Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Olimpiyat’ta iki Türkiye fotoğrafı... Sevinenler ve üzülenler!

Olimpiyat’ta iki Türkiye fotoğrafı... Sevinenler ve üzülenler!

Malûm, Rusya ve Arjantin’i içine alan seyahatten, önceki akşam döndük... Dile kolay; “THY’nin en uzun uçuş rekoru”nu kıran uçakta; Petersburg’tan Buenos Aires’e “tam 15 saat 35 dakika” uçtuk... Hem de kesintisiz... Dün de gazetedeydim... Daha kapıdan girişten itibaren arkadaşlar “Hoşgeldin” dedikten sonra; “Hoşgeldin ama, bir de Olimpiyat’ı alıp gelseydiniz çok iyi olacaktı” dediler.

Ne yalan söyleyeyim;
Ben de çok üzüldüm...
Hele de; “sonuçların açıklandığı salon”da “yanlışlıkla” yaptığımız “sevinç gösterisi”nin ardından Olimpiyat’ın Japonya’ya verildiği açıklanınca moralimiz altüst oldu...
Donduk kaldık...
Ağlamaklı olduk.
Sağıma-soluma baktım, “Olimpiyat Komitesi’nde görevli bir hanım”ın gözlerinden yaş akıyordu... Titrek bir sesle; “Hakkımız yenildi” diyordu; “Olimpiyat bizim hakkımızdı... Buralara gelmek için çok uğraştık ama olmadı...
Hakkımızı yediler!”
Gerçekten de hakkımızı yediler...
İspanya’yı da eleyip “final’e kalmamıza rağmen, “2020 Olimpiyatları”nın; “nükleer sızıntı” ile başı dertte olan Japonya’ya verilmesi, işin içinde “oyun içinde oyun”lar döndüğünü gösteriyordu...
İşin içinde “para” vardı.
İşin içinde “siyaset” vardı.
İşin içinde “entrika” vardı!..
Salondan çıkışta, Başbakan Tayyip Erdoğan’la karşılaştık... Hayli üzgündü... Duygularını sorduğumuzda; “Nasip değilmiş” dedi ve ekledi: “Adil bir karar verilmedi.”
Sonra, bana dönüp; “Ağladın mı sen?” diye sordu... Hayır, ağlamamıştım, işin doğrusu “spor”la da pek ilgili biri değildim ama, nihayetinde bir “Türkiye sevdalısı”ydım ve karar beni fena halde sarsmıştı... 

GEZİCİLER VE ERMENİLER

Minibüse binip, otele dönerken meslektaşlarımdan öğrendim ki;
“Türkiye aleyhinde iki gösteri” yapılmış... Biri “Geziciler”in, diğeri “Ermeni’ler”in yaptığı iki gösteri!.. 
Tekrar ediyorum;
Biri “Gezi”cilerin,
Diğeri “Ermeni”lerin!..
Her iki grup da; “Olimpiyat’ların Türkiye’ye verilmemesini” istemiş iyi mi?..
Düşünebiliyor musunuz;
“Gezi”ciler ve “Ermeni”ler “ayrı ayrı” gösteri düzenliyor ama “slogan”ları aynı: “Olimpiyatlar Türkiye’ye verilmesin!”
Hani, Hrant Dink kalleşçe öldürüldüğünde protesto gösterisi yapanlar; “Hepimiz Ermeniyiz... Hepimiz Hrant’ız” diye pankart açıp, slogan atmışlardı ya; “Ulusalcı” ayaklarına yatan “Gezi”ciler de “Ermeni”lerle birlikte aynı sloganı atmışlar!..
“Hepimiz Ermeniyiz” diye slogan atsalardı, hiç de garip kaçmazdı!..
Ne yalan söyleyeyim;
“Türkiye’nin ekmeği”ni yiyen,
“Türkiye’nin suyu”nu içen,
“Türkiye’nin havası”nı soluyan bir insanın, böylesine bir “Türkiye düşmanı” olabileceği aklımın ucundan geçmezdi...
Bir insan ne kadar “aptal”, ne kadar “salak” ve ne kadar “geri zekâlı” olursa olsun, bu kadar “Türkiye düşmanı” olamaz!..
Demek oluyor ki; “Türkiye düşmanı” olabilmek için, aynı zamanda “Gezi Zekâlı” olmak da gerekiyormuş ki; bu yaşımda bunu da öğrendim.
Yuh olsun!..

SEVİNÇ VE HÜZÜN!

Yine öğrendim ki;
Sadece Arjantin’in başkenti Buenos Aires’te değil, İstanbul’da da “Türkiye aleyhtarı” gösteriler yapılmış...
Özellikle Kadıköy’de; bazıları sokağa dökülüp, “Olimpiyat’ın Türkiye’ye değil de Tokyo’ya verilmesini çılgınca kutlamış” iyi mi?..
Evet, evet; saatlerce, “Türkiye’nin kaybetmesini kutlamışlar!”
Bu ne “Türkiye düşmanlığı”dır, bu ne “öfke” ve “nefret”tir, anlayamadım...
Düşünebiliyor musunuz;
Türkiye’deki “Japonlar” bile sonuçlar açıklandıktan sonra Türklere sarılıyor ve “ikincilik” başarısından dolayı Türkiye’yi kutluyorlar ama, “Gezi”ciler, “Türkiye’nin kaybetmesi”ne çılgınca seviniyorlar!..
Hayır, bunlar “Ulusalcı” olamaz!..
Bunlar “vatansever” olamaz!..
Bırakın “ulusalcı” veya “vatansever” olmayı, bunların “Türk” olduklarından da şüpheliyim!..
“Türk kanı” veya “Türk geni” taşıyan bir insan, “Türkiye’nin kaybetmesi”ne bu kadar sevinebilir mi?..
Kalıbımı basarım ki;
Bunlar “Türk” değil, “gâvur dölü” taşıyan “piç”lerdir!..
“Anaları belli”dir ama, “babaları elli” midir, “yüzelli” midir, orası bilinmez!..
Onlar Kadıköy’de ve Türkiye’nin çeşitli yerlerinde “Türkiye’nin kaybetmesi”ni çılgınca kutlarken, Sultanahmet’te de bir grup toplanmış ve “sevinç ve hüznü birarada yaşamışlar” iyi mi?..
Finale kaldığımız anlarda, tarihi meydanda, “büyük sevinç” yaşanmış, Tokyo’nun kazandığı açıklanınca da, sevincin yerini “hüzün” almış!..
Fotoğraflarını gösterdiler...
Baktım, aralarında “başörtülü genç kızlar” da var...
Hani şu; “ODTÜ’nün köpekleri” tarafından linç edilmek istenen “başörtülü”ler var ya, işte onların hemcinsleri!..
Şu hâle bakın;
Kim ki “ilerici” geçiniyor, kim ki “çağdaş” olduğunu söylüyor ve kim ki “devrim-mevrim” diyor, çoğunun “Türkiye düşmanı” olduğu, “gerici-yobaz” diye horlanan “başörtülü”lerin de birer “Türkiye sevdalısı” olduğu ortaya çıktı...
Hani, düşünmüyor değilim;
İyi ki bu “Olimpiyat oylaması” yapıldı da, “kimlerin ne olduğu” iyot gibi açığa çıktı!..
Uzun lâfın kısası; kimin ne mal olduğunu çok iyi anladık...

O MAHALLEDEN 2 KADIN!

Herhalde hatırlarsınız... Tam da geçen hafta bugün  demiştim ki;
“Eğer 2020 Olimpiyatları’nı alırsak; bilin ki, bunu Gezi Zekâlı’lara rağmen almış olacağız... Eğer kaybedersek de, bir yerlerine kına yaksınlar!”
Kaybettik!..
O halde, münasip yerlerine kına yaksınlar ki, “nasıl sevindiklerini” cümle âlem görsün!..
“Sevinmek” dedim de aklıma geldi... Sahi, “Türkiye’nin kaybetmesi”nden “orgazm derecesinde haz” duyanlar arasına; “Mahallenin orospusu” sözüyle gazetecilik tarihine geçen Ayşenur Arslan ve “Mine Nine” namıyla ünlü Mine Kırıkkanat’ı katmazsak, fotoğraf eksik  kalır...
Efendim, Yurt yazarı Ayşenur Arslan, attığı tweet’te demiş ki;
“Kaçıyorum... Ancak olimpiyatları alamazsak, kutlamak için dönerim!”
Niye “dönüyor” acaba?..
Yüzünden ne hayır gördük ki, dönüşünden hayır göreceğiz?!?..
“Mine Nine” de demiş ki;
l “Tokyo kazandı, Tayyip kaybetti. Artık hiçbir şey bu inişi durduramaz, dayan Türkiye, kurtuluşa az kaldı!”
l “Hayatımda bir yenilgiye bu kadar sevindiğimi hatırlamıyorum!”
l “Olimpiyat hezimetinin özeti: Taksim, Tayyip’i yendi!”
Gördünüz mü “tivit”leri!..
Bunlar “tivit” değil,
“Tam bir çıfıt!”
Uzun lâfın kısası; “Olimpiyat oylaması” ile kimler “Türkiye sevdalısı”dır, kimler de “Türkiye düşmanı”dır, bir defa daha ortaya çıktı ki, bunu görmek bile Türkiye için bir kazançtır!..
Allah’tan ki, Türkiye bir “savaş”a girip de kaybetmedi... Eğer bir savaşa girip de kaybetseydik var ya; bunlar, herhalde “zil”leri takar, “kabuklular kazandı” diye göbek atarlardı!..

FATURAYI GÖNDEREYİM Mİ?

Yazıya son vermeden önce, Sözcü yazarı Necati Doğru ve “onun gibi düşünenlere” de bir çift sözüm var...
Malûm; bizler Petersburg ve Buenos Aires seyahatine çıkmadan önce yazdığı bir yazıda, bu seyahatin masraflarının “Türkiye Olimpiyat Komitesi” tarafından karşılanacağını, dolayısıyla bu seyahatin “avanta bir gezi” olduğunu, gezi masraflarının da “vergi” yoluyla “halk”tan alınacağını yazmıştı!..
Ben de, o yazıya cevaben, geçen hafta bugün demiştim ki; “Bunu yazmak alçaklıktır, şerefsizliktir!.. Çünkü biz gazeteciler, bu tür gezilerde, masrafları kendi cebimizden karşılıyoruz!”
Yine öyle oldu... Masrafları “gazetelerimiz” karşıladı... Necati Doğru ve onun gibi düşünenlere, eğer isterlerse “otel faturaları”nı gönderebiliriz... Artık “münasip bir yerlerine” mi sokarlar, yoksa çerçeveletip duvarlarına mı asarlar, orasını bilemem...
Bildiğim o ki;
Faturaları kendimiz ödedik...
İsterlerse, hemen göndeririz!..
Eğer yayınlayacaklarsa!..
Şimdilik bu kadar!..

Rusya için kim demiş “Komünist” diye?
Gençliğimizde bir “sağcı”lar vardı, bir de “solcu”lar... Sağcılara “ülkücü” denilirdi, solculara ise “komünist!”
Ülkücüler, sık sık slogan atarlardı: “Komünistler Moskova’ya!”
Moskova’da “komünist” kaldı mı bilmem ama, son gittiğimiz Petersburg’ta hiç komünist kalmadığını, özellikle “otel sahipleri”nin “tam bir kapitalist” olduklarını bizzat gördük, yaşadık...
“G-20 Zirvesi” dolayısıyla gittiğimiz Petersburg’ta iki gece kaldık... Bu iki gecenin otel fiyatı, “tam 3 bin 420 dolar”dı, iyi mi?.. Yani, “geceliği 1700 dolar” artı kahvaltı!..
Hani, ahım-şahım bir otel olsa, neyse... Türkiye’deki oteller, onların yanında “9 yıldızlı” kalır!..
Demem o ki, hiç kimse; bundan böyle Rusya’nın “Komünist” olduğunu filân söylemesin!.. Adamlar, “katıksız bir kapitalist” olmuş da, haberimiz yok!..
Otelin bir gecesi 1700 Dolar!..
Bunlar, “kapitalist”likte Amerika’yı bile sollamışlar!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi