D.Mehmet Doğan

D.Mehmet Doğan

Merkez partisi mi, Türkiye partisi mi?

Merkez partisi mi, Türkiye partisi mi?

Bir zamanlar Türkiye siyasetinde “merkez partisi” kavramı önemsenirdi. İslâmcı ve milliyetçi çizgiden gelen partilerin merkez partisi olamayacağı iddia edilirdi.

Bugünkü resme bakınca Türkiye’nin merkezinde, yöneticileri dinî eğilimlerini gizlemeyen bir partinin olduğu kolaylıkla görülebiliyor. Bunda şaşırtıcı bir durum yok aslında. Türkiye’nin bin yıllık değerleri bunu gerektiriyordu. Resmi/sentetik meşruiyet zemini gücünü kaybederken, tabiî meşruiyet zemini öne çıkıyor.

2014 seçim sonuçları ile ilgili Türkiye haritasına bakarsanız, fizikî olarak da Türkiye’nin merkezinde AK Parti’nin olduğunu görebilirsiniz. Doğuya doğru gidildiğinde, kuzeyde gücünü sürdüren bu parti, güneyde ikinci parti olarak varlığını hissettiriyor. AK Parti, doğuda Ağrı ile sınıra ulaşıyor.

Karadeniz’de güçlenen parti, Akdeniz’de tekrar kazandığı Antalya ile denize ulaşıyor. Ege’de ise, ancak yeni kazandığı Balıkesir’le denize varabiliyor. CHP’nin sahil efsanesi, Ege’de devam ediyor. Muğla, Aydın, İzmir sahilde bir blok meydana getiriyor.

AK Parti’nin Trakya’da sonuca ulaşarak Batı sınırına varması yine mümkün olmadı. Bu bölge, Balkan göçmenlerinin çoğunlukta olduğu bir vatan parçası. Balkanlar’dan gelenler “CHP” derken, halen Balkan coğrafyasında bulunanların Tayyip Erdoğan’a yüksek muhabbetleri nasıl açıklanabilir?

CHP sahillerinin gerisinde MHP’nin kendini göstermesi de ilginç. Ayrıca, MHP’nin hem Karadeniz, hem de Akdeniz kıyısında kazandığı şehirler var. Buradan AK Parti’ye en yakın siyasi akımın MHP olduğu sonucuna varılabilir. Kesin olan şu ki, AK Parti kazanamadığı yerlerde de güçlü bir şekilde mevcut. Büyük çoğunluğunda ikinci, bir kısmında da üçüncü parti olarak.

BDP’nin olduğu yerlerde ne CHP, ne de MHP var! Buralarda yerine göre MHP ve CHP reylerinin AK Parti’ye gittiğini düşünebiliriz.

Ya batıda BDP’nin veya HDP’nın varlık gösterememesi nasıl yorumlanmalı?

Türk Milliyetçisi partinin etnikliği aşabilecek bir genişliğe sahip olmasına ve bir hayli Kürt seçmenin oyunu alabilmesine rağmen, Kürt milliyetçisi parti henüz etnikliği aşabilecek bir genişlik gösteremiyor. Bu tutumu bir havzada onu başarıya götürürken, Türkiye’nin diğer bölgelerinde Kürtlerin dahi oyunu almasını sağlayamıyor.

Bütün bunlardan sonra “Merkez partisi” yerine “Türkiye partisi” kavramını esas almanın daha doğru olacağını söyleyebiliriz.

Elbette bu dört parti de Türkiye’nin tamamında seçime giriyorlar. Fakat, Türkiye’nin tamamında kabul gören sadece bir parti var. Bunu neye yormalıyız?

Halkın ferasetsizliğine mi, partilerin bütünü kucaklayacak program ve projelerinin olmamasına veya eğer varsa bunu kitlelere anlatamamasına mı?

Türkiye’nin bütününü etkileyecek hamleler bütün partilerden beklenir. Fakat bu hamlelerin kitlelerde ma’kes bulması gerekir. Bunu başaran bir teşkilat ancak Türkiye’yi yönetmede tam hak sahibi olabilir. Bu sebeple, Türkiye’de 2002’den beri sadece bir parti iktidar oluyor. Diğer partilere düşen, bütün Türkiye’yi kapsayacak ufka sahip olmaları ve bunu fikirleriyle ve fiilleriyle göstermeleri.

Kitap hattı:

Nevzat Kösoğlu’nun Ardından. Ötüken Neşriyat Ekim ayında kaybettiğimiz değerli fikir adamı Nevzat Kösoğlu’nun vefatının ardından çeşitli yayın organlarında çıkan yazıları bir araya getirmiş, böylece güzel bir armağan kitap ortaya çıkmış. Bu sene Ötüken’in 50. yılı imiş. Kösoğlu yayınevinin kurucularından, bu aynı zamanda bir vefa kitabı. Ötüken’in 1000. kitabı Necip Fazıl’ın Reis Bey’i. Aslında Reis Bey yayınevinin ilk kitabı. Yıldönümü hatırasında Üstad’ın eserini ciltli, güzel bir baskı ile yeniden okuyucuya sunuluyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
D.Mehmet Doğan Arşivi