M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Müslümanlar ile Yahudiler Barış İçinde Yaşayabilir mi?

Müslümanlar ile Yahudiler Barış İçinde Yaşayabilir mi?

Müslümanlar ile Yahudiler
Barış İçinde Yaşayabilir mi?
Yahudi okuyucularımdan biri aşağıdaki yazıyı göndermek lütfunda bulunmuş:

“Haham Benveniste’nin Vefatı:
Yahudi dünyasında birbirine yakın bir zamanda büyük hadiseler oldu…
Önce TR Bet Dini üyesi Rav (Haham) Mose Benveniste vefat etti. Vücuduna giren bir virus sebebi ile hastaneye kaldırıldı, komada kaldı ve vefat etti.
Muhterem Şevket beyin bir yazısı ile gündeme gelmişti.
Çünkü sort giyip hanımefendilerin yanında denize girmişti.
Bu vefatın ardından bir büyük olay daha vuku buldu.
İsrail’de, Rabbi Ovada Yosef, Eski Sefarad Hahambasisi ve dindar Sas partisinin manevi babası da ayni günlerde vefat etti...
Bu vefatlar neyin habercisidir, HaSem’e sığınarak, af dileyerek, Rav’larimizin ruhlarının huzura ermesini diliyorum.
Ah eski güzel günler geriye gelsin, Muslumanlarla birlikte yaşanılan refah ve zenginlik dolu gunler geri gelsin, savaş bitsin, Istanbuldan kalkalim, Halepte yemek yiyelim, Bagdatta gezelim, Kuduste Muslumanlar namaz kilarken bizler de Bet Ha Mikdas’ta Rabbe yalvaralim..
Cok sey mi istedim? Rabbin Isigi, izzeti ve bereketi iyi insanlarin uzerinde olsun..
Sevgiyle kalin…” (Yahudi okuyucumun yazısı bitti.)

**

Soru şudur: Günümüzde Müslümanlar ile Yahudiler barış ve anlayış içinde yaşayabilir mi?
Tabiî yaşayabilirler. Asırlar boyunca yaşadıkları gibi. Lakin bu barışın şartları vardır:

*Tevrat’a, kendi dinlerine ve Şeriatlarına aykırı olan ırkçı Siyonizm ideolojisini terk edecekler.

*Filistinlilerin haklarını âdilâne bir şekilde verecekler, topraklarını iade edecekler, tazminat ödeyecekler.

*Mescid-i Aksa’yı yıkmaya çalışmayacaklar.

*Müslümanların tek bir Ümmet olmasını ve başlarına bir Halife seçmesini engellemeyecekler.

*Müslümanlar da onlara din ve kimlik hürriyeti, güvenlik sağlamayı vaad edecek.

*İsrail nükleer, biyolojik ve kimyevî silahlarından arındırılacak.

*İsrail, Müslümanların bütün haklı isteklerini destekleyecek.

*Dünyanın her yerinde ezilen, zulme uğrayan Müslümanların yardımına koşacak.
Müslümanlarla Yahudiler arasında elbette teolojik anlaşmazlıklar vardır ama mazide bunlara rağmen beraber yaşamışlardı.

1492’den sonra zulme uğrayan İspanya Yahudileri Türkiye’ye sığınmışlar, burada yeni bir vatan bulmuşlar, dinlerini ve kimliklerini korumuşlar, bir kısmı zengin olmuştu.

Tevrat’a sadık Yahudiler Müslümanlarla elbette birlikte güven içinde yaşayabilir ama Siyonist Yahudiler’de bu istidat yoktur.

Müslümanlar ve Yahudiler, Osmanlının Milletler birliği içinde barışık olabilirler.
(Eski Hahambaşı Ovada Yosef’e gelince… Onun ırkçı ve ultraortodoks aşırı fikir ve görüşleriyle barış marış olmaz… Yahudiler, Siyonizm’e karşı olan Neturei Karta hahamlarının nasihatlarını dinleseler keşke…)

(İkinci yazı)

Uyarı

Hiçbir Dinî Cemaat bu Lükslere Sahip Değildir
EHL-İ Sünnet dairesi içindeki hiçbir hizbin, fırkanın, cemaatin, grubun, tarikatın, parçanın aşağıda sayacağım lükslere sahip olmaya hakkı yoktur:
1. Ümmet birliğini hesaba katmama, kendisinin bütün değil, parça olduğu gerçeğine sırt çevirme.
2. Bütün Ehl-i Sünnet Müslümanlarının ehliyetli ve meşru bir İmama biat ve itaat etmeye mecbur oldukları gerçeğini programlarına ve gündemlerine almama ve bunun hayata geçirilmesi için çalışmama.
3. Başta kendi bağlı ve mensupları olmak üzere, Müslümanların tamamı için bir tashih-i itikad eğitimi seferberliği içinde olmama.
4. Müslüman halkın tamamına, kendilerini kurtaracak kadar ilmihal öğretme hizmetiyle mükellef=yükümlü olmadıklarını sanma.
5. Emr-i mâruf ve nehy-i münker yapmama.
6. Müslüman kadın ve kızların Kur’ana, Sünnete ve Şeriata uygun tesettüre girmeleri konusunu ihmal etmeye, bu konuyla ilgilenmeme.
7. Yetmiş türü bulunan ve en hafifi anasıyla zina etmek kadar ağır ve çirkin bir günah olan riba=faiz ile mücadele etmeme.
8. Kur’an, Sünnet, Şeriat ve İslam ahlakı ölçülerine göre çok büyük bir günah olan israf, aşırı tüketim, saçıp savurma ile mücadele edip; halkı kanaate, iktisada, paylaşmaya, yardımlaşmaya davet etmeye mecbur olduklarını sanmama.
9. Namazın ve (hür ve mukim erkekler için) cemaatin terkinin İslam toplumunu yıkacak bir günah ve ihmal olduğunu göz ardı etmeye.
10. Her çeşit şehvet ve azgınlıklarla, hayasızlıkla, bilhassa müstehcen yayınlarla mücadeleye mecbur olduklarını unutmaya,
11. Müslümanların çocuklarını tağutî eğitimle okutmalarının büyük bir felaket ve hasaret olduğunun gafili ve cahili bulunmaya ve İslam çocukları için Tevhidî ve Kur’anî mektepler ve medreseler açmamaya.
12. Bozuk düzenin yerine iyi, doğru ve âdil bir düzenin gelmesi için doğrudan doğruya veya dolaylı çalışmamaya…
Evet ülkemizdeki hiçbir islamî cemaat, grup, tarikat, hizip ve fırka yukarıda saydığım on iki çeşit lükse sahip değildir.
Ellerinden geldiği kadar bu hizmetleri yapmazlarsa milyonlarca Müslüman halkın vebali üzerlerine olacaktır.
(Saydığım hizmetleri ihlasla yapanlara teşekkür eder ve ellerinden öperim. Allah onlardan razı olsun.)

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi