Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Victory!

Victory!

William Churchill, İslam dünyasını ezip, baskı altına alıp, boyun eğdirmek, zenginliklerine el koymak için, gerekirse, bir damla petrol için bir damla kan dökülmesi emrini vermişti.. “Bir damla kan, bir damla petrol!” Raif Karadağ’ın Petrol Fırtınası bu büyük vurgunun hikayesini anlatır..

Raif Karadağ bu kitabını yazdıktan hemen sonra hayata veda etti!
Churchill zaferini kutlarken iki parmağını açarak “V” işareti yaptı.. Batı basını bunun “Victory” yani “Zafer” kelimesinin ilk harfi olan “V”yi ifade ettiğini söyledi. Oysa, o işaret, bir başka açıdan bakıldığında batı argosunda hakaret ve küfür içeriyordu, onların hakkından geldik diye bu işareti yapıyordu.
Bir şeyi markalaştırmak işte böyle bir şey.. Ciddi bir PR çalışması ile, nasıl dünyanın en berbat içeceğini en çok tüketilen içeceğe dönüştürüyorlarsa, nasıl zehir solumak anlamına gelen tütünü Marlboro’ya-Camel’e dönüştürüyorlarsa, bu işareti de öyle markalaştırdılar.
Artık Filistinli çocuklar da düne kadar Churchill selamı ile, kendileri için bir yenilgi olan ve kendilerine hakaret eden bir işaretle zaferlerini ilan ediyorlardı.. Artık R4BİA selamımız var!
Batılılar, bizim onların kavramları ile kendimizi ifade etmemizi istiyorlar.. Daha doğrusu onların boyası ile boyanmamızı istiyorlar..
Ağlarken, gülerken, nerede ise İngilizce ağlayıp güleceğiz.
Markalarımız hep İngilizce.
Mimar Sinan’ın torunları “Avrupa Evleri”nde oturuyor artık!
Onların kavramları ile düşünecek, onlar gibi yaşayacaktık.
Hatta Avrupa standartlarında bir İslam’a inanacaktık ve onun adı “Ilımlı İslam” olacaktı.. Papaza benzer bir imam, İncil’e benzer bir Kur’an, kiliseye benzer bir cami ve sonuçta “Hristiyana benzer bir Müslüman”.. Men teşebbehe!..
Kur’an’ı değiştiremiyorlar, ama din algımızı değiştiriyorlar.  Hayatımızı “West Life Stile” şekillendiriyor.. Moda akımlarla savruluyoruz..
Sadece yeme-içme ve kıyafetlerimiz değil etki altında olan. Kendilerini hiç de bağlı saymadıkları demokrasi, liberalizm ve çevre konusunda üzerimize sıkı bir baskı ve denetim uygulamaya çalışıyorlar.. Uyuşturucuya, fuhuşa özgürlük, onlar için diğer özgürlüklerden çok daha önemli sanki..
Çıkarları söz konusu olduğunda darbeye “darbe” bile diyemiyorlar..
Batılı bir düşünürle görüşen İsrailli politikacı, bir soru üzerine “İhvan’ın iktidara gelmesi halinde darbe olabileceğini ve bunu destekleyeceklerini” söylüyor.
İhvan iktidara geliyor ve darbe oluyor..
ABD darbeye “darbe” diyemiyor. Uluslararası taahhütleri bir yana, kendi yasalarını da unutup darbeye ve darbecilere arka çıkıyorlar. Nobel ödüllü, BM’de üst düzey görev yapan Batı yanlısı bir adam da darbecilere yardım ediyor..
Bu rezaleti eleştiren Erdoğan, İsrail’in bu darbeye destek verdiğini söylemesinin hemen ardından, en sert şekilde ve en hızlı şekilde kınanıyor..
Öyle anlaşılıyor ki, tıpkı Suudi Arabistan gibi, tıpkı İsrail gibi ABD de bu darbenin içinde yer almış!
ABD darbecileri, darbeye destek verenleri değil, darbeyi kınayanı kınıyor..
Modern batı, vahşi batı bu. Ve bu batı bize bugün demokrasi, insan hakları dersi vermeye kalkıyor.. Beyaz adam dünyaya insanlık dersi verirken insanlığı katlediyor.. Mısır’da, Suriye’de insanlar ölüyor, ama “beyaz efendilerin yurdu”nda insanlık katlediliyor..
Tekrar söylüyorum: Demokrasi, batının vahşi tarihi ve bugünkü kirli cinayetlerini örtmek için kullandığı efsunlu bir örtü..
Ve bizim bu kavramla derdimizi anlatmamızı isterken, kendini üstün bir ahlaki değer olarak kutsamamızı istiyor.. Bu konuda derdimizi kendisine anlatmamızı ve kendinden çözüm /  çare / yardım dilenmemizi istiyor..
Bugün demokrasi, insan hakları, liberalizm ve çevre hareketleri büyük ölçüde büyülü bir maske olarak kullanılıyor ve bir “Tom Amca”laştırma ideolojisinin enstrümanları olarak kullanılıyor.. Ağuyu altın tas içre sunuyorlar, bal da onun suç ortağı. Unutmayalım. Peygamberimiz “Ümmetim bataklık güllerinden hazer etsin(kaçınsın)” demiştir..
Onun için batıdan gelen bu dayatmaları ciddiye almıyor ve tıpkı nasıl batının zafer işaretini yapmıyorsam, bu kavramlarını da çöpe atıyor ve sifonu çekiyorum! Evet adalet, barış, özgürlük, insan haklarına saygı, katılımcı, çoğulcu ve şeffaf bir hukuk devleti istiyorum, ama bunu batıyı referans alarak, onun kavram, kurum, denetim ve standartlarına indirgenmiş şekli ile kabul etmiyorum!
Oyun bitti! Anamızı ağlattınız. Mısır’da, Suriye’de yaşanan vahşet karşısında siyasi hesaplarla vakit kaybediyorsunuz.. Suçüstü oldunuz.. Şimdi kim kimdir daha iyi anlıyoruz. İçimizdeki ajanlarınız, işbirliği yapan çevreler de deşifre oldu bu arada. Zihniyet ikizlerinizi de tanımış olduk..
Karanlığın en koyu anı, aydınlığa en yakın olduğu zamandır..
Kuyudaki Yusuf’u Mısır’a sultan yapan Allah muhakkak ki, her şeyi görmekte, duymakta ve bilmektedir. Hüküm O’nundur! “Beyaz efendi”lerin bir planı varsa, Allah’ın da bir planı vardır!
Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi