Faruk Köse

Faruk Köse

TIR’dan çıkan aslında nedir?

TIR’dan çıkan aslında nedir?

Binlerce yıllık “Devlet geleneği” olmakla, “tarihte bilmem şu kadar devlet kurmak”la övünenler “devlet yönetmede en acemi ulus” haline gelmişlerse, bunu ciddiyetle gözden geçirmek, acilen bir şeyler yapmak gerekmez mi?

Devletin bir birimi “ulusal/uluslararası düzeyde bir politika” belirleyip izliyor, ya da aynı düzeyde operasyona kalkışıyor...

Ancak “ilgili diğer birimler”in, mahiyetini bilmese de -ki bilmemesi daha uygun olabilir-, en azından “dikkatli olması, engel çıkarmaması, bir çuval inciri berbat etmemesi için” bir “hamle olacağına dair uyarı”lması gerekirken, “birimler arası güvensizlik ve rekabet” yüzünden olsa gerek, bir devlet birimi, ilgili diğer devlet birimine haber vermiyor.

Vermiyor da ne oluyor?

Diğeri müdahale edince işler çığırından çıkıyor, “gizlilik” açığa vuruyor, “operasyon deşifre” olup “maksat” hasıl olmuyor. Üstüne bir de “uluslararası sorumluluk ve kriz” üreyip devletin omzuna biniveriyor.

Son “İHH TIR’ı” meselesinde olduğu gibi...

Doğrusunu isterseniz, “işin aslı”nın ne olduğunun hiç önemi yok. Mezkur “TIR”ın İHH’ya ait olup olmadığının da önemi yok. Önemli olan, bir TIR vesilesiyle “küresel habis güçlerin yerli işbirlikçileri”nin, “Devletin gizli işleri”ne kadar nasıl da “nüfûz” ettiğinin açığa çıkmış olması. En azından, kamuoyunda uyanan intibanın böyle olması.

Bir de, binlerce yıllık devlet geleneğine sahip bir ulus, devlet yönetimini eline yüzüne bulaştırmışsa, bunun sebebinin, “binlerce yıllık kökler”den uzaklaşıp, “köksüz bir yeni yetme devlete mahkûm edilmişlik”ten kaynaklandığı gerçeğinin artık iyice belli olması...

İçişleri Bakanı Efkan Ala, Hatay’da durdurulan ve içinde mühimmat olduğu ileri sürülen TIR ile ilgili şu ifadeleri kullanıyordu: “Orada Türkmenler var. Onlara götürülen yardım. Herkes işini bilecek...”

Bakan’ın açıklaması, Suriye meselesinin başından beri oradaki “Türkmen gerçeği”ne dikkat çeken, “Türkmenlerin örgütlenmesi, güçlendirilmesi, büyük bir toplumsal güç haline getirilmesi gerektiği”ni yazan biri olarak -haliyle- dikkatimi çekti.

Eğer anladığım gibiyse, sonunda birileri bazı şeyleri akıl etmiş demektir. Ancak aynı zamanda, bu acemilikle bu iş de maalesef akamete uğrayacak demektir.

Nitekim “Olay Yeri Görgü ve Tespit Tutanağı”na göre, TIR’da bulunanlar “devlet sırrı” imiş. Tutanakta yazdığına göre, araçta bulunan ve kendisini MİT görevlisi olarak tanıtan kişiler, TIR’daki yükün “devlet sırrı” olduğunu belirterek aranmasına izin vermemişler.

Bu hal, “Türkiye için hayati önemdeki Suriye” üzerinde, İran’ın “doğrudan ve açıktan” yaptığı “hamle”nin, Türkiye tarafından da artık “gizli-kapaklı da olsa” yapılmaya başlandığına dair bir izlenim uyandırıyor.

Dikkat çekici bir husus da, “MİT’in kontrolündeki TIR” hakkında birilerinin “ihbar”da bulunduğudur. Yani “MİT” ile “asayişten sorumlu devlet güçleri” arasında, “birbirine operasyon düzenleyecek kadar” onları birbirine takan ihbarı kim veya kimler, “devlet veya emniyet/jandarma içine yerleşmiş hangi güçler” tezgâhlamış ve “Türkiye’nin bu gizli operasyonu”nu deşifre edip akamete uğratmış olabilir?

Bence asıl araştırılması, soruşturulması ve üzerine gidilip ortaya çıkarılması gereken, budur. Hatta, başta basın organları ve diğer kurum ve kişiler olmak üzere, sırf Hükümet’e muhalefet olsun diye “ülkenin gizlilikleri”ni küresel habis güçlere ifşa edenlere gereken muameleyi yapmak, sütü bozuk olmayanların vazifesidir.

TIR İHH’nındır, ya da değildir. TIR’da silah vardır, ya da yoktur. İşin bu kısmıyla ilgilenmiyorum. Zira “eğer TIR’da silah vardıysa doğrusu budur, yoktuysa da aslında var olmalıdır” diye düşünüyorum.

Çünkü, her gün halkı “varil bombaları”yla, “scud füzeleri”yle katleden bir yönetime karşı kullanılmak üzere, ablukadan ve katliamdan dolayı hiçbir üretim yapamayan, “açlıktan fare yemek için fetva isteyen mazlum bir halk”a silah yardımı yapmak kadar makul, mantıklı ve insani bir şeyin olmadığını düşünüyorum.

Ancak her ne olursa olsun, bu durum bizi bazı gerçeklere de ulaştırıyor. Görüyoruz ki:

Devlet içinde, birbirinin kuyusunu kazan farklı yapılanmalar teşekkül etmiştir. Kurumlar arası anarşi, güvensizlik ve düşmanlık had safhaya ulaşmıştır. Bu “kirli rekabet”, bazı güçlerin yabancı güçler hesabına çalışacak kadar ihanete varabileceği bir düzeye tırmanmıştır. Binlerce yıllık devlet geleneğinden eser kalmamıştır. Yeni yetme ve köklerinden koparılmış Kemalist-Laik Devlet iflas etmiştir; bir an önce “milli dengeler” üzerine kurularak aslına, köklerine dayanan hale dönüştürülmelidir.

Böylece anlıyoruz ki...

TIR’dan çıkan, aslında “mevcut yapının iflas ettiği gerçeği” ve “ihanet”tir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Faruk Köse Arşivi