H.Celal Güzel

H.Celal Güzel

AYM kararı ve Türk demokrasisi

AYM kararı ve Türk demokrasisi

Hani halk arasında kullanılan bir söz vardır; ‘Yenilen pehlivan güreşe doymazmış’ derler ya, CHP de AYM’nin AK Parti’yi kapatmama kararını, AK Parti’nin lâiklik karşıtı eylemlerin odağı olduğunun tespiti olarak ileri sürüp iktidarı ve Hükûmeti gayrimeşru ilân ediyor.
CHP’nin ve tepeden inmeci jakoben solun olaylar karşısındaki duruşu gerçekten ibret vericidir. Bu çevrenin bütün tahriklerine rağmen siyasete karışmayan TSK’nın sınır ötesi operasyon zaferine dil uzatmaktan tutunuz da, Yüksek Askerî Şûra’da antidemokratik ihraç kararı almayınca öfkelenip TSK’yı iktidar partisiyle yakın ilişkide bulunmakla itham etmeye ve darbecilerle birlikte olmayıp demokratik tavır alan bir Genelkurmay Başkanı’na zırhlı koruma arabasını çok görmeye kadar uzanan bir çelişkiler yumağını görmemek mümkün müdür?
Ya, kendi taraftarları Sezer’in Cumhurbaşkanlığı’nda rektör atamaları sırasında çok daha fazla yaptığı sıra değiştirme tercihini savunurlarken, şimdi sadece birkaç küçük değişiklik yapan Gül’e ateş püskürmelerine ne demeli?!..
AK Parti’nin kapatılması için AYM üzerinde her türlü baskıyı yaptıktan sonra, kapatma kararı çıkmayınca Anayasa Mahkemesi’ne çirkef atıp çukurambar’da üçüncü kişi iddialarında bulunmaları, AYM’nin kararına gösterdikleri bir tepki değil de nedir?..
Hani bu çevreler Cumhuriyet’in kurumlarıyla kavga etmezlerdi?..
***
CHP’yi bırakalım da Türk demokrasisi bakımından ciddî bir mesele üzerinde duralım.
Anayasa’nın 69. maddesinin 7. fıkrasına göre, ‘AYM, temelli kapatma yerine, dava konusu fiillerin ağırlığına göre ilgili siyasî partinin Devlet yardımından kısmen veya tamamen yoksun bırakılmasına karar verebilir.’. Bu hüküm çerçevesinde dâva konusu fiiller ağırlıklarına göre üç şekilde cezalandırılmaktadır. Ağırdan hafife göre sıralanırsa bunlar, partinin temelli kapatılması, devlet yardımından tamamen yoksun bırakılması ve kısmen yoksun bırakılmasıdır.
AYM’nin kararı kısmen yoksun bırakma olduğuna göre, AK Parti’nin lâikliğe karşı
olduğu iddia edilen eylemlerinin ‘odaklaştığı’ konusu tartışmalı hâle gelir.
Biz de, aynen AYM Raportörü Osman Can ve AYM Başkanı Haşim Kılıç gibi, AK Parti hakkındaki mesnetsiz iddiaların lâikliğe aykırı eylemler olmadığını ve dâvanın reddi gerektiğini düşünüyoruz. AYM’nin kararı, dâva konusu fiiller ağırlıklı bulunmamış da olsa, demokratik ilkelere, hukuk devletine ve temel hak ve özgürlüklere aykırıdır.
***
AYM Raportörü Osman Can, AK Parti’nin kapatılmasına karşı çıkarken, ‘Kapatma kararı verilmesi hâlinde, örgütlenme ve ifade özgürlüğü ağır bir müdahaleyle karşı karşıya kalacak; düşünce ve ifade özgürlüğünün sınırları ciddî ölçüde daralacaktır’ şeklinde görüş belirtmiştir.
Kapatma kararı çıkmadığına göre, bu tehlikenin vârid olmadığı düşünülebilir. Lâkin, sonbaharda açıklanacak gerekçeli kararın, demokratik hakları ve hürriyetleri sınırlayıcı bir içtihat teşkil etmemesi lâzımdır.
Basına aksettiği kadarıyla, Başbakan’ın AİHM’nin Leyla Şahin kararından sonra
‘Ulemaya soralım’ demesi, Madrit’teki ‘Velev ki siyasî simge olsa’ sözü ve Bülent Arınç’ın
‘Dindar Cumhurbaşkanı’ nitelemesi, lâikliğe karşı eylemler olarak görülmüştür.
önce şunu ifade edelim ki, bu kadar dar görüşlü bir analize iştirak etmemiz mümkün değildir. Başbakan’ın AİHM kararı üzerine, işin uzmanı olan kişiye sorma şeklinde söylediği söz, fetva gibi telâkki edilemez. Nitekim, AİHM’nin lâik zihniyetli üyelerinden biri de aynı mütalâada bulunmuştur. Diğer taraftan, ‘velev ki’nin ‘farz edelim ki’ demek olduğunu unutmayı tercih ederek ‘siyasî simge’ üzerinde karar veren kısır görüş, siyasî simgelerin de demokrasinin temel ilkelerinin, hattâ mevcut antidemokratik Anayasa’nın dahi 25. ve 26. maddelerinde düzenlenen düşünce ve düşünceyi açıklama hürriyetinin bir sonucu olduğunu bilmezler mi? Turgut özal Derneği’nin bir toplantısında
Arınç’ın, özal’ın ardından söylenen ‘dindar cumhurbaşkanı’ sözünü, Cumhurbaşkanlığının
şartı olarak değerlendirmek için AYM üyeleri kimbilir ne kadar zorlanmışlardır!
***
önümüzdeki dönem fevkalâde hassas ve kritik bir dönemdir. Jakoben oligarşinin
AK Partililerin ağızlarına biber sürmesiyle demokraside geriye dönüşe rıza gösterilemez. Mümkün mertebe yeni krizlere sebebiyet vermeden, demokratik hak ve hürriyetlerin,
bütün kurum ve kurallarıyla işleyen bir demokrasinin tesisi şarttır. Böyle bir demokraside ise çağdışı yasaklar devam ettirilemez.
Bunun için, önce siyasî parti kapatılması konusunu demokratik bir şekle bağlamak; daha sonra da temel hak ve hürriyetleri ön plâna alan, kişinin korunmasını sağlayan, millet iradesi ve millî egemenlik üzerindeki kayıtları kaldıran ve TSK’nın konumunu çağdaş demokrasilere göre düzenleyen ‘Yeni Anayasa’nın çıkarılması şarttır.
AYM’nin son kararı, Türk demokrasisi için daraltıcı bir içtihat değil, genişletici bir merhale olmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
H.Celal Güzel Arşivi