Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Gülen de aileden biri

Gülen de aileden biri

Takvim Gazetesi yazarı Ergün Diler, Mavi Marmara’daki skandal açıklamalarından sonra ilk kutlayan kişi olan Baş Haham Eliyahu Bakshi Doron’un Fethullah Gülen’le 12 kere görüştüğünü hatırlattı geçen günkü yazısında.. Konusu MİT Müsteşarı ile Gülen’in konuşması idi..  Hakan Fidan’ın ne konuştuğu belli, asıl ne konuştukları merak edilmesi gereken Doron diyordu..

Bana kalırsa gizli bir şey yok artık.. Çünkü Gülen artık “Aileden Biri”, yani yabancı değil. “Boğaz’daki Aşiret”den ibaret değil, bu derin aile.. Orada herkes var artık. Media, mafia, sermaye, siyaset, bürokrasi, STK’lar, kanaat önderleri, şeyhler ve fahişeler..

Apo da aileden biri mesela.. Paralelciler, şimdi farklı isimde gazeteler basıp, internet mediasında Apo için “Aileden biri” dememi başka manalara çekerek kendilerince insanları kandırmaya çalışıyorlar.. Onların öfkeleri akıllarından büyük olduğu için, ne yaptıklarının farkında değiller.. Başlarına iş açacak, dönüp kendilerini vuracak işler yapıyorlar..

Bu işler böyledir. Kullanmaya müsaid kim varsa kullanır, sonra atarlar.. Vefaları yoktur. Önce hüpletir, sonra gümletirler.. Bilmeleri gerekir, yaralı ata oynamazlar.. Tek ata da oynamazlar. Herkesin onların yanında bir yedekleri vardır.. Yarış atlarından sütçü beygiri de olmaz!

“Tavşana kaç, tazıya tut” derler hep.. İki tarafı birbirine karşı kışkırtır, tarafları zayıf düşürür, sonra bu kavgadan galip çıkanları yanlarına alıp beslemeye başlarlar..

Bu kendilerini çok akıllı sanan geri zekâlılar, bir de kendilerini putlaştırmazlar mı, ya da kendilerinde ilahi bir güç olduğunu zannetmezler mi!

Hadi onlar biraz megaloman, biraz şizofren, biraz profesyonellik gereği bunu yapıyorlar da, peşlerine taktıkları yüzbinlerce insan nasıl bu yalana inanıyorlar.. Sanki hipnotize olmuş gibi gidiyorlar.. Bir süre sonra köle ruhlar azat da kabul etmiyor zaten. Malları, canları ile seferber oluyorlar.. Kafalar kiralandıktan sonra, gözlerine at gözlüğü de takınca, tek istikamet kalıyor geriye, bu biyonik robotlar, sistematik geri zekâlılar için.. Liderlerini, şeyhlerini ilahlaştırıp Rableştiriyorlar. Kur’an-ı Kerim boşuna demiyor; “Din büyüklerinizi ilah ve Rab edinmeyin” diye! Bu adamlarda bir süre sonra peygamberlerin bile sahip olmadıkları güçler vehmedilmeye başlıyor..

Onlar Peygamberi ziyarete gitmemeye başladılar artık, Peygamber onları ziyarete gelmeye başladı.. Onların makamı Hz. Ali ya da Hz. Aişe’yle de kıyas edilmez bir hal aldı. Haşa Allah ile görüşüyorlar.. Evrenesoğlu, mahşer günü peygamberler kendi arkasında saf tutacağını söylüyordu, şimdi bir de kâinat imamımız var.. Hani onun yüzüsuyu hürmetine evrenin devam ettirildiği..

Doron yoksa kâinat imamına arzı ihlas etmek için mi geldi. Papa ve Patrik de aynı duyguları mı taşıyorlar yoksa.. Adnan hocanın Mehdiyeti konusunda Yahudi hahamlar Tevrat’tan işaret bulup gelip kendisine mi müjdelemişlerdi.. Hizmete işaret eden bir müjde yok mu acaba..

Müjde aynı zamanda İncil’in bir diğer adı biliyorsunuz.. Hizmet ise, Mason ve Rotaryenlerin sıkça kullandıkları bir kavram. İncil’de de bu kavrama atıflar vardır.. Hem zaten hocaefendi Hz İsa’nın yeniden bedenlenmiş hali değil mi? Hz. İsa aynı zamanda bir beni İsrail peygamberi. Haşa Hz. Muhammed aleyhisselam da Hz. İsa’nın manevi babası değil mi! Böylece hem ehlibeyt, hem Beni İsrail, hem İsa aleyhisselamın ruhu kendinde tecelli ettiğine göre, Hz. İsa, Hz. Musa ve Hz. Muhammed’den oluşan yeni teslis de ortaya çıkmış olmuyor mu?

Hadi bakalım çık işin içinden çıkabilirsen.. İbrahimî geleneğin tüm unsurları kendi ruhunda ve bedeninde buluşturan bir zat önümüzde duruyor..

Bu saçmalık konusunda Diyanet’in ve diğer dini toplulukların, Papalık, Patriklikler ve Hahambaşılıkların bir açıklama yapması gerek sanırım..

Bu işin bir siyasi boyutu var, uluslararası boyutu var, bir iktisadi, bir kültürel, bir sosyolojik ve bir de teolojik boyutu var..

Biraz Moonculuk, biraz Opus Dei, biraz beyaz babalar.. Bu işten sonuçta, gelinen noktada ne bir mezhep, ne de tarikat çıkar.. Sientolojistlere de benzemiyor bu Mormonlara da. Kadiyaniliğe ya da Behailiğe de benzemiyor..

İngilizler bu işleri iyi bilirler.. Amerikalılar, Vatikan, İsrail de bu işe karışınca olacağı buydu..

Hocaefendi artık o “derin aileden biri” Kod adı ise “Kainat imamı”

Komünizmle mücadele dernekleri ve Halkevleri’nden gelip, vaiz kadrosundan bu makama yükselmek! Risale-i Nur geleneğinden ayrılalı çok oldu zaten! Bir de dieer Müslüman topluluklarla diyalog kurabilseydi ve onları hoşgörüp, onlar da onu hoş görebilselerdi, bu iş bitmişti ama, olmadı işte..

Bu iş buraya kadarmış.. Verilmiş sadakamız varmış..

Haber vereyim, tek “cemaat” bu değil tezgâhta! Başkaları da var.. Benzer yapılar, diğer İslam ülkelerinde de var.. Hemen hemen her mezhep ve her tarikatın içinde bir sürü iltisaklı adam var..

Ha bu bize ders olsun da, bir daha aklımızı başımıza alalım ve bu oyunlara gelmeyelim.. Dinimize de devletimize de sahip çıkalım..

Selam ve dua ile..

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
13 Yorum
Abdurrahman Dilipak Arşivi