Faruk Köse

Faruk Köse

Ergenekon Kararı, “Yeniçeri İsyanları”nın sonu olabilir mi?

Ergenekon Kararı, “Yeniçeri İsyanları”nın sonu olabilir mi?

Mahkeme “Ergenekon Davası”na ilişkin kararını açıklayınca aklıma iki şey geldi: “Yeniçeri İsyanları” ve “Cumhuriyet’in ilk yıllarında İslam alimlerine yapılan kıyım...”

Osmanlı ordusunun ana omurgasını oluşturan “Yeniçeriler”in isyanları, ayaklanmaları tahammül sınırlarını aşınca, bizzat Devlet, kendi ordusuyla savaşarak “Yeniçeri Ocağı”nı kaldırmış ve yeni bir ordu kurmuştu. Şimdi “askeri darbelere dayanak teşkil eden yasa maddesinin iptali”ne, “Ergenekon Davası’nın kararı”na, “YAŞ toplantısıyla TSK’nın komuta kademesinin yeniden biçimlendirilmesi”ne baktığımızda, manzara, Osmanlı Devleti’nin “Yeniçeri İsyanları”nı önlemek için “yeni bir ordu teşkil etmesi”ni ne kadar da andırıyor.
Cumhuriyet rejiminin, İslam alimlerinin cesetleri üzerine kurulması meselesine gelince...
Cumhuriyet, İslam alimlerini astı da ne oldu? “İstiklal Mahkemeleri” adındaki “Mezalim Mahkemeleri” binlerce müslümanı idam etti de İslam’ın önünü kesebildi mi? Halkın İslamlaşmasını önleyebildi mi? Geciktirdi, ama önleyemedi. Aradan geçen onlarca yıla rağmen, biz o davaları, o mahkeme kararlarını unutmadık ve adeta öcünü alırcasına İslam’a kavuşmak için kalp kalp, beyin beyin, aile aile, nesil nesil mücadaleyi bırakmadık. “İstiklal Mahkemeleri’nin kararlarının adil olmadığına dair kanaat” hiç bitmedi ve bu kanaatten ötürü, Cumhuriyet hiçbir zaman halkın gönlüne taht kuramadı. Halk, sürekli “Cumhuriyet ile hesaplaşma”nın bir yolunu aradı ve bulduğu her fırsatı değerlendirdi. O dönemde açılan “derin yaralar” bugün hâlâ kapanmış değil.
Şimdi Ergenekon davası üzerine verilen kararı “adil” bulmayanlar, “orantısız” görenler, “zulm”e uğradıklarını düşünenler ne yapar dersiniz? Bunu unuturlar mı? Sineye mi çekerler? Zannetmiyorum. “Hesabını soracakları bir gün”ü iple çekerler. O günün kendiliğinden gelmesini de beklemezler; o günü “derin çalışmalar”ıyla kendileri getirmek için var güçleriyle çalışırlar. Çünkü bu davayı hiçbir zaman “hukuk zemini”nde görmeyecekler; “hukuki bir dava” olarak algılamayacaklar. Her platformda ısrarla, davanın “siyasi bir dava” olduğu iddialarını seslendirecekler; ispat gerekçeleri üreterek “toplumsal vicdan”da kararın tartışmalı ve “adaletten uzak” olarak algılanmasına yol açacaklar. Verilen cezaları “haksızlık” olarak görenler, gün gelip intikamını almak için fırsat kollayacaklar, bunun için çalışacaklar. Eğer günü gelirse, bugün intikam almak istedikleri şahıslar o zaman hayatta olmayabileceğinden, şimdiden, kendilerine intikam alabilecekleri bir “kitle”yi hedef olarak seçecekler ve yandaşlarını, o kitleye karşı duyarlı olarak yetiştirecekler. Bu kitle de haliyle “İslami duyarlılık sahibi kitle” olacak.
Mahkeme mahkûmiyet verdi; ancak acaba “Ergenekon” bu kararla bitirilebildi mi? Yoksa yapılan, örgütün, “yeni dünya düzeni” ve “yeni bölge dizaynı” için ayakbağı olacağı düşünülen bir kısmının, “AKP Hükümeti”ni ve “Cemaat”i de hoşnut etmek için birkaç ilaveyle birlikte tasfiye edilmesinden mi ibaret? Özellikle NATO ve benzeri yapılanmalarla; ABD, İsrail ve benzeri ülkelerle sıkı bağlılıkları olan Türkiye’nin bu irtibatlarına hakim bir yapılanmanın, öyle çabucak pes edeceği düşünülebilir mi?
“Ergenekon’un küresel ayağı” ve “uluslararası bağlantılar”ı ne olacak? Bunlar ortaya çıkarılabilecek mi? Bunların “ülkemize uzanan eller”i defedilebilecek mi? Bu “derin örgüt”ün omurgasını teşkil eden “derin askerler” tümüyle tasfiye edilebildi mi? Ergenekon’un “derin sermaye”, “derin medya”, “derin bürokrasi”, “derin yargı”, “derin üniversite” gibi ayakları da ortaya çıkarılıp tasfiye edilmeden, “Yeniçeri isyanlarının sonu” demek için erken olmaz mı?
Ergenekon, sadece yargılananlardan ve ceza alanlardan ibaret değil herhalde. Ya yargılanmayanlar? Haklarında herhangi bir iddiada bulunulmayanlar yok mu bu örgüt mensupları arasında?
Bütün bunlar hâlâ muamma... Bu muammadan dolayı “Yeniçeri İsyanlarının sonu olabilir mi?” diye soruyoruz. Zira yüksek cezalara rağmen, hâlâ “ortalığın karışacağı”nı iddia edenler, “isyan çağrısı” yapanlar varsa, o noktada durmak, “arkaplânda nelerin döndüğü”nü derinlemesine inceleyip gereken tedbirleri almak lazım değil mi?
Mahkeme kararı “Yeniçeri isyanları”nı durdurabilir mi, bundan kuşkuluyum. Çünkü bizimki gibi ülkelerde darbe, hem “yerli derin güçler”in, hem de “küresel habis aktörler”in ülkeyi varlığıyla, istikametiyle, gidişatıyla kontrol ve denetim altında tutmak için başvurdukları bir yoldur. O halde, hazır mahkeme de kararını vermişken, fırsattan istifade, bir dizi “idari, siyasi, sosyal ve hukuki düzenleme”ye gidilmelidir.
Yeniçeri İsyanlarına teşebbüsü önleyecek “siyasi model”, “hukuki sistem”, “sosyal algı ve zemin”, “kültürel anlayış”, “bürokratik-idari mekanizma” tesis edilmesi gerekir. İnsanlar artık “yönetilen” değil, “kendi değer yargıları”na göre “kendi sistemleri”ni kurup “kendilerini yönetebilen” bir kişiliğe kavuşturulmalı; bunun bütün yolları açılmalıdır. Yoksa bu karar, “gelecek Yeniçeri İsyanlarının gerekçesi” olabilir. Hatta bu tür kararlar, dönüp dolaşıp, kararı alkışlayanların başına da musallat olabilir.
Ama her şeye rağmen, kararın dönüm noktası olduğu da bir gerçek. Şimdi çok daha dikkatli olma zamanı; zira “nokta”nın ne tarafına dönüleceği önemli. “Huzurlu yarınların aydınlığı”na mı, yoksa yeni bir “kaosun karanlığı”na mı?...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi