M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Genel Âfet ve Musibet Gelir

Genel Âfet ve Musibet Gelir

BİRTAKIM reformcu, değişimci, yenilikçi, Feminist, Fazlurrahmancı, Afganîci, Abduhçu, Reşid Rızacı, mezhepsiz, bid’atçi, Mutezilî kimseler Kur’anın doğru yorumuna ve Sünnete aykırı işler yapıyorlar.

Ehl-i Sünnet uleması ve fukahası bunları:

Cevaplandırmazsa,

Yanlışlarını, sapıklıklarını, bid’atlerini red, cerh ve iptal etmezse,

Müslüman halkı uyarmaz ve bilgilendirmezse,

İslamı içinden, mihraptan yıkma teşebbüslerini önlemezse…

Emr-i mâruf ve nehy-i münker farizasını terk etmiş olurlar.

Bu fariza terk edilirse, toplumun üzerine genel âfet ve musibet gelir, kurunun yanında yaş da yanar.

Duyurulur.

 

(İkinci yazı)

EHL-İ SÜNNET FETVA HEYETİ NEREDE?

Türkiye’nin Ehl-i Sünnet Müslümanları teşkilatlı tek bir ümmet olabilmiş olsalardı, onların bağımsız bir Ulema Meclisi, Şûrası, Fetva Kurulu olurdu. Bu hayırlı kuruluşlar, halkı dinî ve dünyevî konularda aydınlatır, uyarır ve bilgilendirirdi.

Heyhat ki, ne Ümmet var ne Şûra, ne de Fetva Heyeti…

Feministler camilerdeki kadınlara ayrılmış bölümlerin kafeslerini ve perdelerini kaldırttılar; bu bid’at hareketine karşı ulema fukaha meşayih ayağa kalkmadı.

Bid’atçinin biri çıkıyor, güneş doğuncaya kadar sahur yenilir içilir diyor, topluca protesto yok.

Geçen yıllarda “İslam’da teravih namazı diye bir ibadet yoktur” hezeyanları savruldu biraz tepki verildi ama yeterli olmadı.

Yeterli tepki nedir biliyor musunuz ? Bid’atçiler cevaplarını alırlar ve bir daha konuşamazlar.

Sinsi, taqiyyeci, kitman yapan, iki yüzlü Mutezile mensupları kaderi inkar ediyor…

İmanın temellerinden olan kader inkar edilince gök gürültüsü gibi cevap verilmelidir.

Bir takım tesettür bezirganları, tesettür kıyafetinin de cılkını çıkarttılar.

Bir takım İslamcılar, agresif din düşmanlarıyla ittifak yapıyorlar, tepkiler cılız...

İslam’ın Allah katında tek hak din olduğu inancına karşı çıkılıyor, tepkiler yetersiz…

Düşük faizle mesken kredisi almaya fetva veriliyor, milyonlarca Müslüman bu şeytanî tuzağa düşüyor. Sünnî ulema fukaha ve meşayihten topluca tepki yok…

Halkın yüzde doksanı günlük namazları bırakmış… İstanbul’da oruç tutanların nispeti yüzde kırk, İzmirde yüzde yirmi… Halka nasihat edilmiyor.

Yüz kadar ilahiyatçı Resulullah Efendimiz’in (salat ve selam olsun O’na )

mütevatir ve sahih hadislerini, Avrupa normlarına ve feminizme göre ayıklıyor… Bu korkunç cinayete ve hıyanete yeterli tepki verilmiyor.

Memlekette bin türlü münker iş yapılıyor, bunları engellemek için çalışılmıyor. 28 Şubat’ın cehennemî ortamında ulema fukaha birleşemez, Şûra ve Fetva Meclisi kurulamazdı ama bugün din hürriyeti var…

***

Türkiye Ehl-i Sünnet Fetva Meclisinden bildirilmiştir.

Muhterem Müslüman halkımıza duyurulur:

Cuma ezanı okunduktan sonra Müslümanlar dükkanlarını, işyerlerini, bürolarını kapatarak camilere Allah’a ibadet etmeye gitmelidir. Cuma ezanından, namazın bitimine kadar alışveriş ve dünya işi yapmak caiz değildir. Sevgili kardeşlerimizin Allah’a, Resul’üne (Salat ve selam olsun O’na), Kur’an’a uymalarını önemle rica ve tavsiye ederiz.

Böyle bir fetva yayınlansa, Müslümanların televizyonları gazeteleri, dergileri, radyoları bunu on milyonlarca halka ulaştırsa çok iyi olmaz mı?

Böyle bir şeyin şu anda en ufak bir sakıncası yoktur.

Yazık yazık yazık!

Ümmet yok, İmamü’l-Müslimîn yok, İslam Şurası yok, Fetva Heyeti yok…

Müslümanlar birleşmemek konusunda tam bir ittifak içindeler.

Lüks ve israflı iftarlar gırla gidiyor.

Benim şeyhim senin şeyhini döver… beyinsizlikleri.

Maalesef İslam toplumu şifahî bir toplum olmuştur.

Yahu cemaat, tarikat, parça, hizip, fırka diyeceğimize ümmet desek olmaz mı?

Halife, İmam-ı Kebir, Emirü’l-Mü’minîn kavramlarını halka kimler öğretecek?

Meşhur BBC, hadis ayıklama işi için “1400 yıllık İslam tarihinde görülmemiş bir reform” diye yazdı, Müslümanların çoğunun bundan haberi yok!

 

(Üçüncü yazı)

Avaz Avaz Hoparlör

BİR ay kadar önce akşamdan sonra, kurufasulye yemek için büyük camilerden birinin karşısındaki dükkanlardan birine gitmiştik. Dört kişiydik, hayli yemek yedik, hesap 40 Tl tuttu. Çaylarımızı içtik, yatsı ezanı okunmaya başladı, biz de camiye girdik. Aman ya Rabbi! Hoparlörler 150 desibel şiddetinde bağırıyordu… Kulaklarımız zonkladı ve zorlandı. Bir Müslüman ezandan asla rahatsız olmaz ama şiddetli hoparlörden rahatsız olabilir…

Cami çok büyük… Bir saf cemaat vardı.

İmamın hoparlörü daha az şiddetliydi. Namazı huzur içinde kıldık. Tesbihat yine 150 desibel yüksek sesle yapıldı. Cami çın çın çınlıyor, inliyordu, kubbe Allah saklasın yıkılacak sandım.

Duadan sonra okunan Kur’anı dinlemeden çıktım.

Camilerdeki hoparlörlerin ıslah edileceğine dair ümidim kalmamıştır.

Sadece şikayet ve protesto için, bir tür emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmak için yazıyorum…

Yazıklar olsun!.. Camilerin ses düzeni konusunda bile başarılı olamıyoruz…

Sabahleyin küçük bir camide namaz kılınıyor. Mihrapta sabit bir mikrofon, imamın yakasında seyyar bir mikrofon. On iki kişilik cemaat için bu mikrofonlara ne lüzum var?

Cami ve minare mikrofonları fetiş haline geldi.

Kulakları rahatsız eden yüksek sesle ezan okumak, tesbihat yapmak, namaz kıldırmak hikmet ve akl-ı selîm sahibi Müslümanlara yakışmaz.

Camilerdeki ses şiddeti bilemediniz 80 desibel olmalıdır. 80 desibelden yükseği ses kirliği oluşturur ve Kur’an kıraatine, Ezana, tesbihata, dinleyenlerin kulak sağlıklarına zarar verir.

Ezana, Kur’an tilavetine, tesbihata zarar veren, kulakları hırpalayan çok yüksek şiddetle bağırtılan hoparlörleri bir kere daha protesto ediyor ve ellerinde imkan olduğu halde bu aksaklığı düzeltmeyenlere hakkımı, bir Müslüman olarak helal etmiyorum.

Bu kadar basit bir aksaklığı düzeltemezsek, daha girift problemleri nasıl çözeceğiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi