Cemal Nar

Cemal Nar

Gülesim Geldi

Gülesim Geldi

Habervaktim’den haberi okuyunca gülesim geldi. Diyor ki: “Balyoz Darbe Planı davasının 1 numaralı sanığı olan, aynı zamanda 28 Şubat cuntası içinde de yer aldığı tespit edilen Çetin Doğan’ın 1997 yılında camilerdeki faaliyetlerin izlenmesi için ajan görevlendirilmesi emrini verdiği belirlendi. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının davaya bakan Ankara 13. Ağır Ceza Mahkemesine gönderdiği belgeye göre, Doğan’ın Genelkurmay Harekat Başkanı sıfatıyla başta Cuma ve bayram namazları olmak üzere değişik zamanlarda camilerdeki hutbe vaazlarının izlenip, yer ve zaman belirtilerek rapor haline getirilmesini istediği vurgulanıyor.

16 Nisan 1997 tarihli belgede “Öncelikle Cuma ve bayram namazları olmak üzere gayri muayyen zamanlara verilen hutbe ve vaazların personel görevlendirmek suretiyle takibinin ve tespit edilen hususların yer ve zaman belirtilerek rapor edilmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Konunun hassasiyeti dikkate alınarak ast makamlar ve sivil makamlar arasında yazışma yapılmaması mütalaa edilmektedir.” ifadeleri kullanılıyor.

Harekat Başkanı Korgeneral Çetin Doğan imzalı emir yazısı, gereğinin yapılması için Kara Kuvvetleri Komutanlığına, Deniz Kuvvetleri Komutanlığına, Hava Kuvvetleri Komutanlığına ve Jandarma Genel Komutanlığına gönderildiği vurgulanırken, konuyla ilgili MGK Genel Sekreterliği ve Genel Kurmay İstihbarat Başkanlığına bilgi verildiği belirtiliyor.

Mahkemeye teslim edilen belgede şu ifadeler yer alıyor: HRK:3429-13-97/İGHD 16 Nisan 1997. Konu: laiklik aleyhtarı faaliyetler. Yeni Akit” (https://www.habervaktim.com/haber/344065/camilere-ajan-talimati.html)

Kahramanmaraş’ta İmam Hatip Lisesi’nden bir öğretmen arkadaş atandığı günden beri okullda verdiği dersler yanında halk eğitimine katkı için camilerde gece gündüz vaazlar da verir. Ama ikide bir Müftülük bazen bir yazıyla, bazen de şifahen söyleyerek görevine son verir. O da isyan etse de içinden ederek dışından sabırla ortamın değişmesini bekler, günü gelince tekrar ilgili merciye başvurur.  Onlarda gerek din sevdalarından, gerekse yüksek din tahsili diplomasının verdiği hak gereği bu arkadaşa bir cami tahsis ederler. Hatta bazen “aman başka yerde konuşma” diye saçma sapan tembihler de yaparlar. O da sistemi az çok bildiği için aldırmaz, “he he” der, güler geçer.

Bir gün yatsı namazı arkasından bir caminde verdiği hadis derslerini bıraktığını duyduk. “Neyin nesidir?” diye sorduk. Anlattı sağolsun. “Beni bu camiye davet eden arkadaşlarla oturduk, bir durum değerlendirmesi yaptık. Ortam gergin. 28 Şubat Post Modern Darbesi’nin  zırzırı zamanı. Ama ben dedim ki, ‘arkadaşlar yaptığımız iş yasal. Müftülükten izin almışız. Önümdeki kitap Riyazus Salihin. Diyanetin tercüme ettirip bastırdığı kitap. Devlet kitabı yani. Biz de biraz dilimize dikkat ederiz. Olur biter.”

Arkadaşlar ‘peki” dediler. İki hafta sonra beni yine toplantıya çağırdılar.

- Ne var? dedim.

- İstişare var, dediler.

- İyi, dedim. Sevgili Peygamberimiz (sav) “istişare eden pişman olmaz” der. Buyurun edelim.

- Hocam, biz durumu sana bildirelim, kararı sen ver!

- İş o kadar ciddi mi?

- Evet!

- Anlatın bakalım, sizi dinliyorum.

- Geçen derste ayakta sizin konuşmanızı kaydedeni gördünüz mü?

- Bir ara birisini gördüm ama konuşmamın heyecanı ile uzun uzun onu takip etmedim.

- Ama bu bize açık bir mesajdı. Böyle kalabalıkta göstere göstere kayıt yapılması sadece size değil, cemaate de mesajdı. Biz bunun arkasını araştırdık. Emniyetteki arkadaşlarımıza “bu ayıp olmuyor mu?” dedik. Onlar “biz değiliz.” Dediler. “Eğer biz yapsaydık, resmi elbisemizle yapardık ve bildirirdik. Onlar başkalarıdır.” “Yani jitem mi?” “Adına ne derseniz deyin, kaynak orasıdır.” Muhterem hocam, durum bu! Artık siz ne derseniz onu yapacağız.

- Sizin görüşünüzü anladım. Bence de kavgaya gerek yok. Sel gider, kum kalır. Bu adamlar bizi başka yerlerden de izliyorlar. Zararı yok, izlesinler. Biz ne yapıyorsak, açık seçik, orta yerde yapıyoruz.. O da derstir, vaazdır, eğitimdir, yazıdır. Gizlimiz aklımız yok. Dolayısıyla korkumuz da yok. Ama madem onlar işi bu kadar açıktan tehdide döktüler, devletle dövüşecek değiliz, .efendilik bizde kalsın. İleri bir tarihe kadar dersler ertelenmiştir.”

Bu haberi okuyunca aklıma ister istemez bu ve başka bir sürü acı olaylar geldi. Adama bak yahu. Sen kimsin ki milleti fişliyorsun? Vazifen bu mu senin? Şimdi bunun hesabı soruluyor çok şükür, cıyak cıyak ötüyorsun. Ne oldu şimdi?

Bu darbeciler yargılanıyor diye yeri göğü inletenlerde utanacak yüz kalmışsa, bu çıkan belgelere ve yaşanan acı olaylara bir kere daha baksınlar.

Elbisen dahil bütün ihtiyaçlarını devlet karşılasın. Emekli olunca Oyak’tan altıyüzbin, yediyüzbin lira para al, sonra ömür boyu ordu evlerinde vatan evlatları sana ve çocuklarına garsonluk hizmeti sunsunlar, yazın yazlıkta kışın kışlıkta krallar gibi yaşa, bütün yaptığın milletin dini imanını ile uğraşmak olsun. Fırsat bulunca darbe yap. Bu mudur askerlik?

Bazı yorumcular “bak sözü evirdi çevirdi yine Ak Partiyi övmeye getirdi” diyecek ve hemen yoruma başlayacaklardır; ama olsun, biz hem keremi bol Rabbimize şükrümüzü, hem de iyilik gördüklerimize  teşekkürümüzü yapacağız. Bugünleri gösteren Allah Teâlâ’ya hamdolsun. Bunda emeği geçen Müslümanlardan Allah razı olsun, hizmetlerini artırsın. Amin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Cemal Nar Arşivi