M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Jön İslamcılar

Jön İslamcılar

ORTALIK allak bullak, büyük fitne ve fesat fırtınaları esiyor, Güneydoğu Anadolu’dan çatırtılar geliyor, bir caminin içine işgalcilerin büyük abdestlerini yaptığı söyleniyor, iç barış ve toplumsal mutabakat dinamitleniyor, halk birbirine düşman kesimlere ayrılmaya çalışılıyor, cahillik öyle koyu ki, sofu bir Müslüman bile yüz sene önce vefat etmiş dedesinin Türkçe mezar taşını okuyamıyor (Mezarı yerinde bulursa!)

Bütün bu hengame içinde eline fırsat geçiren İslam Feministleri, Don Kişot’lar ve Şanso Panço’lar gibi camilerdeki kadın bölümlerinin kafes ve perdelerine saldırıyor. Rantçılar İstanbul’un zaten çok fazla olan, mutlaka azaltılması gereken 25 milyon nüfusunu kırk milyona çıkartmak için plan üzerine plan yapıyor. Bir kısım büyük basın hasım olmuş. Siyaset dehşetli şekilde kirlenmiş ve yozlaşmış. Eğitim çok yetersiz. Müslümanlar bin parçaya ayrılmış, bid’at yangınları bacayı sarmış, Ehl-i Sünnet darbe üzerine darbe yiyor. On dört asırlık İslam tarihinde görülmemiş bir hadîs ayıklaması hıyaneti yapılmış. Efendimizin (Salât ve selam olsun ona) mütevâtir ve sahih hadîsleri AB normlarına ve Batı medeniyeti ölçülerine göre ayıklanmış… Halkın büyük bir kısmı beş vakit namazı yitirmiş, şehvetlerine uymuş. Para, zenginlik, lüks, konfor en büyük değer olmuş. Hedonizm almış yürümüş. Büyük bir kesim iffet, ahlak, fazilet şişelerini taşa çalmış. Memlekette 1912-13 Balkan Harbi arefesindeki hava ve manzara var. Öyle yaygın bir çılgınlık ki, trafik kazaları ve cinayetleri bile sosyal bir bela haline gelmiş. Tıp, sağlık, tedavi, ilaç konuları bir endüstri haline gelmiş mafyalar, çeteler türemiş. Büyük finans, dev faiz lobileri, milyarlarca dolarlık haram rantlar, voliler, avantalar peşinde koşuyor. Gezi fitnesi yangınını bunların kundakladığı söyleniyor. Gezicilere, zengin bir firma bir günde 30 bin kumanya paketi dağıtmış. Fuhuş ve zina ayyuka çıkmış. İzmir’de oruç tutanların nispeti yüzde yirmiye düşmüş. İstanbul’da yüzde kırkmış.

Memleket kazan gibi kaynıyor. Fitne ve fesat, nifak ve şikak. Nice siyasî, sosyal, kültürel, dinî göstergenin ibreleri kırmızıda.

Peki bu ortam ve manzara içinde milyonlarca Müslüman ne yapıyor?

Parçalanmışlık korkunç ve dehşet verici. Bin tane parça var, bir bütün yok.

Balıkçıların, Kanarya Sevenlerin, Sarıkaya Köyünün bile dernekleri var, Müslümanların bir derneği, büyük cemaati, Ümmeti, genel başkanı, İmam-ı Kebiri yok.

Büyük bir dinî müesseseye Fazlurrahmancılar, İslam Feministleri hâkim olmuşlar, korkunç tahribat yapıyorlar.

Büyük günahlar utanmadan, arlanmadan, hayâ duyulmadan açıkta ve açıkça işleniyor.

Ramazan ya, lüks ve israflı iftar ziyafetleri gırla gidiyor.

Bayramdan sonra tatiller, piknikler, keyifler, safalar başlar artık.

Lüks meskenler, lüks yazlıklar, lüks otolar, lüks mefruşat (mobilyalar, ev döşemesi), lüks yemekler, lüks giysiler. Lüks ve israf meftunu ne çok Süslüman türemiş!

Ülkede halka nasihat edecek büyük bir kurum yok.

Komşuluk hukuku ayaklar altında.

Birlikten kuvvet doğarmış, tefrika zillet ve esarete sebep olurmuş. Bir kısım Müslümanların umurunda mı?

Bir yanda futbol holiganları, öbür tarafta Müslüman parça holiganları…

Memleket ve din bu durumda iken uçaklar dolusu Müslüman lüks, israflı ve ihtişamlı turistik umre seferleri yapıyor.

Bayram gelecek, dinî hava gidecek, eski bozukluklar sürecek.

Bayramdan bir hafta sonra camilere sabah namazı kılmaya gidiniz, ne demek istediğimi anlayacaksınız.

Allahü Teala bizi Kur’anda uyarmış…

Resulullah (Salat ve selam olsun ona) bizi uyarmış…

Eski ulema, fukaha, meşâyih uyarmış…

Hikmet-i islamiye bizi uyarıp duruyor…

Yer uyarıyor, gök uyarıyor…

Büyük kısmımız uyanmıyor…

Balkan harbi faciası öncesinde de büyük ve koyu bir gaflet varmış.

Bir de uyanmış bakmışlar ki, o koskoca Rumeli-i Şâhâne elden gitmiş. Düşman orduları Çatalca’ya kadar gelmiş.

Düşman devletler birbirine girmeseymiş Edirne bile bizde kalamayacakmış.

Tarih tekerrür ediyor… Eski parçalanmışlık… Eski gafletler… Eskisinden fazla fuhşiyat… Paraya ve zenginliğe tapış… Faizcilik… Büyük günahların açıkta işlenmesi… Zina ve bina çılgınlığı…

Osmanlıyı Jön Türkler yıktı bitirdi…

Şimdi Jön İslamcılar var…

 

(İkinci yazı)

Aziz Nesin’in Sivas Provokasyonları

SİVAS faciası tamamen planlı programlı organize bir hadise olup bunun birinci sorumlusu ateist Aziz Nesin ve hempalarıdır.

Derin Devlet ve vesayet çetesi, barış içinde yaşayagelen Sünnîleri ve Alevîleri birbirine düşürmek istemiştir.

Aziz Nesin, İslam aleyhindeki iğrenç kitabı tercüme ettirip yayınlayarak ağır bir provokasyon yapmış, büyük bir fitne yangını çıkartmıştır.

Sivas’ın bir köyünde yapılan Pir Sultan Abdal etkinlikleri Derinler tarafından kasıtlı olarak şehrin merkezine taşınmıştır.

Madımak otelinde dumandan boğularak ölenler Aziz Nesin’in ve hempalarının kurbanı olmuşlardır.

Sünnî çoğunluğu tahrik, iç barışı ve mutabakatı berhava etmek için her yola başvurulmuştur.

Türkiye’de Sünnilerle Aleviler, Türklerle Kürtler, dindarlarla laikler savaşmalı, birbirini boğazlamalı ki, ülke parçalansın ve Ermenilere, Siyonistlere, egemen azınlıklara, faiz lobilerine, emperyalistlere, sömürgecilere gün doğsun…

Allaha, Peygambere, Ehl-i Beyte, Kur’ana inanan tek kimlikli hiçbir gerçek ve samimi Alevî Sünnîlerle Alevîlerin boğazlaşmalarını, birbirlerine kıymalarını, kan dökülmesini istemez.

Bugün Türkiye’de dıştan Alevî görünen iki kimlikliler vardır. Sivas faciasını onlar sahneye koymuştur.

Sivas Madımak diye yırtınanlar niçin Başbağlar faciasını dile getirmiyor?

Gerçek Alevîlik kin dini değildir.

Aralarında farklılıklar olsa da Sünnîler ve Alevîler kardeştir.

Bu kardeşliği zedeleyenler, kardeşi kardeşe kırdırtmak isteyenler ne Alevidir, ne Müslüman.

Alisiz Alevilik kitabını yazan Alevî değil. Nasıl oluyor bu iş?

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi