Kerime Yıldız

Kerime Yıldız

Ya Reşid Galib'den vazgeçin ya Nihal Atsız'dan

Ya Reşid Galib'den vazgeçin ya Nihal Atsız'dan

"Burada geçmişte yapılmış siyasi hataların sorumlusu biz değiliz. Biz Türk milliyetçileri ve ülkücüleriz. Bizi Kemalizm ile ulusalcılıkla ve diğer yapay ideolojilerle karıştırmamak gerekir.......Geçmişteki hataları eleştiren, geçmişteki Kemalist, ulusalcı jakoben siyasetten rahatsız olanların Türk milletinin, Marksist Leninist Maocu bir terör örgütünün eline bırakılmasına da göz yummasına dikkat çekmek için geldik. Bu vatanın bir karış toprağını bir karış çakıl taşını eli kanlı katillere bırakmayız”

Bu sözler, Diyarbakır'a giden Devlet Bahçeli'nin başdanışmanı Şükrü Alnıaçık'a ait.

Eyvallah. Altına, imza atılacak sözler.

Ama, aynı Alnıaçık, bu konuşma öncesi, Diyarbakır Havaalanı'nda andımız okunarak karşılandı. Daha evvel de bir mitingde, hep bir ağızdan andımıza yemin etmişlerdi. Eee hani, Kemalizm ve ulusalcılık ile karıştırılmak istemiyordunuz? Ak Parti'nin karşı olduğu şeylere sahiplenmek uğruna, kendiniz ile tenakuza düşmeye daha ne kadar devam edeceksiniz?

1994 yerel seçimlerinde, sanatçılar Beyoğlu'nda meyhaneler ve kerhaneler kapanacak derdine düşünce, bir sanatçı "Refah'a karşı olacağız diye kerhane bekçisi olduk." demiş idi. MHP'de, Ak Parti'ye karşı olmak adına Kemalizm'in bekçisi oldu.

MHP'nin, her vesile ile sahiplendiği andımızın yarısı, malumunuz Reşid Galib'in müsamere şiiri. Diğer yarısı ise 12 Mart cuntacılarının.

Peki, kim bu Reşid Galib?

NİHAL ATSIZ'I, ASİSTANLIKDAN ATTIRAN ADAM

Tarih, 13 Mart 1933.

Şair, romancı, tarihçi Nihal Atsız'ın, Edebiyat Fakültesi asistanlığından atıldığı gün. Atılma sebebi, bir önceki yıl birincisi yapılan Türk Tarih Kongresi'nde, büyük tarihçi Zeki Velidi'yi (Togan), cehaletle suçlayarak talebesi olmadığı için şükreden ve bilahare memleketi terk etmesine vesile olan  kişiye, protesto telgrafı çekmesi. Atsız ve arkadaşları, telgrafda, "Zeki Velidi'nin talebesi olmakla iftihar ederiz. " diyor. Bu kadar.

Sonraki sene, telgrafın muhatabı Milli Eğitim Bakanı olunca, ilk iş, Edebiyat Fakültesi Dekanı Ali Muzaffer Bey'e baskı yaparak genç Atsız'ın fakülte ile alakasını kesiyor.

Nihal Atsız bu. Adam gibi adam. Türk gibi Türk.  Tokatlıyan Oteli'nde, dekanı, milletin içinde tokatlıyor. Eminim, Bakan orada olsa, o da  tokatlardan nasibini alırdı.

Kim bu bakan?

Türkçü-Turancı Nihal Atsız'ı fakülteden kovdurdukdan  40 gün sonra,  23 Nisan sabahı "Türk'üm, doğruyum" diye varlığını Türk varlığına armağan eden adam.

Andımızın yazarı, Reşid Galib.

Reşid Galib'in, bu bir avuç gencin cesaretinden böylesine ürkmesi mübalağalı olsa da bilahare, Nihal Atsız ve arkadaşlarının Kemalizm'e, bilhassa Milli Şef'e isyan bayrağı açışları dikkate alınırsa pek de mübalağa etmediğini kabul etmek lazım gelir.

Diyarbakır Havaalanı'nda, yarısı, Türk düşmanı Reşid Galib'e;  diğer yarısı, 12 Mart cuntasına ait bir metni okuyanlara, dinleyenlere duyurulur.

Ulusalcılık ile ülkücülük, bir arada olmuyor. Olmaz. Ya Reşid Galib'den vazgeçin ya Nihal Atsız'dan.

Atsız, hayatda  olsa, hiç çekinmez;  bu müsamere şiirini takdir edenlere, lazım gelen  cevabı verirdi. Artık, tekdirle mi olurdu, kötekle mi olurdu bilmem.

Nihal Atsız'ı, İslami fikirlerinden dolayı  belki sevmeyebilirsiniz. Haklısınız da. Ama, Kemalizm'e, ulusalcılığa dik durmayı öğrendiğimiz her insana vefa borcumuz olduğunu unutmayın. O zamanın şartlarında, "Dalkavuklar Gecesi"  romanını, "Abdülhamid Han-Göksultan"  makalesini yazmak, her babayiğidin harcı değil.

Ayrıca, Atsız gibi samimi Türkçüler'in, Reşid Galib gibilerin oyununu bozduğunu unutmayalım. Bugün bile, yukarıda yazdığım hadise,  oyunu bozmuyor mu?  

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Kerime Yıldız Arşivi