Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Kerbela Faciası... 1374 yıldır sürdürülen nefret, bitsin artık!

Kerbela Faciası... 1374 yıldır sürdürülen nefret, bitsin artık!

Yazıya, bir “soru” ile başlayayım; “Aleviler için Fethullah Hocaefendi de bir zalim ve Yezid midir”

Sorunun “çok uç ve sert” olduğunun farkındayım... Ama, “daha yumuşak bir soru”nun, kitleleri “uyandırmak” ve “uyarmak” için yeteli olmayacağını düşündüm...
Evet, soru açık ve net;
“Fethullah Hocaefendi de Yezid kapsamında mı?.. Ona da mı Yezid ve zalim gözüyle bakılıyor?”

Sorudaki; “Fethullah Hocaefendi”nin yerine “Tayyip Erdoğan”ı da koyabilir ve sorabiliriz;
“Aleviler, Tayyip Erdoğan’ı da mı Yezid kapsamında görüyor?”
Ya da şöyle soralım;
“Suriye’de kendi halkını bombalayan, en az 1500’ü kimyasal silahlarla olmak üzere, toplam 150 bin insanı katleden Beşşar Esad, çağdaş bir Yezid değildir de, Başbakan Tayyip Erdoğan ve Fethullah Hocaefendi de dahil, tüm Sünni Müslümanlar mı Yezid’dir?..”

GEZİ’NİN DIŞAVURUMLARI!

Bu soruyu özellikle soruyorum...
Çünkü atılan “birçok olumlu adım”a rağmen, birçok Alevi’de, hâlâ “Erdoğan hazımsızlığı” devam etmektedir... Hiç kimse kusura bakmasın ama, “Gezi Zekâlılar”ın; “Tayyip istifa” sloganıyla başlattığı eylemlerin en ön saflarında, “Aleviler” vardı!..
O eylemler esnasında ölen “gençler”in çoğunun “Alevi” olması da herhalde “tesadüf”(!) değildir... Bunlar, “bilinçli bir kalkışma”nın sonuçlarıdır...
Peki, “istifa”sını istedikleri Tayyip Erdoğan ne yaptı Alevilere?..
Sondan başlayalım:
“AK Parti İktidarı”ndan önce, Alevi vatandaşların “Muharrem İftarı”na katılan “devlet ricali” var mıydı?..
Başbakan Tayyip Erdoğan, 11 Kasım Pazartesi günü Ankara’da “Muharrem Orucu İftarı”na katıldı ve orada yaptığı konuşmada dedi ki;

• “Hazreti Peygamber nasıl ki bizim, hepimizin peygamberi ise Hazreti Hüseyin de bizim, hepimizin Hüseyin’idir.

Hazreti Hüseyin hepimizin şehidi, hepimizin mazlumu, hepimizin kahramanıdır. Benim en büyük kayınbiraderim Hüseyin’dir, ikinci sıradaki kayınbiraderim Hasan’dır, diğer kayınbiraderim Ali’dir. Şimdi bir torunum geliyor, isminin bir tanesi Ali olacak. Niye? Bunların hepsi bizim bir defa ortak mirasımızdır, birlik sebebimizdir.”

• “Kim ki Hazreti Hasan ve Hüseyin’in vefatlarından tefrika üretiyorsa o, Peygamberi, Peygamber torunlarını ve ehlibeyti anlamamıştır.

Kim ki Kerbela faciasından bir ayrılık, husumet, kutuplaşma üretmek istiyorsa biliniz ki Hazreti Hüseyin’in değil Yezid’in safında yer almıştır. Hazreti Hüseyin, Kerbela’da ümmetin birliği, dirliği için susuzluğa direnmiştir. Anneler göz yaşlarıyla çocuklarının susuzluğunu gidermeye çalışırken, Hazreti Hüseyin o çocukların, ümmetin tüm çocuklarının istikbali için zulme direnmiştir. Hazreti Hüseyin’in direnişi, 1374 yıl boyunca bu topraklarda, bizim topraklarımızda hak mücadelesinin ve zulme başkaldırının destanı olmuştur.”

DAHA NE YAPSIN?

Bu sözleri “yürekten söyleyen” bir adamı “düşman” görmek ne “Ehl-i Beyt sevgisi”ne sığar, ne de “Alevi anlayışı”na!..

Kaldı ki; Erdoğan, sadece “söylem”de kalmamış, bu sözleri “eylem”e de geçirmiştir. Hiç kimse, “Alevi Çalıştayları” ile bir mesafe katedilmediğini iddia edemez... Hiç kimse, “imam”lara tanınan hakların “dede”ler için de düşünüldüğü gerçeğini yok sayamaz!.. Ve yine hiç kimse; “din dersleri”nin muhtevasına “Alevi inancı”nın da konulduğu gerçeğini inkâr edemez...

Bütün bunlara rağmen, “Tayyip Erdoğan düşmanlığı”nı bir “kin ve nefret”e dönüştürmek ve onun şahsında “Sünni Müslümanlar”ı birer “Yezid” olarak görmek, sadece ve sadece “hastalıklı kafalar”ın dışa vurmuş “hezeyan”larıdır!..
Açık ve net konuşalım;

Başbakan Tayyip Erdoğan başta olmak üzere; “Ehl-i Beyti sevmek imandandır” diye inanan “Sünni Müslümanlar”ın tamamı; çocuklarına Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma, Zeynep ismini verirler ama Yezid ismini kesinlikle vermezler...
O halde;
Kim, daha ne istiyor?..
Hadi, dahasını da söyleyelim:
“Peygamber Efenimizin’in (s.a.v) sevgili torunu, cennet gençlerinin seyyidi, gözbebeğimiz Hz. Hüseyin’i şehid edelere, susuz bırakanlara, emir verenlere Allahü Teala lanet etsin.”
Daha ne diyelim?..

CEMİL ÇİÇEK’İN SÖZLERİ

TBMM Başkanı Cemil Çiçek, denilmesi gerekeni dün demiş işte...
Küçükçekmece Arena Mega’da, “Hazreti Hüseyin ile 71 yareni”nin Kerbela’da şehit edilişinin 1374. yılı anısına düzenlenen “Evrensel Aşura Matem Merasimi”nde yaptığı konuşmada, 14 yüzyıl önce meydana gelen bu “elim olay”ın, İslam dünyasında büyük ayrışmaya sebep olduğunu dile getirmiş ve demiş ki;
“Günümüzde hâlâ Sünni ve Şii diye insanlar birbirine kurşun sıkıyor... Irak’ta, Suriye’de, Afganistan’da, Pakistan’da, nerede İslam toplumu varsa kan akmaya, kan dökülmeye devam ediyor... Hem de ‘Allahu Ekber’ diyerek... Allah bu kanın neresindedir?..
Ölen ‘Allahu Ekber’ diyor, öldüren ‘Allahu Ekber’ diyor... Bu nasıl bir İslam anlayışıdır?
Bu Müslümanların eline silahı başkaları tutuşturuyor. Maalesef bu katliamla birlikte, İslam tarihinde kötü bir çığır açılmış ve dönemin hanedanlık geleneği tekrar hortlatılmıştır.”
Daha ne desin?..

Ama, Cemil Çiçek “Sünni” ya; birçok Alevi, ona da “Zalim” diyecek, onu da “Yezid” olarak görecektir...
El insaf!..

YA FETHULLAH HOCA?

Gelelim, Fethullah Hocaefendi meselesine... O Fethullah Hocaefendi ki; bir “devlet projesi olmaması”na rağmen, 8 Eylül 2013’te Mamak’ta temeli atılan “Cami-Cemevi projesi”nin harcında alın teri olan bir insandır... Projeye, “devlete rağmen” destek vermiştir.

O Fethullah Hocaefendi ki;
“Hükümeti karşısına alma” pahasına, “Üçüncü Köprü”ye Yavuz Selim adının verilmesine “karşı çıkan” ve şunları söyleyen bir zattır:
“Bir köprüyle bir sürü köprüyü yıkmayalım... Günümüzde kurulmaya çalışılan köprüler var. Cami, cemevi yan yana olsa, aynı parkta oturup kalksak ne olur? Geçmişe ait bu şeyleri yeniden hortlatarak yeni düşmanlık vesileleri oluşturmayalım. Kaynaşmaya vesile olabilecek böyle köprüler kurulmuşken meseleyi sadece bir isme, bir unvana bağlı bir köprüyle yıkmayalım.”
Ne yani;
Bunları söyleyen Fethullah Hocaefendi ve onun sözlerini yayınlayan “Zaman gazetesinin çalışanları” da mı “Yezid” olarak görülecek?..

Bu ne “öfke”dir, bu ne “nefret”tir ve bu ne “kin”dir ki, “1374 yıldır” devam ediyor?..

SEVİLAY YÜKSELİR’İN YAZISI

Haa, elbette “Bütün Aleviler” böyle değil... Bu “öfke, nefret ve kin”in 1374 yıldır devam etmesinden “muzdarip” olan Aleviler de var... Ki, benim bu yazıyı yazmama vesile olan da onlardır...

Meselâ, Sevilay Yükselir’in dünkü Sabah’ta yazdığı yazı... Kendisi de bir “Alevi” olan ama yıllardır “Sünni bir eş”le hayatını sürdüren Sevilay Yükselir, dünkü yazısında özetle demiş ki;

“Yezid adının her geçtiği yerde, Kerbela’nın her konuşulduğu anda Müslüman olmanın gereklerini bilen her insanın ondan nefret ve lanetle bahsettiğine şahit oldum. Belki yanılıyorumdur ama mesela dindar, mütedeyyin çoğu Müslüman genellikle İslamiyet’in anlatılmasında, yayılmasında az ya da çok, öyle ya da böyle emeği geçmiş onlarca ve hatta yüzlerce isim taşırlar ama halifelik sıfatını almış olsa da ‘Yezid’ denen o alçağın adını asla almazlar.

Almazlar ve aldırtmazlar!
Hatta bırakın Yezid’i... İslamiyet içi kavgaların, çatışmaların ilk nifak tohumunu eken babası Muaviye’nin de adından uzak dururlar.
Peki hal böyleyken neden bu kavga devam ediyor? Neden hâlâ İslam âlemi 1500 yıl evvel yaşanan o zalim günün bugün bile hesabını görmeye devam ediyor? İslam alimleri tarafından şiddetle reddedilen ve lanetlenen Yezid’in o gün ektiği nifak tohumları neden ısrarla büyütülmeye çalışılıyor.

Anlamıyorum, anlayamıyorum, daha doğrusu anlamakta zorlanıyorum.
Ve soruyorum;
Birilerinin de bunu bana izah etmesini istiyorum. Neden? Bugün bu topraklarda Alevilerle Sünnilerin, Suriye’de, Irak’ta, İran’da Şiilerle, Sünnilerin bir diyalog zemininde buluşmasını engelleyen Kerbela faciasında nedir insanları birbirine düşüren sebep? Bu âlemde ‘Yezid haklıydı! Hz. Hüseyin ve Ehl-i Beyt o muameleyi hak etmişti!’ diyen birileri var da benim haberim mi yok!
Tabii ki yok öyle birileri!
Varsa da; zaten onların ne İslamiyetle, ne de insanlıkla alakaları vardır.
Peki... Madem gerçek bu... Madem Kerbela inanan tüm Müslümanların yüreğini sızlatıyor... O halde neden hâlâ bu vahim olayın mimarı Yezid ve soyunun günümüzde uzantıları varmış gibi yorumlar yapılıyor? Ve neden hâlâ bugün birileri yüzyıllar evvel yaşanmış bu acı olayla ilgili düşüncelerini aktarmak için ‘Bu olayda safımız bellidir. Safımız Yezid’den yana değil, Hüseyin ve Ehl-i Beyt’ten yanadır’ demek zorunda kalıyor?”

BU KAVGA NİYE?

Evet, bir “Alevi kızı” olan Sevilay Yükselir’in de sorduğu gibi; “Neden Yezid ve soyunun günümüzde uzantıları varmış gibi yorumlar yapılıyor?”
Bu kavga, niye “1374 yıldır” devam ediyor?.. “Yezid’in ektiği nifak tohumları” neden ısrarla “yeşertilmeye ve büyütülmeye” çalışılıyor?..
Neden?.. Neden?.. Neden?..
Problem “Sünni Müslümanlar”da mı, yoksa her “Muharrem ayı”nı “kin ve intikam” vesilesi yapan “Alevi vatandaşlar”da mı?..
Sormak lâzım değil mi?..
Hiçbir Sünni Müslüman, çocuğunun adını “Yezid” koymazken, Caferiler ve Aleviler, meselâ “Ömer” ismine niye düşmandır?..
O Hazreti Ömer (r.a.) ki, “Hz Ali (r.a.)’nin damadı”dır... Bundan da mı ibret alınmaz?..
Hele söyleyin;
İslâm tarihinde tek şehit Hz. Hüsyin (r.a.) midir?.. Hz. Hamza, Hz. Ömer ve Hz. Osman da şehit olmadılar mı?.. Peki, hangi Müslüman, “Hazreti Peygamber’in yol arkadaşları” olan bu büyük zatların şehadetini bir “kan davası”na dönüştürmüş ve onların şehadet günlerini “matem günü” ilân etmiştir?..

Hepsini yine analım... Ama o günlerde, “kin ve nefreti körükleyici sözler” sarfetmekten kaçınalım.

Çünkü, hiçbir “Sünni Müslüman”, bazı “kendini bilmez Aleviler”in iddia ettiği gibi “zalim” değildir, “Yezid” veya “Yezid’in soyu”ndan da değildir!..
Unutmayalım ki;
“Barış”ın tek yolu vardır...
“Dün”ü dünde bırakmak!..

********************************************************

Erdoğan-Arınç, Diyarbakır’da elele

Olanı görmek için “teleskop” kullanmaya gerek yok... Çünkü, her şey meydanda... “Endişeli modern”lerden “endişeli liberaller”e, “Gezi Zekâlılar”dan, “sinsî zekâlı”lara, “solcu”sundan “yolcu”suna kadar, son günlerde birçok embesil; “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın bir kenara itilerek, AK Parti’nin başına Abdullah Gül, o da olmazsa Bülent Arınç’ın geçmesini” istiyordu... Bunu “kapalı kapılar ardında” konuşan da vardı, “açık açık yazan” da!..
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın, geçtiğimiz günlerdeki “sitem”leri de, bu Gezi Zekâlılar için adeta bir “umut” olmuştu... Akılları sıra; Arınç “isyan” edecek, AK Parti ortadan ikiye ayrılacaktı!..

Ama, bilmiyorlardı ki, AK Parti’de “dâvâ arkadaşlığı” vardır ve bu arkadaşlıkta da, “sözlerde farklılık” olsa da, “yüreklerde birlik” vardır.
Sözler ayrılsa da, eller birleşir!..

Nitekim, dün açıklandı: “Başbakan Tayyip Erdoğan’ın Diyarbakır ziyaretine Bülent Arınç da katılacak.”

N’aaber, şiştiniz mi?.. Demedim mi ben size; “Buradan size ekmek çıkmaz!.. Haydi başka kapıya!”

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi