Hasan Karakaya

Hasan Karakaya

O manidar, bu manidar... Ya Cemaat’in “manidar”ları!

O manidar, bu manidar... Ya Cemaat’in “manidar”ları!

Önceki akşam, gazetedeki arkadaşlarla birlikte “El Cezire Televizyonu”nun internet sitesi “aljazeera.com.tr”nin, yani “El Cezire Türk Haber Portalı”nın yayın hayatına başlaması münasebetiyle Çırağan Sarayı’nda düzenlenen programa katıldık... Orada öğrendik ki, “televizyon yayını”na geçiş, herhalde “9-10 ay sonrası”nı bulacak... Bu süre içinde “internet yayını” yapacaklar...

Ve yine orada öğrendik ki;

“El Cezire Türk” adlı internet sitesinin “bugünlerde” yayına başlıyor olması, “Cemaatçi arkadaşlar” tarafından “manidar” bulunmuş...

Merak ettim;

Zamanlama, niye “manidar” olsun ki?.. Öyle ya; El Cezire’nin Cine-5’i alacağı, 3-5 yıldır konuşulan bir mevzu idi... Hatta; medya dünyası, “Niye gecikti?” diye soruyordu... Meğer; “yasal tıkanıklık”ları aşmak ve “bina sorunu”nu halletmek için bugüne kadar beklemişler...

Bir “gazeteci” için en büyük işkence; “haber” yapıp da, “yayınlayamamak”tır... El Cezire çalışanları, 3-4 yıl boyunca, hemen her gün “haber” yapmışlar ama, yayınlayamadıkları için çöpe atmışlar.

Neyse... “İnternet siteleri” yayına geçti de, hiç olmazsa “eser”lerini görme imkânına kavuştular... El Cezire ve çalışanlarına hayırlı işlerinde başarılar diliyorum...

NİYE KARŞI GAZETE?

Yalnız, “Cemaatçi arkadaşlar”ın tavrını anlayabilmiş değilim... Bir “internet sitesi”nin bugünlerde yayına başlamış olması niye “manidar” olsun ki?..

El Cezire’ye bu karşıtlık niye?.. “Cemaat yanlısı yayınlar” yapmayacağını düşündükleri için mi?..

Kaldı ki; bir “manidar”lıktan, bir “zamanlama”dan söz edilecekse, ilk önce “Karşı” adlı gazeteden söz etmek gerekmez mi?..

Efendim, daha önce yazıldığı ve konuşulduğu için, kısaca aktarmak istiyorum...

“Kulis”lerde konuşulduğuna göre;

2 Şubat’ta “Pensilvanya destekli yeni bir gazete” çıkacakmış... “Paralel Yapı”nın gazetesi olan “Karşı”nın merkezi Zeytinburnu olacakmış... 9 Şubat’ta da, piyasaya çıkacakmış...

Gazete ile ilgili bilgiler şöyle:

“Ofis tutup çalışmalara başlayan gazetenin yayın yönetmeni Eren Erdem olacakmış...

Yeni gazetede yazacak köşe yazarları da oldukça ilginç isimlermiş: Abdüllatif Şener, İhsan Eliaçık, Levent Üzümcü, Kutlu Esendemir... 

İsimlere bakınca nasıl bir ittifakın kurulduğu gün yüzüne çıkıyor. Önümüzdeki günlerde; ‘yeni  korsan operasyonlara, korsan bildirilere, kirli kasetlere ve mesnetsiz iddialara’ hazır olalım! 

Eren Erdem’in Genel Yayın Yönetmeni olduğu Karşı Gazetesi’nin yönetiminde Mehmet Bozkurt ve Kutlu Esendemir varmış... Karşı Gazete’nin Yazı İşleri Müdürlüğü görevini ise Oğuzhan Beyaz üstlenmiş...

‘Yalana Karşı Gerçeğin Gazetesi’ sloganıyla yayın hayatına başlayacak Karşı Gazetesi, 9 Şubat Pazar günü okurlarıyla buluşacakmış...

Karşı Gazete’nin diğer yazarları arasında ise Flash TV’deki programlarıyla gündeme gelen Yalçın Çakır, Levent Üzümcü ve Serdar Akinan gibi isimler bulunuyormuş...” 

Ne yani;

Tam da bu “gerilim atmosferi”nde, “gerilimi daha da köpürtecek” bir gazetenin 9 Şubat’ta yayın hayatına sokulacak olması, sizce de “manidar” değil mi?..

Şu hâle bakın;

Kendileri yapınca “Hizmet” oluyor ama başkaları yapınca “manidar” bulunuyor!..

Tam bir “itibarsızlaştırma” taktiği!..

Tam bir “psikolojik savaş!”

GÜLEN’DEN DÜN, DÜNDÜR!

Cemaat’teki arkadaşlar ve de Fethullah Gülen’in bizzat kendisi başkalarına “çamur” atmadan önce, “kendi yaptıkları”na ve “kendi söyledikleri”ne bir bakmalı değil mi?..

Mesela, WSJ’ye verdiği demeç...

Fethullah Gülen, merkezi Amerika’da bulunan ve bir “Yahudi gazetesi” olan Wall Street Journal’a verdiği, Zaman gazetesinde de, 22 Ocak günü “manşet”ten yayınlanan demecinde; “Yeniden yargılama” yolunun açılmasına şiddetle karşı çıkıp, demiş ki;

“Eğer uygulanırsa bu hareket son on yıldaki demokratik reformlara darbe indirmek olur. Demokratik kurumlar üzerinde ordu vesayetini kaldırmak için atılan adımlarda dramatik bir dönüş olur. Türk tarihinde yarım yüzyıl içerisinde dört seçilmiş hükümetin görevine askeri darbe ile son verildi.”

Farz edelim ki, doğru söylüyor...

İyi ama;

Aynı Fethullah Gülen’in, “tutuklu komutanlar” için, 16 Kasım 2013 tarihli Zaman’da da yayınlanan; “Bana dokunan bir yanı vardı, yaşlı başlı adamlar böyle orada hesap verince ciğerim yanıyor benim. Elimde bir imkan olsa ben onların hepsine ‘Serbestsiniz’ şeklindeki sözlerini ne yapacağız?..

Gerçi, “gereken yapıldı” ve Çevik Bir başta olmak üzere “bütün 28 Şubat darbecileri” serbest bırakıldı ya, o da ayrı mesele...

Peki, burada bir “çelişki” yok mu?.. Bir yandan “demokratik reformlara darbe” tehlikesinden söz edeceksin, bir taraftan da, aynı “darbeciler” için; “Ciğerim yanıyor... Elimden gelse hepsini serbest bırakırım” diyeceksin!..

Bu ne perhiz, bu ne turşu!..

Bunu, Fethullah Gülen’in kendisi veya “Gülenizm yolcuları” izah etmeli değil mi?..

HÜKÜMET’E KARŞI CEPHE!

Biliyorum, kafaları karışık...

Ve de, “panik” içindeler...

O kadar “panik” içindeler ki; “yalnızlıklarını gizlemek” için herkesle “dirsek teması”ndalar, herkesle “diyalog” kurup, herkesi “kafakola almaya” çalışıyorlar...

“Denize düşenin yılana sarılması” gibi, herkese sarılıyorlar...

Son gözdeleri, CHP kurmaylarından Gürsel Tekin... Önceki gece, öyle “çanak sorular” sordular, CHP’yi “olduğundan öyle büyük gösterdiler” ki; Gürsel Tekin’in, “15’i büyükşehir, 30 vilayet bizim” sözlerini ağızlarından sular akarak dinlediler...

“Hükümete karşı cephe”nin en büyük ortağı CHP... Zaten, CHP de, “Cemaate Hizmet Partisi”ne dönüşmüş durumda!..

Ne ilginç değil mi;

Hemen her gün büyük bir “felâket telallığı” yapıyorlar... “Sapanca Gölü’ndeki su azalması”ndan, “Döviz’in fırlaması”ndan bir “orgazm” hâli ve “şehvet” üslubu ile söz ederlerken, “Merkez Bankası’nın faizleri yükseltmemesi” karşısında, neredeyse hüngür hüngür ağlayacaklar!..

Bereket “CHP’liler” var da, rahatlıyorlar... Ya CHP’liler de olmasa!..

PUSULAYI ŞAŞIRDILAR!

Aaa, o da ne?..

Cemaat kanallarından birinde, “pusulalı seccade” reklâmı var...

Ekranlarında “Kıble’yi gösteren seccade”nin tanıtımı var ama, görünen o ki; kendileri “pusula”yı ve “Kıble”lerini şaşırmış vaziyetteler!..

Meselâ; aynı haberleri ısıtıp ısıtıp tekrar servise koyuyorlar ve diyorlar ki;

“Türkiye en pahalı doğalgazı, komşusu İran’dan alıyor!.. Faturaları, pahalı İran gazı şişiriyor!”

İyi de;

Daha önce nerelerdeydiniz?..

Türkiye, İran’dan doğalgazı yeni mi alıyor ki, şimdi gündem oluyor?..

Ne dersiniz, “manidar” değil mi?..

Meselâ, diyorlar ki;

“Suriye’ye giden MİT TIR’larında silah ve mühimmat bulunduğu iddiaları tartışma gündeminde kalmaya devam ediyor.”

Milleti “enayi” ve “keriz” yerine koyduklarının; ya farkında değiller, ya da inadına yapıyorlar.

Oysa, millet soruyor;

“Suriye’de iç kargaşa başladığından bu yana o TIR’lar Suriye’ye gidiyor... Peki, o TIR’lar yıllardır aranmazken, niye 17 Aralık’tan bu yana aranmaya başlandı?.. 17 Aralık öncesi sakıncasız olan TIR’lar şimdi mi sakıncalı oldu?”

Açık ve net söyleyeyim:

Millet, her şeyin farkında ve artık dönen “dolap”ları biliyor.

Ne yani;

Adana’daki TIR olayında MİT’in şahsında “Türkiye’ye karşı gerçekleştirilen ihanet”in bir “üsteğmen”in iftira içerikli ihbarı ile başladığını, jurnalci üsteğmenin “paralel savcı” ile operasyondan 1 gün önce 16 defa görüştüğünü, millet bilmiyor mu sanıyorsunuz?..

Aynı “Paralel Yapı”nın; Jandarma’ya, “TIR’ları mutlaka durdurun!.. Eğer durmazlarsa ateş açın!” diye talimat verdiğini millet bilmiyor mu?..

Millet, her şeyi biliyor!..

O kadar biliyor ki;

Paralel Yapı’nın, “memlekete ve millete ihanet” içinde olduğundan hiç kimsenin kuşkusu yok!..

HER ŞEY MANİDAR!

Ama onlar;

Olan-biten her şeyi “manidar” gösterme çabasında... Hükümete “destek” açıklamaları “manidar”, Brüksel’de, Başbakan Tayyip Erdoğan’ın adeta bir “miting kalabalığı” ile karşılanması “manidar”, 2. Cenevre Konferansı öncesi “Suriye’deki insanlık dışı işkencelerle öldürülen 11 bin kişi”ye ait “fotoğraf”ların bugünlerde ortaya çıkması “manidar!”

Hepsi manidar, her şey manidar!..

Bence, asıl “manidar” olan;

“Oyun”ları, “tuzak”ları, “ihanet”leri, “entrika”ları, “kalleşlik”leri, “çirkeflik”leri, “darbe girişimleri” ve “cuntacılık”ları deşifre olduğu halde, hâlâ “normal” görünebilmeleridir...

Oysa;

“İnsan” olan bunları yapamaz...

Hele Müslüman, asla!.. 

*****************************************************************

Serdar Arseven’in kitabı: Dost Modern Darbe

28 Şubat Süreci, nasıl ki, “Post Modern Bir Darbe”dir, 17 Aralık Süreci de “Dost Modern Bir Darbe”dir... Bunu, çok önceden söyledik...

Bu süreçle ilgili, elbette, “kitap”lar yazılacak, “belgesel”ler ve hatta “film”ler yapılacaktır... Ama, kabul edelim ki, yazarımız Serdar Arseven, elini biraz çabuk tutmuş ve “Dost Modern Darbe” adlı kitabını kaleme alıp “okurların istifadesine” sunmuş...

Efendim, “Medya Evet” yayınları arasında çıkan kitabı; “Hacıbayram Mahallesi Kutlu Sokak No: 10 Altındağ/Ankara adresinden isteyebileceğiniz gibi, 0533 137 40 10 numaralı telefondan da isteyebilirsiniz...

kitap hakkında çok fazla bilgi vermeye herhalde gerek yok... Muhtevasının ne olduğu, adından belli: Dost Modern Darbe... Kitapta, işte bu “darbe”nin arka plânı anlatılıyor... “Belge”lerle, “grafik”lerle, “tablo” ve “fotoğraf”larla!..

Kitap, bir anlamda “belgesel” özelliği de taşıyor...

Uzun lâfın kısası, “Dost Modern Darbe”yi bir “gazeteci” gözüyle okumak istiyorsanız, hiç durmayın, Serdar Arseven’in kitabını alın, okuyun...

Önceki ve Sonraki Yazılar
Hasan Karakaya Arşivi