M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bid’atçi Reformcuların Hezeyanları

Bid’atçi Reformcuların Hezeyanları

Her ramazanda temcid pilavı gibi bir takım bid’at ve bozuk inançlar, fikirler, görüşler ortaya konur. Bilhassa Sabataycı basın, medya allayıp pullar, meydana bid’at topları atar. Bir yığın Müslüman da bunların peşinden koşar.

Bu bid’at topları nelerdir?

(1) İslam’da teravih namazı diye bir namaz yoktur. Peygamberimiz böyle bir namaz kılmamıştır, sonradan uydurulmuştur. Katmerli yalanlar…

(2) Öteden beri uygulanan sahur vakti yanlıştır, güneş doğuncaya kadar yenilip içilebilir, Müslümanlara gerekenden daha fazla bir zaman dilimi içinde oruç tutturulmaktadır. Bu da katmerli yalandır.

(3) Hayızlı ve nifaslı kadınlar Şeriat’ın ve Fıkhın onlara yasakladığı işleri yapabilirler. Bu da bozuk bir ictihattır. Şeriat ve Fıkıh ne diyorsa haktır.

Ehl-i Sünnet Müslümanlarının sahte müctehitlere, bozuk fetvalar verenlere, reformculara, mezhepsizlere önem vermemesi gerekir.

Bunlara fazla önem vermek, din düşmanlarının ekmeklerine yağ sürmek olur.

Diyanet İşleri Başkanlığı bunlara cevap verdi…

Lakin cevap vermediği konular ve sorular da var… Bunlardan biri mübarek ramazanda camilerde kadınlara ayrılmış bölümlerin kafes ve perdelerinin tehditle çıkarttırılmasıdır.

Kim yapmış bu işi? Feminist bir müftü yardımcısı…

Yaptığı doğru mu?.. Hayır, doğru değil. Kur’an’a, Sünnete, on dört  asırlık icmaa, Şeriat’a Fıkha, İslam ahlakının iffet ve hayâ prensibine aykırıdır.

Şu anda cemaati bol birçok camimizde, yatsı ve teravihlerde kadınların perdesiz namaz kılması yüzünden nice Müslümanın namazı fesada uğramaktadır. Feministlerin umurlarında mı?

Ehl-i Sünnet mezhebi bağlısı kardeşlerimin dikkat nazarlarına arz ediyorum.

(1) Şeriat ve Fıkhın sınırlarını aşmayalım.

(2) Dört mezhebin, üzerinde ittifak etmiş olduğu bütün hükümler haktır, doğrudur. Bunlara ters düşen bütün görüşler ve iddialar batıldır.

(3) Resullulah (salat ve selam olsun ona) Efendimiz ramazanda cemaatle “Gece Namazı” kıldırmıştır. Sonradan buna Teravih Namazı denmiştir.

(4) Hazret-i Ömer teravih namazının cemaatle kılınmasını emretmiştir. Hadis-i Şerif’te  “Benim ve Râşid Halifelerimin sünnetine uyunuz’’ buyrulmaktadır.

(5) On dört asırdan beri Ashab, Tâbiîn, Tebe-i tâbiîn, Eimmei müctehidîn, ulema, fukaha, Müslümanlar günümüze kadar bu namazı kılagelmişlerdir. Onlar İslam’ı doğru bilmiyorlarmış da, bizim bir iki şöhret meraklısı reformcu İlahiyatçı biliyormuş. Bunların şöhret için, kendilerinden bahsettirmek için yapmayacakları yoktur.

(6) Bugüne kadar tanzim edilegelen, uygulanan namaz ve imsak vakitleri doğrudur, güvenlidir. İmsak vaktinden sonra yiyip içenlerin oruçları bozulmuş olur.

(7) Hayızlı ve nifaslı kadınların yapamayacakları işleri Fıkıh kitaplarımız yazmaktadır. Reformcular “hayır, özürlü kadınlar bunları yapabilir’’ demekle bir isyan ve bid’at hareketi başlatmış olmaktadır. Şaşırttıkları, sapıttıkları cahil Müslümanların veballeri onların üzerinedir.

Kural: Ehl-i Sünnetin hükümleri haktır. Ehl-i Sünnet usûlde, esasta, temelde, ana konularda ittifak halindedir. Ayrıntılarda küçük çeşitlilikler, farklılıklar vardır. Onlar da rahmettir, genişliktir.

İkinci kural: Ehl-i Sünnet inancına, fıkhına aykırı ve ters laflar eden bütün reformcular, mezhepsizler, bid’atçiler, Fazlurahmancılar, Afganîciler yanlış ve bozuk yoldadır. Onlara inanılmaz, güvenilmez, itibar edilmez. Onları dinlememek gerekir. Onlara uyan bid’ate düşer, hattâ imanını yitirebilir.

Resûlullah Efendimiz “Ümmetimin içinde ihtilâf zuhur ederse siz, Sevad-ı Âzam içinde olunuz” buyurmuşlardır. Sevad-ı Azam büyük karaltı demektir. Yani, büyük cemaat, o da Ehl-i Sünnettir. 

Camilerdeki kadın bölümlerinin kafeslerinin ve perdelerinin çıkartılması çok büyük bir fitne ve bid’atttir. Bundan yüz sene önce böyle bir kötü iş yapılmış olsaydı, milyonlarca Müslüman ayağa kalkar, protesto ederdi. Zaten eskiden Sultanlar, Halifeler, ulema, fukaha, Müslüman halk böyle bir rezilliğe, kepazeliğe asla izin vermezlerdi.

Ne günlere kaldık ey Gazi Hünkâr!..  Camilerdeki iffet, ismet, edeb, hayâ, hicab perdelerinin yırtıldığını da mı görecektik?

Uyanık ve şuurlu Müslümanlara: Bu kaldırılan kafes ve perdeler dolayısıyla bir takım semavî, arzî ve bahrî çalkantılar olabilir. Tokatlar, silleler gelebilir. Muhalefet ve protesto ederek, kendimizi kurtarmaya çalışalım.

 

“İkinci yazı”

CÂMİLER İSLAMÎ AYDINLANMANIN VE KALKINMANIN MERKEZLERİ OLMALIDIR

Camilerimiz İslamî aydınlanmanın, bilgilenmenin, kalkınmanın merkezleri olmalıdır. Aydınlanma, uyarma, bilgilendirme hizmetlerinde ehemm mühimme, yani en önemli konular önemli konulara tercih edilmeli, onlara öncelik verilmelidir. Camilerde Müslüman halka neler öğretilmeli, neler anlatılmalıdır?

(1) İlmihalini öğrenmenin erkek, kadın, genç her Müslüman’a farz olduğu anlatılmalı, bu konuda Ehl-i sünnete uygun kaynaklar gösterilmelidir. İlmihalini bilmeyen bir Müslüman çok eksik bir Müslüman’dır ve ayağının kaymasından korkulur.

(2) Müslüman halka tashih-i itikadın hayatî öneme sahip olduğu; herkesin sağlam, doğru, sahih inançlara sahip olması gerektiği anlatılmalıdır ve bu konuda da muteber kaynaklar gösterilmelidir. İslam’ı tahrif etmek isteyen bid’atçilerin tuzaklarına düşmemek için cemaat uyarılmalıdır.

(3) Beş vakit namazın mutlaka kılınması gerektiği anlatılmalı, dosdoğru kılanlar müjdelenmeli, kılmayanlar korkutulmalıdır.

(4) Zekât konusunda halk uyarılmalı; her Müslüman’ın zekâtını Kur’an’a Sünnete, Şeriata, Fıkha göre, yerli yerinde ve doğru dürüst vermesi telkin edilmelidir. Halk zekâtları haksız yere alan ve toplayanlara karşı uyarılmalıdır. Zekâtını doğru dürüst vermeyen, vermemiş gibi olur.

(5) Türkiye’nin resmi ideolojili vesayet sisteminin İslam’a aykırı tâğuti bir sistem olduğu, halkın anlayacağı ve kaldıracağı şekilde anlatılmalı; hak ve âdil bir düzene geçilmesi için, siyaset üstü ve dışı propaganda yapılmalıdır. Siyaset üstü dedim, camilere kesinlikle politika sokulmamalıdır.

(6) Müslümanlar kaynağı Kur’an, Sünnet, İlahî hikmet olan İslam ahlâkına çağrılmalıdır. Bir Müslüman’ın, İslam dışı ve birçok kuralları İslam’a aykırı laik ahlâkla ahlâklı olması düşünülemez, kabul edilemez. Bugün ülkemizde korkunç bir ahlâk fesadı vardır…

(7) Müslümanların teşkilatlı bir ümmet olması için etkili propaganda yapılmalıdır. Bugünkü parçalanmışlık, bölünmüşlük, tefrika ile geleceğimizin karanlık olduğu Kur’an ayetleri ve hadislerle izah edilmelidir.

(8) Müslümanların bir İmam-ı Kebire biat ve itaat etmeleri gereği anlatılmalıdır. Bir devirde İmam olmamasının çok büyük ve korkunç bir eksiklik olduğu anlatılmalıdır.

(9) Müslümanların şifahî kültürden, yazılı ve medenî kültüre geçmeleri konusunda halk aydınlatılmalı, uyarılmalıdır.

(10) İslam toplumunun aklı kadın konusunda çok karışıktır. İslam kadınlarının yarısı Kur’an’a, Sünnete, Şeriate aykırı olarak açılıp saçılmıştır. Örtülü olanların bir kısmı da Şer’i tesettürün sınırlarını aşmıştır. İslam tarihinde görülmemiş bir Feminist Müslüman kadınlar kadrolaşması ve fitnesi olmuştur. Müslümanlar bu konuda da Kur’an’ın, Sünnetin, Şeriatin ışığında uyarılmalı ve yönlendirilmelidir.

(11) İdeolojik rejimden bağımsız İslam medreseleri ve tasavvuf tarikatları açılması konusu olumlu şekilde işlenmelidir.

(12) Bugünkü Müslüman toplum bir israf, dolayısıyla günah ve isyan toplumuna dönüşmüştür. Müslümanlar bu konuda etkili biçimde uyarılmalıdır.

(13) Riba çok yaygın hale gelmiştir. Gırtlağına kadar ribaya batmış bir İslam toplumunun iflah olmayacağı anlatılmalıdır.

Evet camilerimiz yeniden İslamlaşma hareketinin mektepleri olmalıdır.

Diyânet bugünkü haliyle bu hizmetleri yapabilir mi? Ben yazmayayım sorunun cevabını siz lütfen veriniz.

Yukarıda saydığım uyarma, aydınlatma, bilgilendirme hizmetlerini sağlam din ve dünya kültürüne sahip, zülcenaheyn, icazetli, irtibatlı, Resulullah’a (Salat ve selam olsun ona) biatli, karizmatik hademe-i hayrat (İmamlar, vaizler, din görevlileri) yapabilir. Yeterli miktarda böyle elemanlara sahip miyiz?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi