı bir ses çıkıyor. Din kültürü konusunda korkunç bir kaos ve anarşi görülüyor.

Ne kadar çok İslamcılık var!.. Ehl-i Sünnet Müslümanlığı istenmiyor, İslam Protestanlığı oluşturuluyor.

Ehl-i Sünnet Müslümanlığı nedir?

Kur’anın doğru yorumudur.

Sünnete uymak demektir.

Şeriatı hayata uygulamaktır.

İcazetli ulema, fukaha ve mürşidlerle Resulullah Efendimize mânen ulaşmak demektir.

Birlik beraberlik ve Ümmet demektir.

Ehliyetli bir Halifeye biat ve itaat demektir.

Ebedî Saadete nâiliyet ümidi demektir.

Ehl-i Sünnet İslamlığında sekülerlik, dünyevîlik yoktur.

Dünya işleri dine göre tanzim edilecek ve uygulanacaktır.

Kuru kuruya ben Müslümanım demekle iş bitmez.

İslamı icazetli ulema, fukaha ve mürşidlerden doğru öğrenip doğru bileceksin, bu bildiklerini hayata dosdoğru uygulayacaksın ki kurtulasın.

Cenab-ı Hak cümlemizi İslamı Kendi rıza-i ilahisine uygun şekilde öğrenenlerden, bilenlerden ve hayata uygulayanlardan eylesin.

 

(İkinci yazı)

Başımıza Bunca Bela Niçin Geliyor?

HEM Allaha iman ederiz, hem de Allahın emirlerini yapmaz, yasak ve haramlarından uzak durmayız.

Hem Peygambere iman ederiz, hem de onun emirlerine, yasaklarına, öğütlerine arka çevirir, Sünnetini hayata uygulamayız.

Hem Kur’anı Kitabullah kabul ettiğimizi söyleriz, hem de onu düstur=anayasa yapıp hükümlerini uygulamayız.

Beş vakit namaz Kur’anla, Sünnetle, icmâ ile farzdır, bizim yüzde 90’nımız onu eda etmez.

Zekat da farzdır, onu ya hiç vermeyiz, yahut Kur’ana, Sünnete, Şeriata, fıkha uygun şekilde vermeyiz.

Allah bütün mü’minlerin tek bir Ümmet olmalarını emr eder. Biz, Ümmet birliğini yıkar, birbirinden kopuk bin parçaya ayrılırız.

Allah sizden olan ülülemre itaat edin buyurur, Peygamber (Salat ve selam olsun ona) zamanındaki İmama biat etmeden ölen kişi sanki cahiliyet ölümü ile ölmüş olur diyerek tehdit eder, biz kulak asmayız, İmamsız, biatsiz, itaatsiz keyfe mâ yeşâ yaşarız.

Bir kısmımız, futbol kaçıkları gibi cemaat, hizip, fırka, grup, parça holiganlığı, militanlığı, fanatizmi sergiler.

Ne kadar zararlı, cehennemî, şeytanî bilgi varsa, öğreniriz ama bizi kurtaracak ilmihalimizi doğru dürüst öğrenip ezberlemez ve hayata uygulamayız.

Seher vakitlerinde bizi felaha ve kulluğa çağıran ezanlar okunur, bizim çoğumuz leşler gibi uyur.

Allah ribayı=faizi kesinlikle yasak ve haram kılmıştır. Müslümanlar sanki riba denizine gark olmuştur.

İslam bize emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmamızı emr eder. Biz bu emre kulak tıkarız.

İslam bize birbirimizi sevmemizi emr ve tavsiye eder. Bizim çoğumuz birbirinden nefret eder.

İslam israfı yasak eder, biz günde altı milyon ekmeği çöpe atarız.

İslam tevazu ile ibadet etmemizi emr eder. Bizden bazıları muhteşem ve lüks turistik umre seyahatleri yapar, Zam Zam Tower’de kalır, saçar savurur.

İslam bize nefs-i emmarelerimizin en büyük düşmanımız olduğunu öğretir, biz onları dizginleyip frenlemeyiz.

İslam çocuklarımıza İslamî eğitim vermemizi emr eder, biz onları tâğutî okullarda saptırırız.

İslam küffarla küçük cihad, nefsimizle büyük cihad yapmamızı emr eder, bizim bir kısmımız kafirleri dost ve veli edinir ve azgın nefsinin her isteğini yerine getirir.

İslam adaleti emr eder, biz âdil miyiz?

İslam istikameti=doğruluğu dürüstlüğü emr eder, biz öyle miyiz?

İslam ihlası, taqvayı, mürüvveti, fütüvveti emr eder. Biz bu emirlere uyuyor muyuz?

Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) din nasihattir diye buyurmuş ve bu sözü üç kere tekrar etmiş. Bizde, bilenler bilmeyenlere nasihat ediyor mu?

İslam üstün ahlak dinidir. Biz İslam ahlakına uyuyor muyuz?

İslam toplumunda kapıları kilitlemeye lüzum yoktur. Bizim kapılarımız niçin zırhlı ve beş kilitlidir?

Bunca tefrika, isyan, tuğyan, günah, nifak, şikak, fısk, fücur, gaflet içindeyiz. Sonra da şaşkın şaşkın yahu başımıza bunca bela ve azap niçin geliyor diye hayret ediyoruz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi