Faruk Köse

Faruk Köse

Kızlı-erkekli...

Kızlı-erkekli...

İlk “insan/erkek” Hz. Adem yalnız değil, “kız/Havva”yla birlikte yaratılmış. Bunların kurduğu “ilk aile”nin çocuklarının “kızlı-erkekli ikizler” olarak doğdukları rivayet edilir. Demek ki “toplumsal yapı”yı “kızlı-erkekli”nin haricinde düşünmek, biçimlendirmek mümkün değil. İnsanlığın kuruluşu böyle çünkü.

Ancak, Kabil’in Habil’i öldürmesinin “hangi kız”ın kiminle evleneceğine dair Kabil’in “ilahi kurallar”a itiraz etmesi üzerine yaşandığını da biliyoruz. Bu demek oluyor ki, “kızlı-erkekli” meselesine dair “sosyal ve ilahi kurallar”ı zorlamamak lazım; çünkü yeryüzünde işlenen “ilk cinayet”, dökülen “ilk kan”, işte bu “kız-erkek meselesi” üzerinden olmuş. Yani “kızlı-erkekli meselesi”ne dair “idari, sosyal ve hukuki düzenlemeler” yapılması, ama bunun “toplumun genel yasaları” çerçevesinde düzenlenmesi insanlığın kuruluşundan itibaren lüzumu hissedilen bir mesele.

Başbakan’ın “kız ve erkek öğrenci aynı evde olmaz, denetleyeceğiz” mealindeki sözü üzerine kopan kıyametin, meselenin “Hükümet krizi”ne dönmesine ramak kalmasının sebebini şimdi daha iyi anlıyor musunuz? “İnsan” olarak bu doğamızda var yani; “kızlı-erkekli”nin bir düzene sokulması lazım. Ancak birileri her zaman buna itiraz eder ve “büyük sorunlar” çıkar. İlk insandan bu yana böyle devam edegelmiştir.

Konuyu öyle bir noktaya çektiler ki, ne varsa dahil ettiler, bir bardak suda fırtınalar estirdiler. Ne “bireysel hak ve özgürlükler” kaldı, ne “Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi”... Meseleyi İran’daki “Ahlâk Polisi”ne kadar dayandırdılar. Bunu bir “yaşam biçimi dayatması” sayıp “muhafazakâr”lığa karşı harekete geçtiler.

Her konudan “Tayyip”e vurmak için malzeme çıkaranların amacını anlıyorum da, “bizimkiler”e ne oluyor, anlamıyorum. “Özel hayat”tan dem vuran “bizim kıyı”daki aklıevveller, acaba kendi kızlarının başka erkeklerle aynı evde kalmasına da “özel hayat” diye müsamaha gösterirler mi? Başkalarının kızları üzerinden “ahlâk bozgunculuğu” yapanlar, kendi kızlarının erkeklerle aynı evde kalmasını hazmedebilirler mi?

Burayı geçiyor, başka bir hususa dikkat çekmek istiyorum. Mesele “kızlı-erkekli tartışması”na kilitlendi ve orada tutuluyor ya, bu ara gözden kaçan, kaçırılan o kadar çok şey var ki, sanki birileri özellikle bunun için tartışmayı alevlendiriyor gibi... Bu tartışmalarla, acaba hangi gündemler değiştirildi, hangi önemli sıkıntıların üstü örtüldü de ülkenin geleceği hangi ipotekler altına alındı?

Mesela, Başbakan’ın, aynı konuşmasında üzerinde durduğu öğrenci yurdu yetersizliği vardı. Nedense, eğitimle ilgili diğer problemleri; “okul, derslik ve öğretmen eksikliğini, eğitim araç-gereçlerindeki yetersizliği, öğretmen başına düşen öğrenci sayısının nasıl azaltılacağını, eğitimde kalitenin nasıl sağlanacağını, mezunların nasıl ve hangi alanlarda verimli istihdam edileceğini konuşan yok. Bunlar önemsiz şeylermiş gibi...

Mesela, milyonlarca işçiyi, ailelerini de kattığımızda nüfusun hemen hemen yarısına yakınını ilgilendiren “kıdem tazminatı” konusu nereye gidiyor? İşsizlik sorunu nasıl çözülecek? Halkın geçim sıkıntısı ne olacak?

Mesela, dolar aldı başını gidiyor. Akaryakıt fiyatları tavan yaptı. Motorin fiyatları benzini yakalamak üzere. Altın tepetaklak. Ekonomi ciddi sinyaller veriyor.

Mesela PKK her gün saldırıyor. Şehir yapılanmalarını “devletvari bir biçim”e sokmak için örgütünü takviye ediyor. Yerelde etkinliğini zirveye çıkardı. Suriye’de PKK’nın uzantısı yerel yönetim kurdu, devletleşiyor. Türkiye bölgede öyle zor durumda ki, Barzani’den medet umar hale geldi. “İsrail güdümündeki Kürt Devleti” Türkiye’ye kurduruluyor.

Mesela sağlık sektörü çatırdıyor. Vatandaş sıkıntı çekerken, sağlık sektörü üzerinden Devlet söğüşleniyor. “Sağlıktaki temel teminat paketi” ile 75 milyon sigortalı, 2014’te birçok tedavinin parasını cebinden ödeyecek. Göz, ağız-diş ve bazı ilaçların SGK kapsamından çıkartılması plânlanıyor. Sağlık giderleri zirve yapacak.

Mesela “Toplumsal panik” oluşturuluyor, “Hükümet’e isyan”ın altyapısı olgunlaştırılıyor, halk içinde “namus” kavramı üzerinden “muhafazakâr-modern çatışması/ayrışması” üretiliyor.

Mesela “Suriye meselesi” üzerimize kaldı. İran doğrudan Esed’in yanında savaşa girdi, ama Türkiye, hâlâ bir yandan muhaliflere gereken silah ve diğer desteği gereken oranda vermiyor, bir yandan da ekonominin belini bükecek şekilde Suriyeli mültecileri iskana devam ediyor. Bunun oluşturduğu/oluşturacağı sorunları düşünen yok.

Mesela sosyal yapı çatırdamış, ülke iç ve dış düşmanlar tarafından sarılmış, “Vesayetçi düzen”i hortlatmak isteyenler güçlerini takviye ediyor. Çözüm bekleyen sosyal, siyasal, hukuki, idari, kültürel, tedrisi, iktisadi... her alanda pek çok sorun var. Küresel sistem içinde varolma-yokolma sorunu var. Enerji kaynakları sorunu var. Seçim kumpasları var. Kışkırtma ve bölme taktikleri var. Var da var...

Bunları konuşan yok. Ama birilerine hoş görünmek için “kızlı-erkekli” muhabbeti üzerinden Hükümeti devirip “derin vesayet”e mevzi kazandırmaya hizmet ediyorsunuz.

Düşünsenize, kızlı-erkekli, hep beraber bunun altında kalmaz mısınız?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Faruk Köse Arşivi