Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

Alkollü Laik Hayatı Kemalist CHP Resmîleştirdi

Alkollü Laik Hayatı Kemalist CHP Resmîleştirdi

Laikliği İslâm’ın yerine ikame eden Atatürkçü Cumhuriyet, yâni Chp iktidarları alkollü hayatı devlet kurumlarında ve toplumda bir âdet olarak yerleştirmiş ve resmî hâle getirmiştir.

Avrupaîlik/Batılılaşma/laiklik denilen İslâm’a aykırı alkollü hayatı devletlü sofralarının  ve toplantılarının resmî protokollere sokan, bu şenî ve haram âdet için mevzuatlar çıkaranlar Atatürkçü Chp kadrosudur.  
                                                                                                                     ALKOLLÜ HAYAT ATATÜRKÇÜLÜĞÜN, YÂNİ CHP’LİLİĞİN ŞARTLARINDANDIR

Kemalist Chp’li olmanın şartlarından birincisi laiklikle alkolü sentez yapıp hususi ve umumi hayata dahil etmektir. Alkollü laik hayat sosyal mertebenin ve Atatürkçü Chp’li olmanın olmazsa olmazlarındandır. Bundandır ki bu haram ve Avrupaî âdeti yaymak ve dayatmak için yapılan propagandalar avâmın ve lümpen toplulukların köksüz idraklerine kadar sloganlaştırılmıştır: “Eski kafalılıktan kurtulmak istiyorsan önce kafayı çekeceksin…” 

Bir Batılı’nın söylediği şu pespâye sözü Tek Parti dönemi Chp’liler slogan hâline getirmişlerdi. Müslüman Türk milletinin namusuna tasallut etmekten daha şenî bir hakaretti bu söz: “Aferim şu Türk milletine sonunda hidayete erdiler... Ne mutlu onlara aynı bizim gibi oldular.”  Bu alçakça söz alay etmek maksadı taşımıyor, alkollü laik Atatürkçü Cumhuriyet ideolojisine dahil olduğu nisbette takdir edilen bir toplum kastediliyordu. 
                                                                                                                     Alkollü laik hayata dahil olmanın Atatürkçü Chp’li olmakla aynı anlama geldiğine ideolojik olarak inanan bu zümrenin en çok kullandıkları “argüman” hâlâ hatırlardadır: “Laikliğin ve asrîliğin icabı olan âdetlere karşı çıkanlar orta çağın karanlıklarından arta kalan iflah olmaz gerici /mürteci/irticacı ve şeriatçıdırlar…” 
                                                                                                                     CHP’DE ALKOLLE LAİKLİK BİRBİRİNİ TAMAMLAYAN İKİ UNSURDUR                                                                                                                          

Kemalist Chp eliyle Batılılaşma mâceramızın bir parçasıydı alkollü laik hayata dahil edilmemiz. Öyle ki alkol gibi kimyevî haram bir madde, Müslümanın dünya görüşünde olmayan laiklik gibi siyasî bir kavram modern hayat tarzının birbirini tamamlayan iki unsuru hâline getirildi.

Atatürkçü laik, yâni Chp’li olduğunuz alkollü laik hayata dahil olup olmadığınıza bakarak karar verilir. Bu ölçü askeriyeden bürokrasiye ve teşkilatlardaki idarecilere kadar geçerlidir.

ALKOLLÜ LAİK HAYATI OLMAYAN ATATÜRKÇÜ VE CHP’Lİ OLAMAZ

Chp ikitidarlarında siyasette, yargıda, askeriyede ve bürokraside yükselmenin en birinci şartı alkollü laik hayatınızın istikrarlı bir şekilde berdevam olmasıdır. Alkollü laik hayatınız yoksa, şüpheli, yâni Atatürkçü rejim için tehlikeli (gerici) bir insansınız. Zaten Atatürkçü, yâni Chp’li olduğunuz gün “Din, iman, ahlâk, fazilet…” gibi ölçüleri terk etmeniz gerekiyor. Chp’nin iktidar olduğu bir zamanda alkollü laik hayatınız yoksa hiçbir şansınız yoktur. Avrupaîliği ve gelişmişliği alkolün kamuya ve özel hayata yayılması olarak gören Chp zihniyeti bu anlayışından vazgeçmiş değildir. 

MEHMED ÂKİF’İN DE DESTEKLEDİĞİ MECLİSİN EN KAHRAMANI ALİ ŞÜKRÜ BEY İÇKİ YASAĞI KANUNU TEKLİF EDER

1920’de Meclis’inde içki yasağının savunucusu İstiklâl Marşı Şairi Mehmed Âkif’in de desteklediği mukaddesatçı İkinci Grub’un en cesur, en kahraman milletvekili Ali Şükrü Bey’in “Dini mübinimizce tahrim edilmiş (haram kılınmış) olan işretin (içki içmenin)…” sözleriyle başlayan tamamen dinî ölçülerimizi, toplumun sağlık ve ahlâkını gerekçe gösteren teklifiyle “Men’i Müskirat Kanunu’nun” (İçki yasağı kanunu) 28 Nisan 1920’de kabul edilir. Kemalist oligarşi bu kanunu hazmedemez; 9 Nisan 1924’de içki içilen mekânların ruhsatı izine tâbi kılınır ve 22 Mart 1926 tarihinde de yasak tamamen kaldırılır.

M. KEMAL, İÇKİ YASAĞINI TEKLİF EDEN ALİ ŞÜKRÜ BEY’E MECLİS’TE BAĞIRIR

İçkiye taraftar olan M. Kemal, içki yasağı oylamasında Meclis’te bulunmamış ve kendi ifadesiyle “Ülkenin içinde bulunduğu kritik ortamda içki yasağı gibi meselelerle ve memleketin zararına işlerle uğraşıyorsunuz ” diyerek Ali Şükrü Bey’e bağırır ve bu bağırma, Meclis’in, dolayısıyla devletin Kemalizm’e dönüştürüleceğinin ve İslâmî değerlerin “redd-i miras” edildiği zulüm yıllarının ve dindar milletvekillerine suikastların başlayacağının işareti olacaktır.

KEMALİST CHP DEVLETİNİN TEMELLERİ ATILIRKEN KARŞI DURAN ALİ ŞÜKRÜ BEY’İN ÖLDÜRÜLMESİ

Kemalist Chp devletinin temelleri atılırken, bu zorba oligarşiye karşı duran Ali Şükrü Bey’in M. Kemal’in Muhafız Alayı Kumandanı Topal Osman tarafından Mart 1923’de öldürülmesinin sebebi, dinî meselelerde son derece kararlı oluşu, Kasım 1922’de Saltanat’ın kaldırılmasından önce ve sonra Hilâfet’i keskin bir şekilde savunması, M. Kemal’in Hâkimiyet-i Milliye gazetesine karşılık Tan gazetesini çıkarması, Hilâfet’i savunan broşür bastırıp dağıtması, Şeriat müesseselerinin Meclis bünyesine taşınmasını teklif etmesi ve Lozan Görüşmeleri’nde İsmet İnönü’nün olmasına tavizsiz bir şekilde karşı çıkması yanında içki yasağını dillere destan bir çabayla kanunlaştırmasıdır.

Öyle ki 6 Mart 1923 tarihli oturumda M. Kemal’le birbirlerinin üzerine yürürler. M. Kemal Meclis’i fesheder, seçim kararı alır ve 21 gün sonra Ali Şükrü Bey hunharca öldürülür. Allah bilir ki o şehittir. Çünkü Türkiye İslâm Cumhuriyeti dâvasının Meclis’teki en yürekli milletvekili ve önderiydi. Ona selâm olsun.        

CHP’NİN MİLLÎ EĞİTİM BAKANI LAİK TÜRKÇÜ HAMDULLAH SUPHİ TANRIÖVER: “MEN-İ MÜSKİRAT KANUNU DENİLEN UCUBEYİ KALDIRDIK”

M. Kemal’in desteğiyle kaldırılan içki yasağı kanunu hakkında, Kemalist Batılılaşmanın destekçisi laik ve sentezci Türkçü görüşe sahip bir kuruluş olan devrin Türk Ocakları Genel Başkanı ve Maarif Bakanı Hamdullah Suphi Tanrıöver, İslâmlaşmış Türk milletinin değerlerine hakaret edercesine pespâye bir konuşma yapar: “Şeyh Said köyüne çekildi, Mehmet Âkif Ankara’yı bırakıp Kahire’ye gitti. Bugün Men’i Müskirat Kanunu denilen ucubeyi kaldırdık…” (Cahit Kayra, Cumhuriyet Ekonomisinin Öyküsü, I. Cilt, 1923-1950- Devletçilik: Altın Yıllar, Tarihçi Kitabevi, 2013).  

M. KEMAL, İÇKİ YASAĞINI KALDIRMAK İÇİN YANDAŞI HOCALARDAN FETVA ALIR                                                                                              

Derin bir Kemalist Chp milletvekili olan gazeteci Falih Rıfkı Atay’ın aktardığına göre, “Mustafa Kemal, bütün gücüne karşın içki yasağının kaldırılmasında hoca fetvasına başvurmuştur: Mustafa Kemal ise hocaları men-i müskirat kanununun kaldırılmasına doğru hazırlamaktadır. İçlerinden biri demiş ki: -‘Dinde müskirat haram değildir, içene ceza verilir.’ Mustafa Kemal, taassubun memleketi baştanbaşa kasıp kavurduğu sırada hoca fetvasını içki kanununda ve son defa da hilâfetin kaldırılmasında kullanacaktır” (Atay, Çankaya, sf.399).

FALİH RIFKI, “MECLİS’TE YOBAZ KALABALIĞI HAYLİ OLDUĞUNDAN” DİYEREK YAKINIYOR

Falih Rıfkı Atay içki yasağını anlatırken, Mehmed Âkif gibi Ali Şükrü Bey’i destekleyenleri “Yobaz” olarak yaftalıyordu: “Meclis’te yobaz kalabalığı hayli olduğundan durumu tabiîleştirmek için teklif getirmeğe kimse cesaret edemiyordu. Hocalar kıyameti koparmağa hazırlanmışlardı. Hattâ polisin ihmaller gösterdiği rivayetleri üzerine ve tam büyük devrim günlerinde bir hoca kürsüden: - Medreseleri kapıyorsunuz, meyhaneleri açıyorsunuz, diye bağırıyordu” (Atay, Çankaya, sf.560).

Falih Rıfkı, Ali Şükrü Bey’i Mustafa Kemal’den kuşkulanan en tehlikeli ve azgın grubun başı diye târif eder ve içki yasağı teklifini, “Tanzimat’tan öncesini hatırlatan hava” ya benzetir: “Men-i müskirat adlı içki yasağı kanunu deniz kurmayı Ali Şükrü’nün teklifi üzerine bir şeriat kanunu olarak çıkmıştır.”

Onun yazdığına göre Rıza Nur, içki yasağı teklifini Ali Şükrü’nün yanı sıra Mehmet Âkif’e de atfetmekte ve bunların dinî bir parti peşinde olduklarını ileri sürmektedir: “Millet Meclisi içkiyi yasak etti. Ve bu husus şiddetle takip edildi. Bunu yapanların başı Ali Şükrü idi. İkinci derecede Şair Mehmet Âkif’ti bunlar Mecliste dinî bir parti yapmak peşinde idiler” (Atay, Çankaya, sf. 283).                               

YASAĞA RAĞMEN M. KEMAL’E GİZLİCE İÇKİ YAPILIYORDU

Falih Rıfkı, Atatürk’ün sofrasına çağırılmadıkları akşamlarda nasıl vakit geçirdiklerini anlatırken M. Kemal’in içki yasağını ihlal ettiğini anlatır: “Gündüzleri Meclis’ten başka vakit geçirecek yer yoktu. Akşamları Mustafa Kemal tarafından çağrılmaya can atardık. Eğer davetli değilsek, Meclisin yakınındaki aşçı dükkânının içki içebileceğimiz köşesinde toplanırdık. Men-i Müskirat Kanunu yürürlükte idi. İçkimizi polis müdürünün adamlarından temin ederdik. Bunun bir adı da ‘Dilaver suyu’ idi. Bağlarda oturan bazı milletvekillerinin de inbikleri (şarap damıtma cihazı) vardı. Bir akşam böyle bir bağda bize sıcak rakı ikram edildiğini hatırlıyorum. Rıza Nur, ‘İmbikler toplandı, amma bazı nüfuzlu memurlar hükümetin muhafazası altında bulunan bu imbiklerden bir kısmını alıp evlerine yerleştirdiler. Bunların biri Ankara Polis Müdürü Dilaver, diğeri Bursa Valisi Fatin’dir. Mükemmel rakı çıkarıp iyi ticaret yaptılar. Dilaver Rumelilidir. Fatin, Giritli. Bunların ikisi de M. Kemal’in gözdeleridir. Zaten böyle olmasalar meyhanecilik yapamazlar. M. Kemal’in rakılarını da bunlar yaptılar. M. Kemal bir gün rakısız kalmadı’ diye yazmıştı.” (a.g.e. sf. 284).

M. KEMAL: “BEN İÇEBİLİRİM, ÇÜNKÜ BEN BU KANUNA OY VERMEDİM

M. Kemal’in yandaşı olan gazetecilerden Ruşen Eşref de içki yasağı döneminde M. Kemal’le içki içtiğini anlatır: “Rakıların sözde en iyileri Keskin’den getirilirdi, hem de gaz tenekeleri içinde. Ahmet Muhtar Bey’in evinde bir dâvette … Mustafa Kemal yakın misafirlerine hem keskin, hem yumuşak çelik ve kadife karışık yarı şehla bakışlarla bir de küçük teslimiyet bayrağı misillu bir an havada tuttuğu beyaz mayi dolu kadehine bakıp söylemeyi âdet edinmiş olduğu üzere ‘prozit’(gâvur dilinde ‘şerefe!’ demektir) arkadaşlar derken, Muhtar Bey’e ve iki üç mebus dâvetliye: - ‘Sizler içemezsiniz fakat ben içebilirim. Çünkü Men-i Müskirat Kanununa rey verdiniz. Ben içebilirim efendiler, çünkü ben bu kanuna rey vermedim…” (Oğuz Akay, Atatürk’ün Sofrası, Truva Yayınları, İst. 2005)

Yeri gelmişken belirtelim ki Frenkleşme inkılâplarına karşı İslâmca bir duruş gösteren ve “Frenk Mukallitliği ve Şapka (1924)” kitabından dolayı Kemalist Chp devletinin hukuksuz İstiklâl Mahkemelerince idam edilen İskilipli Âtıf Hoca 1924 yılında “Din-i İslâm’da Men-i Müskirat” adlı bir kitap da neşretmişti. 

Yakın zamanda Chp 124 milletvekiliyle “alkol yasağını düzenleyen” kanunun iptal edilmesi için Anayasa Mahkemesi’ne başvurduğu hatırlardadır. Demek ki Chp’liler alkollü hayatın muhibbi ve yaptırımcısı “ulu önder” lerinden bu yana huylarından vazgeçmemişler.

İNÖNÜ CHP’Sİ ALKOLLÜ HAYATI TEŞVİK İÇİN İÇKİYİ UCUZLATIYOR

İkinci Dünya Savaşı yıllarında İnönü’lü Chp diktası “halkın zayıflayan alım gücünü düşünerek” 1942’de alkollü içkilerin fiyatlarını ucuzlatmıştır. Böyle pespâye bir gerekçe görülmüş müdür? Kemalist dönemden başlayarak İnönü döneminde de devam eden alkollü laik hayat teşvikinin bir sonucu olarak sayısı hızla artan içki tiryakilerinin bir kısmı daha ucuz olan bira ve şaraba geçerken, “fanatik rakıcılar ise mavi (boyalı) ispirto” içmeye başlamışlardı. Bunun üzerine Chp’li hükümetin ucuz içki üretimini artırmak için çâreler aramaya başladığını devrin gazetelerinden öğrenmek mümkün. Bu dönemde “Uygarlaşacağız” diyerek alkol tüketimi teşviki o kadar hızlandı ki, lokantalara afişler asıldı, kitaplarda alkolün faydaları ve millî içkimiz olduğu anlatıldı.

CHP’NİN “AYYAŞLARI HİMÂYE SİYASETİ”

Chp’li Tekel Bakanı Tahsin Coşkun’un1946’da Meclis’te “Rakı fiyatının düşürüleceğini” söylemesi üzerine Türkiye âdeta ikiye ayrılmış, cepheleşme olmuştu. Bir tarafta Yeşil Cemiyeti ile muhafazakârlar, diğer tarafta Chp yanlısı şarap ve bira üreticileriyle gazeteciler vardı. Devrin gazetecisi Bedii Faik, “Ayyaşlara açık mektup” başlıklı yazısında Chp’li hükümetin “Ayyaşları himâye siyasetini” mizahî üslûpla yeriyordu. Liberal görüşlü olmasına rağmen Refik Halid Karay, hükümetin alkol siyasetini tenkit ederek “Alkol kullanmanın zararları üzerine yazılar, broşürler, konferanslar, resimler, vecizeler yoluyla halkı alkolden tiksindirme işine devam etmeliyiz” diyordu. 

Nihayetinde şedit millet düşmanı Chp’li Recep Peker Hükümeti bütün bu tenkitlere rağmen 15 Ocak 1947’de rakı fiyatlarını ucuzlatır. Kaynaklara göre, “1946’da 5,2 milyon litreye düşen rakı tüketimi 1947 yılında 8,7 milyon litreye ulaşarak rekor kırmıştır.”

BİRA FABRİKASINI M. KEMAL KURDURDU

İstiklâl Savaşı öncesinde Ankara Belediye Reisliği yapan Hacı Ziya Bey'in mülkiyetinde bulunan Orman Çiftliği arazisi Cumhuriyet yıllarında M. Kemal’e Atatürk'e hediye edilir. 1925 yılında M. Kemal’in tâlimatıyla “Atatürk Orman Çiftliği” adını alan bu arazide “Biradan millî içecek üretme projesi...” gereğince bira fabrikası kurulur.

“Atatürk tarafından dâvet edilen İsviçreli mimar Ernst Egli tarafından yapılan Bira Fabrikasıyla birayı halk içkisi hâline getirerek yaygınlaştırmak, bu yolla Anadolu’nun ortasında yeni bir gelir kaynağı oluşturmak amaçlanmıştır. İstanbul’daki bira üretimi sürmekle birlikte 1934 yılında Atatürk Orman Çiftliği’nde yeni bir Bira fabrikası kurulur” (Cumhuriyetin Mimarı Ernst Arnold Eglı, Leyla Alpagut, Boyut Grubu Yayınları, İst. 2012).

CHP CUMHURİYETİNDE “AİLE BİRA BAHÇELERİ” KURULDU VE ÇOCUKLAR ALKOL ALMAYA ÖZENDİRİLDİ

Bir insanlık faciası örneği olarak 1930’lı yıllarda Chp’li Atatürkçü devlet tarafından “Alkol faydalıdır” reklâmları yapıldığı yakın tarihin en âdi fiillerindendir. “Aile Bira Bahçeleri” nde çocuklar ve aileler alkol almaya özendirildi. (Yabanlar ve Yerliler-Başkent Olma Sürecinde Ankara, Funda Şenol Cantek, İletişim Y. 2003).                                                                                       

“BİRANIN GIDAİ FAYDALARI” HAKKINDA AFİŞLER VE REKLAMLAR FURYASI BAŞLATILDI

“Biranın Gıdai Faydaları” şeklinde afişler ve reklamlar caddelerde ve Kemalist hükümet yanlısı gazetelerde arz-ı endam ediyordu. “Yarım litre bira, 325 gram balık etine eşittir” , “Balık yiyemezseniz bira için” ve “Herkes Ankara birası içiyor- Orman Çiftliği Bira Fabrikası” (a.g.e. sf. 71) ibareli afişlerin yanında daha kötüsü, küçük çocukların ellerinde bira şişeleri olan afişlerle millet çocuklarını bağımlı hâle getirdiler ve harama alıştırdılar.                                                                                                                

ATATÜRKÇÜ CHP ŞEREFİNE(!) BİRA FESTİVALİ           

Bir misâl mi arıyorsunuz? Üniversite rektörlüğü ve ardından Chp Belediye Başkanlığı yapan, Rektörlüğü sırasında türbanlı bir tek talebeyi üniversiteye sokmamakla övünen kişi alkolle arasının gayet iyi olduğunu göstermek için Almanların biracılığından mülhem olarak Bira Festivali (Oktoberfest) düzenler. Festival, ahşap bira fıçısına çeşme çakmasıyla başlar. Binlerce Chp’linin bulunduğu devasa çadırlarda laikçi ve Atatürkçü Chp şerefine(!) bira kadehi kaldırır. Bira kadehleri ellerinde laik Atatürkçülükleri iyice demlenmiş olan kalabalığa bol bol laiklik nutukları atar ve “geri kafalı millete hakaretler eder...”

Kısaca tasvir ettiğimiz kişi Chp’nin prototipidir. Milletin inançlarına, kültürüne, geleneğine ölesiye düşman. Avrupa’nın içkisinden zinasına, kumarından faşing festivallerine kadar her türlü sapıklığına ölesiye hayran. Bu azgın Chp’li taifenin ataları ve şefleri de böyle yapardı.          

Chp’nin kurucusu M. Kemal’in yakın yaveri Salih Bozok’un anlattığına göre, İstiklâl Savaşı günlerinde “Alevler İzmir’i bir kül yığınına dönüştürürken, Uşakizâdelerin Göztepe’deki köşkünde bir ziyafet verilmektedir. Fevzi Paşa Hazretlerinden başka herkes önündeki kadehleri zevkle doldurur. Mezeler çeşitli ve nefisti. Herkes son kertesine kadar sofradan ve başlayan geceden memnundu…” (İsmet Bozdağ, Latife ve Fikriye, sf. 81-82). 

CHP’LİLER ŞARAP KOKTEYLİNE “ HALK BAYRAMI” DİYORLAR
                                                                                                                     Chp’nin alkollü hayatı özendiren cürümleri bir beş değil. “Cumhuriyetin kuruluşunun 87. yılı dolayısıyla düzenlenen kokteylde damacanalarla getirilen şarapları bardaklara doldurduklarını göklerdeki kuşlar dahi esefle gördüler. Üstüne üstlük buna da “Halk bayramı” dediler (30 Ekim 2010 gazeteleri).                                         

Bir başka misâl: Türk Amerikan Dernekleri Federasyonu, Cumhuriyetin kuruluşunu Chp’lilerin katılımıyla “Atatürk’ü en sevdiği içki olan rakı, kuru fasulye ve pilavla andılar” (9 Kasım 2010 gazeteleri).

Chp’lilerin bu denî huylarını saymakla bitmez. Kemalist Chp zihniyetli Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’ndeki sergi açılışında talebelere kazanda kaynatılan sıcak şarap ikram edildiğini, bazı Chp zihniyetli öğretim üyeleri kepçeyle şarap dağıtımının yapıldığı sergiye küçük yaştaki çocuklarıyla katıldıklarını millet tiksinerek kınamıştır (21Aralık 2010 gazeteleri). 

Tek Parti Chp döneminden şenaatin en âdisinden daha âdi birkaç afiş örneği:

e-002.jpgd.jpgc-001.jpga-004.jpgb.jpg

------------------------------

KURDUĞU PARTİSİNİN ÜSTÜNDE BİR İNSAN OLAN MUHSİN BEY’E ALLAH’TAN RAHMET

Fikriyatı ve gayesiyle, kurduğu siyasî partinin ve taraftarlarının ötesinde bir vasfa sahip ve gerçek bir alperen olan merhum Muhsin Yazıcıoğlu’na vefatının sene-i devriyesi dolayısıyla Allah (c.c.)’tan rahmet dilerim. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
6 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi