Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

Bugün “ağaç, çiçek ve kuş”ları yazmak istiyorum!

Bugün “ağaç, çiçek ve kuş”ları yazmak istiyorum!

Hani, şair; “Beni bu havalar mahvetti” demiş ya, aslına bakarsanız, beni de bu havalar mahvetti...

Her gün kriz,

Her gün gerilim,

Her gün kavga...

Ve her gün operasyon!

Türkiye’nin gündemine “kriz, gerilim, operasyon, baskın ve kavga” hakim olmasaydı, ben de “duygusal” yazılar yazar, “çiçek”lerden, “böcek”lerden, “ağaç”lardan, “kuş”lardan, “şırıl şırıl akan sular”dan söz ederdim...

Ne var ki;

İçinde yaşadığım ülkede, “17 Aralık Darbesi”nden, “Paralel Devlet”ten, “Cemaat”ten, “Devleti ele geçirme çabaları”ndan ve “Paralel Yapı kaynaklı kirli operasyonlar”dan söz ediliyor...

Bütün bunlar gündemde iken, gel de “duygusal yazılar” yaz, gel de “ağaç”lardan, “kuş”lardan söz et!..

İster istemez, “gündemin esiri” oluyor insan... Buna da mecburuz... Öyle ya, bu ülkede yaşıyoruz... “Ülkenin sorunları”na da kulak tıkamak mümkün olmuyor...

ÇINAR AĞACI VE SARMAŞIK!

Ama bugün, “gündemin dışına” çıkmak ve sizlere “ağaç”tan, “kuş”tan söz eden bir yazı yazmak istiyorum...

Önce “ağaç”tan başlayalım...

Bir “çınar ağacı”nın yanı başında bir “sarmaşık” filizi boy vermeye başlamış... Bahar günleri ilerledikçe; sarmaşık, “çınar ağacına sarılarak” yükselmeye başlamış... Yağmurun ve güneşin etkisiyle büyümüş ve çınarın boyuna ulaşmış... Sarmaşık hızlı büyüyüp boy atmanın gururuyla ve küçümseyen bir eda ile çınara sormuş:

“Sen kaç ayda büyüyüp bu hale geldin” diye?

Çınar cevap vermiş:

“100 yılda!”

“100 yılda mı?” demiş sarmaşık...

Alaycı bir tavırla gülmüş ve yapraklarını böbürlene böbürlene sallamış.

Daha sonra da;

“Ben iki ayda senin boyuna geldim, bak” diyerek alaycı tavrını sürdürmüş.

“Doğru” demiş, çınar;

“Sen iki ayda benim sırtımdan, benim gıdamı emerek ve benim gövdemi kullanarak benim boyuma geldin!..”

Günler günleri kovalamış.

İlkbahar ve yaz bitmiş.

Sonbahar, yani “hazan mevsimi” gelmiş.

Sonbaharın ilk rüzgarlarıyla sarmaşık; önce üşümeye sonra yapraklarını dökmeye, soğuklar arttıkça da, dalları aşağı doğru düşmeye başlamış.

Sarmaşık endişe içinde, çınara sormuş:

“Neler oluyor bana?”

“Ölüyorsun ve yok oluyorsun” diye cevap vermiş çınar.

Sarmaşık, “Niçin?” diye sormuş panik içinde...

Çınar cevap vermiş:

“Benim yüz yılda geldiğim yere, sen iki ayda gelmeye çalıştığın için...”

Biliyorum, soracaksınız;

“Bu hikâyeyi niye anlattın?.. Bu hikâyenin ana fikri nedir?”

Ana fikir filân yok...

Yalnız;

İsteyenler “çınar ağacı” yerine “Devlet”i, “asalak” bir bitki olan “sarmaşık” yerine de “Paralel Yapı”yı koyabilirler!..

ASALAK BİR KUŞ: GUGUK!

“Çınar ağacı”ndan ve “asalak bir bitki” olan “sarmaşık”tan söz ettiğimize göre, şimdi de “asalak bir kuş”tan, yani “Guguk Kuşu”ndan söz edelim...

Efendim, “Guguk Kuşu” ile ilgili yazıyı, “Gülen Cemaati”nin ilk yayın organlarından biri olan “Sızıntı” dergisinden aldım...

Sızıntı dergisinin Ağustos 1982’deki 43. sayısında Zoolog Arif Yılmaz’ın ve Şubat 2004’teki 301. sayısında Hacı Duran’ın “Guguk Kuşu” ile ilgili birer yazısı var... Merak edenler internete girebilir ve bu “asalak kuş”la ilgili yazıları okuyabilirler...

Buyrun, “Guguk Kuşu” ile ilgili bilgileri, Hacı Duran’ın kaleminden okuyalım:

“Günümüzde birçok çocuğun sadece duvar saatlerinden bilip ve sevdiği guguk kuşunun bazı şaşırtıcı özellikleri, çocukları üzecektir. (...)

Guguk (Cuculus canorus L.) ‘göçmen bir kuş’tur. Erkekleri genellikle kırmızımtırak bir göğüs ve gri renge sahip olmalarına rağmen, dişileri daha farklı bir yapı göstermektedir.

Guguk Kuşu, kuluçka paraziti olarak isimlendirilebilecek bir üreme biçimi gösterir... Bu tarz üremede; dişi kuş, kuluçkaya yatmaz!.. Yumurtlama mevsiminde dişi Guguk Kuşu, uygun gördüğü bir yuvayı uzun süre uzaktan dikkatle kontrol eder. 

Yuvanın hakiki sahibi olan anaç kuş uzaklaşır uzaklaşmaz, gözetlediği yerden hızla yuvaya gelir ve bir yumurtasını ev sahibi kuşun yumurtaları arasına bırakır. 

Yuvaya yabancı bir yumurtanın konulduğunun fark edilmemesi için de; yuva sahibi kuşun yumurtalarından birisini gagasıyla alarak yuvadan uzaklaşır.   

Bu davranışı o kadar güzel ve hızlı yapar ki, insan hayrette kalır. 

Meselâ; ziyaret ettiği her yuvaya, sadece bir yumurta bırakır. Şayet bir yuvaya birkaç tane yumurta bıraksaydı, yumurtadan ilk çıkacak yavru, Guguk yavrusu olacağından anaç kuş, kendi yavrularının kimisini öldürebilecekti. 

Her yuvaya bir yumurta bırakmasının hikmeti, Guguk yumurtasının diğer yumurtalardan daha önce açılmasıdır. 

Yumurtadan yeni çıkmış bir Guguk yavrusu henüz gözleri bile açılmadan sanki öğretilmiş gibi, ev sahibi kuşun yumurtalarını; sırtını ve kanatlarını kullanarak yuvadan atar!.. Guguk Kuşu’nun enteresan olan diğer bir hususiyeti ise, hangi kuşun yuvasına yumurta bırakacaksa, kendi yumurtasını, o kuşun yumurtasının renk ve desenine göre yumurtlamasıdır. 

Bu işin sırrı, henüz çözülememiştir. 

‘Üremek için Guguk Kuşu neden diğer kuş türlerinin yuvalarını kullanmaktadır?’ sorusuna cevap olarak bugün tespit edebildiğimiz bir husus şudur: 

Guguk, kısa sürede çok fazla böcek yiyen bir kuş olduğu için, beslenmeyi müteakip, kursağı çok fazla dolmakta ve vücudunda dışa doğru bir çıkıntı meydana gelmektedir. 

Hayvanın karın bölgesine denk gelen bu anormal şişkinlik, Guguk Kuşu’na, yaklaşık 12 gün sürecek olan kuluçka döneminde rahatsızlık vereceği için, yuvada yatmasına engel olmaktadır. Guguk Kuşu’nun bir yılda 25 civarında yumurta bıraktığı ve her yumurta için ayrı ayrı kuluçkaya yatması gerektiği düşünüldüğünde, Guguk Kuşu’nun yumurtalarını neden diğer kuş yuvalarına bıraktığı daha iyi anlaşılmaktadır.

Özetleyecek olursak;

Guguk yavrusu; 12 gün sonra, genellikle üvey kardeşlerinden önce doğar. İlk dört gün içinde henüz kör ve tüysüzken, üvey ana babanın getirdiği yiyecekleri, yuvanın gerçek sahibi olan yavrularla bölüşmemek için, yuvadaki yumurtaları ve yavruları akrobatik hareketlerle tek tek yuvadan atar. 

Üç hafta sonra, üvey annesinden daha iri olur. 

Altı hafta beslendikten sonra, genellikle yuvayı da dağıtarak eş aramaya çıkar.”

Herhalde bu kadar bilgi yeter...

SADECE BEN... YALNIZCA BEN!

Toparlayacak olursak;

l Dişi Guguk Kuşları; “yumurta”larının üzerinde “kuluçka”ya yatmak yerine, gidiyor, “bir başka kuşun yuvası”na yumurtluyor!..

“Kendi yumurtası”nı bırakırken de, “yuvadaki yumurtalardan birini dışarı atıyor” ki, “yuvaya sızdığı” belli olmasın!..

l Guguk yumurtası “12 gün sonra” çatlıyor ve yumurtadan çıkıyor... Yuvadaki diğer yumurtalar, “aslî yumurta” oldukları halde, yumurtadan çıkan Guguk Kuşu, henüz “kör” ve “tüysüz” iken, onları gagası ve kanatları ile yuvadan atıyor...

Tıpkı, “dağdan gelenin bağdakini kovması” gibi, diğer yumurtaları yuvadan atıyor... Yani; bırakın “yaşam hakkı” tanımayı, onlara “dünyaya gelme” hakkı bile vermiyor!..

Bütün yumurtaları yuvadan atıyor ki, gelecek “rantı”, pardon “yiyecek”leri tek başına midesine indirsin!..

“Asıl yumurtalar” ölsün,

“Sadece kendisi” yaşasın!..

Zaten, öyle de olur!..

Önce “yuvaya sızan”, sonra da “yuvadaki kardeşleri”ni tek tek ölüme terk eden ve “sadece kendisi” yaşayan Guguk Kuşu, öyle beslenir, öyle büyür ki; kendisini besleyen anne-babadan “daha iri” hâle gelir!..

En sonunda da;

“Yuvayı dağıtır” ve gider!..

Biliyorum, yine soracaksınız;

“Bu olayı niye anlattın?.. Bu olaydaki ana fikir nedir?”

Yine aynı şeyi söyleyeceğim;

“Ana fikir filan yok!”

İsteyenler, “Guguk Kuşu”nun yerine “Paralel Yapı”yı koyabilirler... Çünkü onlar da, “devlete sızma”da, “diğer Müslüman kardeşlerine hayat hakkı tanımama” ve “bir asalak gibi yaşama”da, Guguk Kuşu’ndan hiç de farklı değillerdir!..

Bilmem anlatabildim mi?..

***********************************************************

 

 

 

 

“Gitti Ergenekon, geldi Zaman!”

Tarih 1 Mayıs 2007... 

27 Nisan’daki “e-muhtıra”dan 3 gün sonra... Zaman gazetesinde, dönemin İnönü Üniversitesi Rektörü Fatih Hilmioğlu ile ilgili bir haber var... 

Rektör Hilmioğlu diyor ki; “Hükümet; değil yüzde 35, yüzde 95 oy oranı ile gelmesi durumunda bile, ülkeyi yönetemez... Çünkü devletin kurumları gereken cevabı verir.”

Sonrasını biliyorsunuz... Fatih Hilmioğlu, “Ergenekon Terör Örgütü” zanlısı olarak gözaltına alındı, tutuklandı, yargılandı ve “23 yıl hapis cezası”na çarptırıldı... Şimdi de, “kanser hastası” olduğu gerekçesiyle “tahliye” edilmeyi bekliyor...

Tarih 21 Ocak 2014...

 Aynı Zaman gazetesi; bu defa kendi yazarının, yani Bülent Korucu’nun bir yazısına yer verdi... Bülent Korucu, tıpkı “ETÖ sanığı Fatih Hilmioğlu gibi” diyor ki; “Astronomik oy da alsanız ülkeyi yönetemezsiniz!”

Bu, ne demektir?.. Demektir ki; 

“Gitti Fatih Hilmioğlu, geldi Bülent Korucu!”

Ya da;

Gitti Ergenekon... Geldi Zaman!

Öyle ya; kafa, aynı kafa!..

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi