Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Saflar netleşirken

Saflar netleşirken

Süreç bütün hızı ile devam ediyor.. Saflar giderek netleşiyor ve eteklerdeki taşlar dökülüyor..

Hükümet duruma hakim gözüküyor ve uluslararası yeni bir atak başlattı.

İslam ülkeleri, AB ülkeleri, ABD ne olduğunu anlamaya çalışırken, Ankara bir süreden beri Türkiye’ye karşı yürütülen derin operasyonu, diplomatik bir dille diğer ülkelere iletmeye başladı.. Aslında çok dilli bir memorandum yayınlamalıTürkiye ve bu konuda bilgi talep eden ülkelerle bilgi paylaşımına gitmeli.. Sivil bir memorandum da yayınlanabilir bu süreçte!

Bu konuda sivil toplum örgütleri ve uluslararası kamuoyunun da aydınlatılması gerek..

Bu aşamadan sonra uluslararası sistemin nasıl bir rota izleyeceğine bakmak gerek.

Daha önce de yazdım. Iran Gate benzeri yeni bir skandala hazır olmalı ABD, AB ülkeleri ve tabii Vatikan..

Bu iş sadece Türkiye’ye zarar vermiyor; bu işten herkes zarar görüyor..

Nasıl olur da uluslararası sistem, bir örgüte bu kadar güvenerek Türkiye’yi, dahası tüm İslam ülkelerini ve Müslüman dünyayı karşısına alacak kadar cahilce bir iş yapabilir..

Sözü edilen ülkelerin hükümeti, çeyrek asırdır süren bu operasyondan habersiz gibi davranamaz.. İktidarlar ve ana muhalefet partileri, o ülkelerin yargısı, parlamentosu bu işe müdahale etmek zorundadır.. Çünkü bu noktadan sonra artık kendi ülkelerinin çıkarları ve güvenliği söz konusudur.. Koca koca ülkeler, bir örgütün peşinden uluslararası bir skandala, siyasi bir komploya alet edilmektedir.. Ne o örgüt, ne de o ülkelerde bu işi kotarmaya çalışan gruplar bu yükün altından kalkamaz.. Onun için de Türkiye’nin bu işi sadece kendi iç işi olarak görmeyip, eldeki bilgi ve belgeleri uluslararası kamuoyu ile paylaşması gerekir..

İslam dünyasının gözünde, içinde ABD, AB, Vatikan ve İsrail’in olduğu bu uluslararası çete suçüstü olmuştur..

Bu iş sadece Türkiye Müslümanlarını değil, Asya’daki Cemaat-i İslami, Mısır merkezli İhvan-ı Müslimin hareketini ve tabii Türkiye’deki İslami hareketi de hedef almaktadır..

Cemaat denen yapının 110 kadar ülkede örgütlü olduğunu biliyoruz ve bu süreç içinde belki de tarihin en kapsamlı davasına, örgüt skandalına şahid olacağız.. Bu 110 ülkede iş siyasi ve hukuki sorun haline gelecek.. Bu iş oraya doğru gidiyor..

2014 bu sürecin skandallarla dolu, sansasyonel olayları ile geçecek..

İşin ekonomik, sosyal, siyasal, kültürel, teolojik, esoterik boyutları var.. Garip bir şekilde Şiisi ve Sünnisi ile İslam dünyasında Mehdi-Mesih, Deccaliyet tartışmaları var. Bu tartışma Hristiyan dünyasında da Mesihin geri dönüşü veYahudilikte Meşiahın gelişi ile ilgili beklentileri de harekete geçiriyor.. 3 dini akımda da bir 2014 beklentisi var.. Yani sadece bizde yerel seçimler yok, Cumhurbaşkanlığı seçimleri de var. 2014 Nisan’ında Ermeni meselesi gündeme gelecek. Yaz sonrası Cumhurbaşkanlığı seçimleri, ardından milletvekili seçimleri.. Zor bir dönem anlayacağınız..

Bu arada Sufilik, Selefilik ve Şia meselesi de tartışılacak.

Cemaat yapısı tartışılırken, irili ufaklı benzer, paralel, aykırı “cemaat” grupları, kendi yapıları içinde de, “nereden geldik, nereye gidiyoruz” konusunu yeniden masaya yatıracaklar. Kendi içlerindeki yabancı/harici unsurlara bakacaklar.. Veakaid açısından yapıyı sorgulayacaklar.. Yani yeni bir tevhidî yapılanmaya geçecekler.. O geleneksel yapı, bu tartışmaların gölgesinde farklı bir etki gücüne sahip!

Eskiden bu küçük yapılar, küçük bir göle su taşırlardı. Gelinen noktada dershaneler, yurtlar, kurslar, bu denizden kendilerine su kanalları açmaya başladılar.. Serveti, gücü, iktidarı paylaşmak için kolları sıvadılar. Oysa bizim hepimizin aynı denize akmamız gerekiyordu. Vahdeti gerçekleştirmemiz, ümmet bilinci ile hareket etmemiz gerekiyordu. BİZ olmamız gerekiyordu.. Her birimiz tek bir kişiyiz. Bizim mezhebimiz, tarikatımız, ideolojik, politik, felsefi ve vicdani kanaatlerimiz farklı olabilir, ama yüzümüzün kıbleye dönük olması gerekiyordu.. Aramızda işlerin istişare ve şûra ile olması gerekiyordu..

Zorlu bir süreç bu.. Mısır’ı, Suriye’si, Pakistan’ı, Bengladeş’i ile, Müslüman dünyanın bir iç arınma, zihinsel yenilenme-sorgulama ve yeniden yapılanması açısından bu zor süreç bir umuda dönüşüyor. 

Bu tehdit, İslam dünyasında yeni bir uyanış, diriliş, dayanışma ve aksiyon ruhunu harekete geçirdi.. Birileri bu tezgahla neyi yok etmek istiyorlarsa onu uyandırdılar..

İHH, Mavi Marmara, one minute, Filistin, Gazze, Kudüs hepsi büyük bulmacanın şifresini oluşturan parçacıklar gibi..

Yakın plandan bakınca her şey çok kötü gibi gözükse de, gerçek öyle değil gibi geliyor bana.. Tabii sonuçta her topluluk layık olduğu gibi idare olunacak.. “Bakalım ne olacak?” diye beklemek yerine, birilerinin doğrunun gerçekleşmesi için bir şeyler yapması, “Ben bu gerçekler karşısında, bu süreçte ne yapmalıyım” sorusunu kendisine sorması gerek..

Kafirler, fasıklar, cahiller, siyasi emellerini yabancı güçlerin emelleri ile tevhid edenler istemese de, “istikbal inkılabatı içinde en gür sada İslam’ın sadası olacaktır.”

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
25 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi