Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Ha bu olanlar bize ders olsun!

Ha bu olanlar bize ders olsun!

Bazı şeyleri düşünerek değil, yaşayarak öğreniyoruz.. Bu dersler bize pahalı da olsa, daha çok öğretici ve açıklayıcı oluyor. İnşallah, bir daha kimse dershane konusundaki yanlışı tekrarlamaz. Gezi yanlışını tekrarlamaz. Hepimizin, tüm tarafların bu olanlardan ders çıkarması gerekir..

Daha fol yok, yumurta yokken kıyameti koparmak neyin nesi. Aynı yanlış Gezi’de de yapıldı. Daha proje ortada yok, yol genişletme çalışması bir anda rejim sorununa dönüştürüldü.

Camia bu işte yalnız kaldı. Diğer Risale-i Nur grubları bile Camianın yanında yer almadı..

Bu işlerin bu noktaya taşınmaması gerekirdi. Ama Zaman ya da Todays Zaman aylar önceden iktidara karşı veryansın etmeye başladılar. Sadece iktidar, parti değil, doğrudan Erdoğan’ın şahsını hedef alan kampanyalar dur-durak bilmedi..

Bu işi yapanlar Camiayı ne kadar temsil ediyor ayrı bir konu, ama Camia bu yaygaralara karşı ses çıkarmadı. Sonuçta bu işin faturası Camia ile birlikte Camiadan bağımsız dershanelerin başına da patladı.. Bu kesim bu işten rahatsız..

Pendik’ten arayan bir dershaneci, geçen günkü yazımdaki bir ifadeden rahatsız olmuş. “Dershane öğretmenleri haftalık 40 saat ders veriyor, 1000 lira alıyor” demiştim. Bu dershane öğretmenlerinden birilerinin bana gönderdiği bir mesajda yer alıyordu. Dershaneci arkadaş haklı olarak, aynı şekilde Milli Eğitim’de aynı durumda 800 lira alan ve 10 ay üzerinden sözleşme yapılan ücretli öğretmenlerden söz etti.. MEB çok yüksek ücret alan özel okul öğretmenleri var. Dershanelerde de yüksek ücret alan öğretmenler yok değil. Bu işin bir piyasası oluşmuş durumda ve o piyasa da çok sağlıklı işlemiyor.. Tek çarpıklık Milli Eğitim’de de değil. Bu işlerin düzelmesi daha biraz zaman alacağa benziyor. Ama daha yönetmelik, yasa taslağı hazırlanmadan birileri kıyameti kopartmaya başlar ve iş siyasi krize dönüştürülürse, bu işler zor çözülür..

Tabii o zaman hükümet de, kararname, yönetmelik, yasa tasarısı neyse, daha başlamadan kavga sebebi olacaksa bunları sessizce hazırlama yönüne gider.. Herkes bağırıp, çağırıp, tehdit etmeye kalkarsa telefonlarına çıkan kimse de olmaz.. Fikrini söylemek isteyenler de kurunun yanında yaş da yanar hesabı açıkta kalır!

Hem zaten yıllar önce Camia bunu kendi içinde tartışmış ve dönüştürmenin doğru olduğuna ilişkin kendi kanaat önderlerinin de bir kanaatı var, ama uygulanmamış. O zaman bu kavga neyin nesi.. Maksat üzüm yemek mi, bağcı dövmek mi?

Yılda birkaç resim sergisi açan resim öğretmeni ile, hiç resim sergisi açmayan bir resim öğretmeni aynı ücreti mi almalı, “eşit işe eşit ücret”i savunanlara bir de bunu sormak gerek tabii..

Bu işler böyledir, aza koysan dolmaz, çoğa koysan almaz..

Durum ortada.. Aceba diyorum, bakanlık dese ki, “isteyen dershane faaliyetini sürdürsün, hemen dönüşmek isteyenlere biz şu kolaylığı, teşviği, desteği sağlayacağız.. Belli bir zaman içinde dönüşümü sağlayacak olanlar da tekliflerini getirsinler, makul bir çerçevede anlaşalım ve bu iş çözülsün” dese nasıl olur?

Eğer Lise 4’de derslerde yoklamayı sıkı tutar ve Halk Eğitim Merkezleri, Bilgi Evleri ve internetten interaktif üniversiteye hazırlama ya da lise giriş sınavları için ücretsiz hazırlık programları uygularsanız, zaten dershaneye giden fazla kimse kalmayacak. Yine de bu işi yapmak isteyenler kendileri bilirler..

Tabii bu dershane işine takılıp kalmamak gerek.. Almanya’daki Zonder Schule, Hauptschule, Gymnasium gibi daha işin başında kategorilere ayrılsa. Bilim yapacak olan ayrılmalı. Kuşkusuz bunlardan yukarı doğru geçiş de olmalı..

Bu kadar fakülte yerine Meslek Yüksek Okulu çok daha verimli olabilir. Hatta 2 yıl öğrenim görüp, teşvik alıp, kalan 2 yıllık açık ya da internet üzerinden de takip edebilmeli.. Pratik uygulamalar için her sömestrde gerektiği kadar uygulamalı eğitime de katılabilmeli..

Kesinlikle bilimsel çalışma yapacak olanla, uygulama yapacak ya da yönetici olanın ayrışması gerek.. Bunu yaparken de multidisipliner bir yaklaşım gerek bize. Yani Ortodoks bilim anlayışına mecbur bırakılmadan bu işi yapabilelim ki, bilimsel anlamda bir zihniyet devrimi gerçekleştirebilelim..

Bu iş için, yani multidisipliner bir bakış için önce tevhid-i tedrisatın kaldırılması gerek.. Bakalım dershane konusunda bu kadar ses çıkaranlar, Mazlumder’in bu çağrısı karşısında ne yapacaklar..

Bu kadar çok üniversite açıyoruz, ama bu konuda acilen yeni adımlar atmamız gerek. Mutlaka bu öğrencileri dünyaya dağıtmalı ve tüm dünyadan Türkiye’ye yeni öğrenciler almamız gerek. Bunun için TÖMER-Türkçe öğretim programının acil olarak FATİH Projesi ile entegre edilip interaktif hale getirilmesi ve British Council örneğinde olduğu gibi Türkiye elçilik ve konsolosluklarının paralelinde kurulacak Kültür Merkezlerinde Pratik uygulama dersleri açılmalı ve bu yönde basılı, interaktif, sesli ve görüntülü eğitim malzemeleri üretmeliyiz.

Bunları konuşmamız gerekirken nelerle uğraşıyoruz..

Hükümetin dershanelerle ilgili işletmeciye, öğrenciye destek ve teşvik içeren dönüşüm projesi doğru ileri, herkesin lehine, MEB’in sorunlarının çözümü için iyi bir başlangıç olacaktı. Bu yüksek kapasite ve değerli birikim, Milli Eğitim’deki sıkışıklığı gidermek için bir fırsat olacaktı, ama birileri başka mülahazalarla bu işe karşı çıktı.

Ama hâlâ geç kalınmış değil. Öfke seli geçtikten sonra, herkes olayı sakince düşünecek olursa, diploma da verecek bir dershanelerin dönüşüm projesi, herkes için faydalı olacak.

Şimdi herkesin bu konuyu sükûnetle bir daha düşünmesi gerekir.. Selâm ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
15 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi