Faruk Köse

Faruk Köse

50 Bin Koruma Memuru ve Kapıkulu

50 Bin Koruma Memuru ve Kapıkulu

Niyet nedir bilmiyorum. Gereği var mıdır, onu da bilmiyorum. Ancak öyle bir gelişme var ki, son yaşananlarla birlikte ele aldığımızda, Osmanlı Ordusu’ndaki “köhnemiş yapı”nın bizzat “Devlet aklı”yla değiştirilmesini anımsatıyor.

Son bir aydır yaşananlar malûmunuz. “Hükümet”, Devletin “Emniyet Teşkilatı”nda ve “Yargı”da bir “paralel yapı”nın varlığından söz ediyor. İddiaya göre, bir grup/örgüt, bu devlet kurumlarına kendi kadrolarını yerleştirip ele geçirmiş, işleyişi devlet mekanizmasının hiyerarşisini aşabildiği ölçüde, “bağlı olduğu yapı”dan gelen talimatlara ve çalışma takvimine göre yürütmekte. Hatta “uluslararası güçlerle işbirliği” içinde “Hükümet’e operasyon” yapmakta.

Bu iddia üzerine savcılar yer değiştiriliyor, Emniyet Teşkilatı’nda üst yönetimde ve kilit mevkilerde “görev değişiklikleri” yapılıyor. Maksat, “paralel yapı”nın tasfiyesi. Hatta daha da ileri gidilerek, “geniş kapsamlı hamleler” yapılacağının sinyalleri veriliyor.

Bu noktada, Osmanlı Ordusu’nun ana unsurunu oluşturan “Yeniçeri Ocağı”nın nasıl ve neden kaldırıldığını hatırlayalım. Yeniçeri Ocağı, “Yönetim”e karşı sık sık ayaklanan örgütlü, silahlı bir “baskı grubu” haline gelmişti. Hatta Yeniçeriler, büyük kentlerde bütün “kamu kuvvetleri”ni ellerine geçirdiklerinden, her istediklerini yapıyor/yaptırıyorlardı. Bir süre sonra artık Yeniçeriler “iktidarı belirleyen bir güç” haline geldiler. İtaat ettikleri Halife’yi bile kendileri tayin etmek istiyorlardı. Bu konuda “idare”yi belirleyen en etkin “irade” halini aldılar. Artık devlet için büyük bir “yük ve tehlike”ydiler.

Devlet idaresi, bu “Yeniçeri yükü”nü daha fazla taşıyamadı. Nihayet İkinci Mahmut, halkın da yardımıyla “Yeniçeri Ocağı”nı topa tutup yok etti. Yerine ise “Asakir-i Mansure-i Muhammediye” adını verdiği yeni bir ordu kurdu.

Bugüne dönelim. Haberi biliyorsunuzdur. İçişleri Bakanlığı bir süredir üzerinde çalıştığı “Koruma Memurluğu” için düğmeye basmış. Az değil, 50 bin gibi bir rakam sözkonusu.

“Koruma Memurları”nın görev alanları “önemli devlet binaları” ile “hassas bölgeler ve noktalar”mış. “Hizmetin gerektirdiği kişi koruma işi”ni yapacaklarmış. “Stadyumlar, spor müsabakaları sınavlar, konser, toplantı gibi halkın yoğun olarak bulunduğu kapalı ve açık etkinlikler”de de “Koruma Memurları” görevli olacakmış.

“Koruma Memurları” ile ilgili en önemli husus, bunların sıradan “güvenlik görevlileri” değil, bizzat “Emniyet Teşkilatı” içinde, “Emniyet Hizmetleri Sınıfı”ndan sayılıyor olması. Burası çok önemli. Zira, “polis varken niye ayrıca ‘Koruma Memurları’na ihtiyaç vardır?” diye sorulabilir. Çünkü “Koruma Memurları” da tıpkı polisler gibi “üniformalı ve silahlı” olacak, hatta tıpkı polisler gibi “hem üniformalı, hem de sivil” olarak görev yapabilecekler. Tıpkı polisler gibi “durdurma, kimlik sorma, kontrol, arama, yakalama, olay yerini ve delilleri koruma, muhafaza altına alma, silah ve zor kullanma” yetkileriyle donatılacak. Görevlerinde 6 yılı dolduranlar, Emniyet Teşkilatı’nın “polis kadrosu”na geçebilecek.

İşte, polisler asayiş işiyle görevliyken, şimdi bir de “Koruma Memurları” adı altında “polis yetkisi”yle donatılmış binlerce kişinin istihdam edilmesi, teşbihte hata olmaz derler ya, o misal; son bir aydır yapılanları da dikkate aldığımızda, sanki “Yeniçerileşmiş Emniyet Teşkilatı”nın yenilenmesine yönelik bir “Hükümet tasarrufu” gibi durmuyor mu? Nasıl ki Osmanlı, bizzat yönetim tarafından “Devlet içinde ayrı bir güç” olan Yeniçeri Ocağı’nı kaldırmışsa, şimdi de “paralel yapı”ya hizmet ettiği düşünülen Emniyet Teşkilatı, bizzat Yönetim tarafından değiştiriliyor gibi bir izlenim uyanmıyor mu?

Hani Osmanlı’da, Yeniçerilere karşı Saray’ı koruması için “Kapıkulu Askerleri” vardı ya, tıpkı onun gibi, bu tasarruf, Emniyet Teşkilatı’nı bir nevi “Hükümet’in Kapıkulu Askerleri”ne dönüştürmenin ilk adımı olarak algılanmaz mı?

Sahi, her gelen Hükümet “kendine özel bir asayiş teşkilatı” kuracak olsa, “devlet bütünlüğü” ve “devlette devamlılık” açısından nasıl bir manzara ortaya çıkar? Bu durum, “kötü yönetilmesi halinde”, ileride asayiş güçleri içinde birbiriyle çelişen, çatışan, farklı merkezlerden emir alıp iş tutan “silahlı resmi gruplar”ın oluşmasına ve “iç çatışma”nın kaçınılmaz hale gelmesine yol açmaz mı?

Tıpkı, yakın geçmişte “iyi bir amaç”la kurulan “Özel Harekat Birimi”nin, zamanla Devlet için tasfiyesi gereken “çıban başı”na dönüşmesi gibi bir durum oluşursa ne olacak?

Neyse, “Koruma Memurları” konusunu alıp “Yeniçeri Ocağı”nın kaldırılmasına, oradan “Emniyet Teşkilatı”nın yenilerek “Hükümetlerin Kapıkulu Askerleri”ne dönüştürmeye kadar dayandırdık da, işin aslı nedir bilemiyorum.

Amacım, tarihten örnek vererek, yeni tasarrufun “kötü yönetilmesi” halinde “olası tehlikeler”ine dikkat çekip, yetkilileri uyarmaktan ibaret.

Ancak kim dinler ki?!...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
7 Yorum
Faruk Köse Arşivi