M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Futbol Çılgınlıkları

Futbol Çılgınlıkları

Bendeniz futboldan hoşlanmam. Ülkemizde öteden beri futbol merakı, çılgınlığı, hastalığı vardır ama son yıllarda, aylarda, haftalarda bu hastalık ve çılgınlık korkunç boyutlara ulaşmıştır.

Haberlerin metinlerini ve yorumlarını okumuyorum, sadece başlıklarına ve resimlerine bakıyorum, durum o kadar vahim ki, futbol meraklıları bile saçlarını başlarını yoluyor.

Bizans’ta bir ara mavilerle yeşiller varmış, bizdeki durum onların rekabetini de geçti.

Futbol bir spor mudur?.. Siz yirmi iki kişinin sahada top koşturmasına ve yirmi iki milyonun bunu stadyumlarda yahut ekranlardan seyr etmesine spor diyorsanız eyvallah.

Futbol gerçekten bir spor ise, bizdeki haliyle spor olmaktan önce bir çılgınlıktır.

Sporun ana kaidelerinden biri centilmenliktir. İki sporcu güreşir, sonunda biri yener, diğeri yenilir, birbirlerinin ellerini sıkarlar.

Sporda düşmanlık, rekabet yoktur. Müsabaka=yarışma vardır.

Artık bizdeki son futbol maçları eski Romanın gladyatör oyunlarına benzemeye başladı.

Ya futbol şikelerine ne demeli.

Futbol salarında oyuncular top koştururken, arka planda karanlık odalarda kirli şike hesapları yapılıyormuş.

Bütün oyuncuları kasd etmiyorum ama özel hayatları seks gazetelerinde teşhir edilen bazı oyuncuların çocuklara, gençlere, halka iyi örnek olduklarını iddia etmek mümkün müdür?

Futbolcularımızın içinde kimisi beş vakit namaz kılan terbiyeli, ahlaklı, edebli, nezih gençler var. Onlar tabiî ki tenkitlerimin dışındadır.

Sık sık yazarım, bu memlekette her şeyin çivisi çıkmıştır diye… Bu hükmüme itiraz eden var mıdır? Bugünkü haliyle Türk futboluna normal mi denir, yoksa çivisi çıkmış mı denir?

Gezi hadiselerinin tahribatını gördük. Yarın Allah saklasın iki büyük futbol kulübünün holigan ve militanları iç savaşa, Gezi kalkışmasına benzer bir şey çıkartırlarsa ne yapacağız?

Son çılgınlıklar Gezici kurmayların provokasyonu ve tezgahı olabilir mi?

Dış düşmanlarımız ve içteki işbirlikçileri nice konuyu ve sahayı futbollaştırdılar.

Türklerle Kürtleri ayırdılar… Sünnilerle Alevileri… Dindarları çağdaşları… İç barışı ve toplumsal uzlaşmayı dinamitleyip berhava ettiler.

Bütün bunlar Hahambaşı Haim Naumun doktrini planlarına göre yapılıyor.

Lozanın gizli protokolleri, başka protokoller…

Halkı ve gençliği müstehcen yayınlarla çürütmek.

Toplumu aşırı tüketimci ve aşırı israf eden bir topluma dönüştürmek.

Halkı lüks mesken, lüks otomobil fetişisti yapmak.

Dindarları sekülerleştirmek, dinden kopartmak.

Gençliğin ve halkın bir kısmını seks manyağı yapmak.

Kaç kişi kaldıysa, ülkenin ‘âqil insanlarından bir heyet toplansa ve futbol taşkınlıkları hakkında doğru dürüst bir rapor hazırlasa ne iyi olur.

Ey gerçek aydınlar… Ey yüksek düşünürler!.. Ey ‘âqilan!.. Futbolculuğumuz ve şikeler hakkında ne diyorsunuz?

Olup bitenler normal midir, yoksa çılgınlık mıdır?

Söyler misiniz, bu toplum nereye gidiyor?
 
 

(İkinci yazı)

İtiraz Eden bir Zata

İtirazınızı okudum. İmam-Hatip okullarında namazın mecburî olması isteğimi yersiz buluyorsunuz. Aksine çok yerindedir. Bendeniz aşçılık veya bahçıvanlık okulunda namaz kılınmalıdır demiş olsaydım, belki (haksız olarak) itiraz edebilirdiniz ama İmam-Hatip okullarında bütün öğrenciler için vakit namazlarını kılmanın mecburî olmasını istememden daha tabiî ve normal bir şey olamaz.

İmam-Hatipte okuyacak çocuğumuz ileride cami imamı, vaiz, müftü, din dersi öğretmeni olabilir. Onun namazlı ve abdestli olarak yetişmesi bu yüzden çok önemlidir.

 Din görevlisi olmayacak da doktorluk, mühendislik, ticaret gibi bir meslek seçecekse yine namazlı olması icab eder. Çünkü o genel kültürün yanında dinî tahsil veren bir okuldan mezun olmuştur ve iyi bir Müslüman sayılması için mutlaka musalli=namazlı bir Müslüman olması gerekir.

Sultan ikinci Abdülhamid Han zamanında veteriner mekteplerinde bile beş vakit namaz kılmak mecburî idi.

Bir İslam devletinde bütün Müslümanlar namaz kılar. Medreselerde ve genel kültür mekteplerinde namaz mecburî olur.

Müslüman olmayanlara baskı yapılmaz, onlar kendi dinlerinde hür ve serbest bırakılır.

Zamanımızda birtakım İslamcıların en büyük çelişkisi ya hiç namaz kılmamaları, yahut bazen kılıp bazen kılmamalarıdır.

Tekrar ediyorum: İmam-Hatip okullarında vakit namazlarının cemaatle kılınmasının mecburî olmaması çok büyük bir aykırılık ve çelişkidir.

Namazsız Müslümanlar ileride hem İslama, hem de memlekete, devlete ve halka büyük zararlar verebilir.

Bendenizin bu iddiasına karşı çıkacak aklı başında, bilgili ve vicdanlı bir Müslüman düşünemiyorum.

Müslümanların açtıkları bütün özel okullarda namaz mecburî olmalıdır.

Bazı İslam-Türk kolejlerinde cami olmaması, namazı dosdoğru kıldıracak bir imam bulunmaması ve Müslüman öğrencilerin cemaatle vakit namazı kılmaması korkunç ve yıkıcı bir eksikliktir.

Okulda gayr-i Müslim öğrenciler varsa, onlara elbette hiçbir baskı yapılamaz.

Bazı Ehl-i Sünnetten sapmış bid’atçi İslamcılar hem İslam, Kur’an diyorlar, hem de namazı gündemlerinden çıkartmış bulunuyorlar. Namaz imandan sonra İslamın ikinci şartıdır, temelidir. Bir Müslüman namazı nasıl ihmal edebilir?

Zamanımızda gerçekten dindar liseli ve üniversiteli bir gençlik kütlesi var mıdır?

Var diyen varsa, İstanbulda bir ay müddetle sabah namazında camileri dolaşalım ve cemaat içinde kaç liseli, kaç üniversiteli genç var, görelim. Maalesef yoktur.

Bir İslam toplumu namazı terk yahut ihmal ederse onun iflah olması, necat ve felah bulması imkansızdır.

Namaz işine önce İmam-Hatip mekteplerinden başlayalım.

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi