M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

O Eski Rical Nerelere Gitti?

O Eski Rical Nerelere Gitti?

ZENGİN ve kültürlü Müslümanın evindeyim… Aaa aaa aaa!.. Saçma sapan yapma çiçekler… Kültürlü Müslümanlıkla yapma çiçek bağdaşır mı? Aaa aaa aaa!.. Salonun zemininde fabrika dokuması saçma halılar… Matbaa baskılı kalitesiz iki hat… Olacak şey değil! Sen hem kültürlü, hem zengin Müslüman ol, hem de devlethanende orijinal yazılı ve tezhipli bir Hilye-i şerif levhası bulunmasın.
 
Aaa aaa aaa!.. Çaylar geldi ama bunlar ne biçim zengin ve kültürlü Müslüman çayı? Çay bardakları, çay tabakları güzel değil... Çay bir felaket…
 
Zengin ve kültürlü Müslüman ama salonunda maun, ceviz veya akaju ağacından bir kütüphane ve içinde maroken ciltli kıymetli kitaplar yok…
 
Köşedeki vitrinin içi saçma sapan kitsch eşya ile dolu…
 
Sohbette edebiyattan, tarihten, sanayi-i nefiseden, tasavvuftan, bahsedilmedi…
Büyük sukut-i hayal içinde (hayal kırıklığı içinde) ayrıldım.
Sohbetimizde siyasetten, günlük dedikodulardan, fasa fiso magazin haberlerinden hiç bahsedilmemeliydi. Çay ve kahve rayihaları içinde Fuzuli’den, Koca Ragıb Paşa’dan, Şeyh Galib’ten, Ziya Paşa’dan mısralar, beyitler okunmalıydı.
Keşke bir gramofon olsaydı da taş plaktan “Feryat ki, feryadıma imdat edecek yok / Efsus ki beni gamdan azad edecek yok” şarkısı okunsaydı. Güftesi Nigar Hanım’ın, bestesi Tanburî Cemil Bey’in.
Ayrılırken dikkat ettim, ayakkabılarımın uçları evin içine doğru konulmamıştı. Öyle konulmuş olsaydı giyerken arkamı dönmüş olmazdım.
Kulaklarımda elli, altmış, yetmiş yıl ötesinden şarkılar… Eski beyefendiler, eski hanımefendiler. Eski rical. Yaşlı beyefendiler, yaşlı hanımefendiler. Eski saray mensupları Çerkez aksanıyla konuşurlardı.
Eski hayâlar, eski iffetler, eski mürüvvetler… Evim denilmezdi, fakirhane denilirdi; eviniz denilmez, devlethane denilirdi… O zamanlar pederler, biraderler, hemşireler, mahdumlar, kerimeler vardı…
İstanbul kültürüne sahip olanlar ben demezler; bendeniz, bu fakir derlerdi…
Siz’ler, zat-ı âlinizdi…
Eski kibar insanlar teeddüp ederlerdi...
Herkesin arasında parmak çıtlatmak ne kadar ayıptı…
Günlük hayatta en çok kullanılan kelimeler efendim, estağfurullah, lütfen, teşekkür ederim idi…
Eskiden İstanbul Kültürü, İstanbul adâb-ı muâşereti, İstanbul edep ve terbiyesi, İstanbul ahlakı, İstanbul nezaket ve kibarlığı, İstanbul mürüvveti vardı…
Yarabbi bütün bu değerler nereye gitti?
Eskiden o küçük, sevimli, nostaljik tramvaylarda başka bir hava, başka bir letafet vardı…
Modern tramvayda çıngıraklı kahkahalar atan şu iki genç kız dünkü İstanbulluların torunları mıdır?
Aha, oho, yuho, muho diyen bu güruh nereden geldi?
Eskiden müezzinler minarelerin şerefelerine çıkarlar, hepsi olmasa bile bazısı ne güzel ezanlar okurlardı…
Zamanımızdaki yüz otuz desibel şiddetindeki ezanları onların torunları mı okuyor?
 
Eski üdeba ve zürefâ beyaz atlara bindiler, aynaların ötesine gittiler…
Limandan sessizce demir alan yelkenliler enginlerin ötesine gitti...
 
Ahmet Hamdi Tanpınar, Abdülhak Şinasi Hisar, Yahya Kemal, Süheyl Ünver, Mahir İz, İbnülemin Mahmud Kemal, Tahir’ül-Mevlevi; bütün o eski şeyhler, eski ulema, eski fukaha, eski dervişân, mutribân, semazenler nerelere gittiler?
 
Bizi öksüz bıraktılar.
Bir mevsim-i baharına geldik ki âlemin
Bülbül hâmuş havz tehî gülsitan harab

(İkinci yazı)
İslamî Halk Eğitimi

ÇOCUK genç büyük, erkek kadın bütün Müslümanlara çok etkili din dersleri verilmelidir. Bu derslerde hangi konular işlenmelidir?

1. Sahih=doğru itikad.

2. Namazın, imandan sonra İslamın ikinci temel şartı olduğu ve her Müslümanın mutlaka kılması gerektiği.

3. Hür ve mukim erkeklerin farz namazları cemaatle kılmaları gerektiği. Cemaatin tercih konusu olmadığı, mecburî olduğu. Farz namazların ehliyetli, icazetli Sünnî hocalar ardında kılınması gerektiği.

4. Dinin, bütün ferdî ve toplumsal hayatı kapsadığı, sadece bir inanç ve vicdan işi olmadığı, Müslümanın İslama göre yaşaması gerektiği.

5. İslamın doğru yorumunun Ehl-i Sünnet ve Cemaat yorumu olduğu.

6. Bütün inananların tek bir Ümmet olduğu, olması gerektiği.

7. Ümmetin başında ehliyetli, liyakatli, muhlis, taqvalı, cesur bir İmam bulunması ve bütün mü’minlerin bu zata biat ve itaat etmeleri gerektiği.

8. Dinî ve dünyevî konularda bölünmemek, birbirine düşmemek, çekişmemek gerektiği.

9. Münafıkların, kafirlerin, İslam düşmanlarının Müslümanları bölmek için hazırladıkları tuzaklara düşmemek gerektiği.

10. İsraftan, lüksten, aşırı tüketimden, her türlü beyinsizlikten kaçınıp mütevazı ve kanaatli yaşamak gerektiği. İsraf ve lüksün toplumları çökerttiği.

11. İslam ahlakının ilkelerini hayata uygulamak gerektiği.

12. Yedi yaşından itibaren çocukların namaza alıştırılması gerektiği.

13. Büluğa ermelerinden sonra gençlerin namaz kılmaları gerektiği.

14. Her türlü dinde reformun, dinde değişimin, dinde yeniliğin, dinî konularda kendi re’y ve hevası ile konuşmanın ve yazmanın, Kur’anı kendi kafası ile yorumlamanın, Sünnet düşmanlığının, hadîs ayıklamanın çok kötü bid’atler olduğu ve bunlardan mutlaka kaçınılması gerektiği.

15. Kafir ve münafıkların İslamı içinden yıkmak istedikleri.

16. Cami imamlığının namaz kıldırma memurluğu olmadığı.

17. Tesettür ve hicabın farz olduğu.

18. Müslümanların çocuklarını, genç nesilleri mutlaka İslam mekteplerinde okutmaları gerektiği.

19. İslam okullarında beş vakit namazın mutlaka mecburî olarak okulun camiinde okul imamının ardında cemaatle kılınması gerektiği.

20. Tasavvufî faaliyet ve hizmetlerin, tarikatların mutlaka Şeriata uymaları gerektiği.

21. Allah katında İslamdan başka hak din olmadığı.

22. Resulullahın daveti kendisine ulaştıktan sonra bu daveti red ve tekzib edenlerin ehl-i necat ve ehl-i Cennet olmadığı.

23. Zamanımızda üç hak ibrahimî din bulunmadığı. İbrahim Halilullah aleyhisselam Efendimizin Yahudi ve Nasranî olmadığı.

24. Ehl-i Sünnete muhalif bütün İslamcılıkların, hizip ve fırkaların, cemaat ve sektlerin bozuk olduğu.

25. Muhkem Kur’an ayetlerinin ve sahih hadislerin nicesinin hükümlerinin zamanımızda geçerli olmadığını, bunların tarihsel olduğunu iddia eden bozuk Fazlurrahman mezhebinin batıl ve sapık bir mezhep olduğu.

Ve diğer önemli ve hayatî konular…

Bu halk eğitimi camilerde, dershanelerde, gazete, dergi ve tv’lerde; Ümmet Şûrası tarafından tasdik edilmiş kitapçıklar ve broşürlerden, duvarlara asılacak levhalardan pedagoji eğitimi almış ehliyetli Sünnî hocalar tarafından verilmelidir. Bu dersler esnasında cemaat, tarikat, sekt, grup, parça, hizip, fırka propagandası, militanlığı, holiganlığı yapılmamalı ve asla para toplanmamalıdır. Ümmet içindeki müsbet çeşitliliğe ve meşreb farklılarına saygı gösterilmelidir.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi