Faruk Köse

Faruk Köse

Gayrimüslim ile “iftar kardeşliği” de ne demek?

Gayrimüslim ile “iftar kardeşliği” de ne demek?

Artık “İslam anlayışı”nı bozma çalışmaları tüm sınırları zorlamaya başladı. Bir süredir, “Müslim” ile “Gayrimüslim”in birbiriyle “kardeş” olduklarına dair bir algı oluşturulmaya çalışılıyor. Bu hususta sanki “Allah ve Rasulü’nün hükümleri” önemsiz. Her fırsatı bu “bel’ami anlayış”ı “gönül”lere ve “zihin”lere yerleştirmek için kullanıyorlar.
Konuya girmeden önce bir-iki sual ile meselenin mahiyetini tanımlamak istiyorum.
Namaz bir ibadet ve efdali, cemaatle olanı. İki kişiyle de cemaat olabiliyor. Siz, bir hıristiyan veya yahudi ile cemaat olup namaz kılabilir misiniz? Bu namaz “namaz”, bu cemaat de “cemaat” olabilir mi?
Kurban bir ibadet ve büyük baş hayvanlarda, belirli sayıda kişi ortaklık kurarak kurban kesebiliyor. Siz, bir yahudi veya hıristiyanla “kurban ortaklığı” kurabilir misiniz? Kurarsanız, bu kurban, “kurban” olur mu?
Oruç bir ibadet. Namaz için “selam” neyse, oruç için de “iftar” -bir nevi- o demek. Namazdan selam ile, oruçtan da iftar ile çıkıyoruz ya, o babdan. Şimdi, bir müslüman, kendi ibadetinin hitamını bir kâfir ile paylaşırsa, bu İslami manada nasıl bir manzara arz eder? Caiz olup olmadığı bir yana, bunun oluşturduğu “algı” çok önemli değil mi? Bu, kâfiri müslümana sevdirme, hoş gösterme, meşru kabul ettirme sonucunu doğurmaz mı? Üstelik bunun adına bir de “kardeşlik iftarı” dersen, müslim ile gayrimüslimi kardeş ilan edersen, bu İslam’ı katletmek, imana karşı cinayet işlemek, Kur’an’ı hiçe saymak anlamına gelmez mi?
Evet, şimdi olayı özetleyelim:
İstanbul Beyoğlu Belediyesi, Taksim’de “farklı dinlerin temsilcileri”ni ve “dini liderler”i bir araya getirerek, “barış ve kardeşlik iftarı” diye tanımlanan iftar verdi. Katılanlar arasında “İstanbul İl Müftüsü”, “Rum Patriği”, “Türkiye Musevileri Hahambaşı Vekili”, “Süryani Kadim Metropoliti”, “Süryani Katolik Patrik Vekili”, “Dünya Ehlibeyt Vakfı Başkanı”, “Süryani Kadim Cemaat Başkanı” ve “bazı müslüman hocalar”ın bulunması dikkat çekiciydi.
İftarda konuşanlar, bu farklılıkların “Türkiye’nin resmi” olduğunu, “farklı kültürler”in, “farklı inançlar”ın bir araya gelmesinin ve “insani değerler”i ön plana çıkartan bir mesaj taşımasının “Ramazan ayının ortak çağrısı” olduğunu, bunun “güzel bir kardeşlik” olduğunu falan söylediler. Böylece, “hangi dinden ve inançtan olursa olsun, aynı coğrafyada yaşayan herkes kardeştir; insanoğlunun ana gayesi, barış ve kardeşlik içinde insanlığa hizmet etmektir” vurgusu yapıldı.
Ama Kur’an’a göre, insanın tek vazifesi Allah’a kul olmaktır ve sadece mü’minler kardeştir. O halde, bu yapılanlar ne anlama geliyor?
Şimdi, “aynı coğrafyada yaşayan insanların barış içinde, kavgasız bir hayat sürmelerinin nesi yanlış?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Doğru da düşünüyorsunuz, bunda bir yanlışlık yok. Yanlış olan, müslümanla gâvuru kardeş saymakla İslam’ın “kardeşlik” ve “sosyal ilişkiler”e dair hükümlerini bozan bir “algı” oluşturulması. Çünkü İslam’a göre, gayrimüslimler müslimlere tâbî olup “cizye”lerini verirler, müslimler de onların “can, mal, akıl, nesil ve din emniyetleri”ni korurlar; öyle değil mi? Niye İslam’ın bu ölçüsünü aşıyorsunuz da “din anlayışı”nın cılkını çıkarıyorsunuz?
“İyi niyetli bir iftar programından yola çıkıp nereye vardın böyle?” derseniz, kusura bakmayın da, -ya da bakın isterseniz-, bu “tehlikeli gidişat”a “karşı duruş”u “İslami bir gereklilik” olarak görüyorum. Çünkü iyi niyet haramı helal kılmaz, bâtılı hak etmez, gayri meşru bir şeye meşruiyet kazandırmaz.
Mesela, iyi niyetle yapılan zina, içilen içki, oynanan kumar, söylenen küfür ve inkâr caiz midir? Ya da iyi niyetle “kâfiri dost ve kardeş edinmek” Rasulullah’ın (sav) hangi sözüne, vahyin hangi hükmüne dayanıyor?
İtirazımız “birlikte yemek yeme”ye veya “barış”a değil. İtirazımız, ancak mü’minler kardeşken (Hucurat/10), Allahu Teala açıkça yahudileri, hıristiyanları ve diğer tüm kâfirleri dost edinmeyi (Maide/51, Tevbe/23) yasaklıyorken, İslam adına onların kardeş ilan edilmesine...
“Biz İslam adına yapmıyoruz, bu bizim sosyal faaliyetimiz” de diyemezsiniz. Çünkü Ramazan orucunun iftarı, “İslam’a dair bir eylem”dir, “İslam’a dair bir durum”dur, “müslümana ait bir hal”dir. Siz şimdi iftarı gayrimüslim ile yaparsanız, bunun adına da “kardeşlik iftarı” derseniz, biz de çıkar, “orada dur bakalım” deriz.
Kiminle yemek yiyorsan ye, ama bunu “iftar”a yamama, müslümanla gâvuru kardeş ilan etme. Edersen, vahye karşı çıkmış olursun.
Yanılıyor muyum?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
19 Yorum
Faruk Köse Arşivi