Ahmet Doğan İlbey

Ahmet Doğan İlbey

“Cehenneme Dönen Yol Sola Bükülür”

“Cehenneme Dönen Yol Sola Bükülür”

Âmâ üstadım Cemil Meriç “Cehenneme dönen yol sola bükülür” diyordu. Ona göre, “Sol, Latince’de meş’um, eski Almanca’da eğri demek. Hudutlarımıza salgın bir hastalık gibi girer sol, arazı (belirtiler) meçhul bir hastalık. Büyüden meş’um, bedduadan netameli bir kelime.”

SOL, KÂBİLLE BAŞLAR; KAVGACI, KISKANÇ, DÜNYEVÎ VE MÜNKİR

Sol, ilk olarak İblis’te tezahür eder: İtaatsiz, kanaatsiz, desiseci ve bencil.  

Sol, beşerî olarak Kâbil’le başlar. Kâbil karakteri vardır; kavgacı, kıskanç, dünyevî, münkir ve şeriatsız.

Cehenneme, yâni sola dönen yol masivadır. Kur’ân üzere yaşamayanların, kainatın ve insanın yaratılışını âyet üzere idrâk ve iman etmeyenlerin yoludur.

Sol, kadîm zamanlardan bu yana kötü mânayı çağrıştırır. Semavî dinlerin buyruklarından şüphe eden agnostik, laikçi ve pozitivist olanların durduğu cenahtır. Solda olan, Allah’ın vahyini bütünüyle veya kısmen inkâr içindedir. Bazan da deisttir. Yâni bir “Yaratan” a inanır, fakat “Yaratanın” dinini kabul etmez.

SOLDA OLANLAR CEHENNEMÎ OLANA MÜTEMAYİLDİR

Bu sebeptendir ki solda olanlar doğuştan cehennemî olana mütemayildir. Cehennemî, yani din dışı olana, laikliğe meyyaldir. Solda duranlar, dünya görüşü ve yaşayışı itibariyle ahrete, tek olan Allah’a, Kitabı’na ve şeriatına bîgânedir. Daima cehenneme giden yolun eşiğinde eğleşirler.

İnsanın omuzunda iki melek bulunur. Sağdaki sevabı, soldaki günahları yazar. Sağdaki, soldakinin âmiridir. İyilerin hesap defteri sağdan verilir, kötülerinki ise soldan verilir. Bir yere “kazasız belâsız gidene sağ salim gitti” denir; “sol sâlim gitti” denmez. Basiretli kimseye, “sağduyulu” denir, “solduyulu” denmez. Hakikatleri görebilme kabiliyetine, yâni basirete “sağ görüş” denir, “sol görüş” denmez. İşi rast gidene, “sağ tarafından kalkmış”, Ters gidene ise “solundan kalkmış” denir.

Kur’ân-ı Kerim buyuruyor ki: “Soldakiler de, kitapları sollarından verilen ve cehenneme girecek olan inkârcı ve günahkâr kimselerdir.” Bu sebeptendir ki kadîm zamandan bu yana ulvî olana karşıdır solda duranlar. Vâkıa Sûresi’nin âyetlerinde solun sîret ve sûretine işaret edilir:

ÂYET EMRİ: “SOLDAKİLER; NE YAZIK O SOLDAKİLERE!”

Dokuzuncu âyet: “Soldakiler; ne bahtsızdırlar onlar!” Kırk birinci âyet: “Soldakiler; ne yazık o soldakilere!” Kırk ikinci âyet: “İçlerine işleyen bir ateş ve kaynar su içinde...”

Kırk altıncı âyet: “Büyük günahı işlemekte direnir dururlardı.” Kırk yedinci âyet: “Ve diyorlardı ki: Biz öldükten sonra, toprak ve kemik yığını hâline geldikten sonra, biz mi bir daha diriltileceğiz?”   

Sol, düalisttir, aydınlanma felsefesinin bir mahsulü olarak “niçin ve nasıl?” diye sorar. Cevabını alsa da inanmaz ve şüpheci yaklaşır. Sola göre din, “Ütopyaların toplandığı bir hülyadır. O’na yönelen insan ütopyaların gizli bahçesi olan bu âlemi hayâl eder.” Solun dine bakışı, Marks’tan mülhemdir. “Din, toplumsal hayatın ve kavganın devam ettiği bir alandır.”

“CEHENNEMDE YOLCULUK EDENLER YOLUN SOLUNDA YÜRÜRLER”

İtalyan romancısı Dante’ye göre “Cehennemde yolculuk edenler, uçurumun kenarı gibi yerlerden geçerlerken devamlı yolun solunda yürürler. Sol, bazı dinlerde şeytanın yönü olarak bilinir. Bu yüzden solda yürümeye devam ederken nerede olduğunu bil, şeytana uydun ve şimdi buradasın.”

Solun “Tanrısı”, tek bildiğimiz “Rab” olan Allah değildir. Denî kelimesinden gelen dünyadır, tabiattır, laikliktir, bilimdir. Bu sebeptendir ki, solun mütemayil olduğu kavramlar cehennemî olanı çağrıştırır. Dolayısıyla cehennemî ameller hep soldadır.   

İnsanın sol omuzundaki amel defterinde inkâr ve günahları yazılıdır. Ameli sol tarafından yazılan insan, kendisi bunun bir zihniyet olarak farkına varmasa da, düşünceleri ve fiilleriyle sola, yâni cehennemî yola meyillidir. İbni Mace’den rivayet edilen bir hadis: “Şeytan sol eliyle yiyip içer, sol eliyle alıp verir.”

“ASHÂB-I MEŞ’EME”: SOLCU, UĞURSUZ, AZGIN, HAK YOLDAN SAPAN

Sol, bâtıldır. Âyete göre “Ashâb-ı meş’eme”, sol taraftakiler, yâni solcu, amel defteri sol elinden verilenler demektir. Cehenneme gidecek bedbahtlara verilen isimdir. “Âyetlerimizi inkâr edenler ise, sol yanın adamlarıdır (Ashab-ı Meş'eme)…” (Beled Sûresi, 20). Düz mânasıyla “Meş’eme” uğursuzluktur. Sol kol mânasına da gelir.

Ashâb-ı Meş’eme tâbiri; Vâkıa sûresinin Kırk birinci âyetinde “Ashâb-ı Şimâl” olarak zikredilmiş ve “Bu kimselerin dünyada iken azgın insanlar olduğu, büyük günah işlemekte ısrar ettikleri, öldükten sonra dirilmeyi inkâr ettikleri, hak yoldan saptıkları, âyetleri ve peygamberleri yalanlayıcı oldukları bildirilmiş.” Düz mânasıyla alçak mevkide bulunan, değersiz veya kendilerine ve yakınlarına kötülüğü dokunan uğursuz kimselerdir.

YÖNÜNÜ SOL İNKILÂPLARA ÇEVİREN CUMHURİYETİN ŞEFLERİNİ HATIRLAYIN

Cehenneme dönen yol, millet-i beyzânın mukaddeslerini tasfiye ederek devrimci laik cumhuriyeti ilân eden Kamâlistlerin durduğu yerden geçer. Millî Mücadele’den sonra yönünü sol inkılâplara çeviren Cumhuriyetin şeflerinin Allah’ı ve Peygamberini yalandıklarını hatırlayın.

Solun ilk ceddi Avrupa’dır. Bir ayağı materyalizmde olan ve dinin gücünün kırıldığı siyasî düşüncelerle ortaya çıkan bir akım. Solun, hürriyet, eşitlik, emek gibi büyülü kavramları vardır. Fakat, Allah ve vahyinden kopuk, dünyevî mutsuz ve kalbi olmayan kavramlardır bunlar. Bir maden parçası, bir para gibi...

                                                                                                                  SOL, KOPUŞTUR; SEMAVÎ, YÂNİ İSLÂMÎ OLANDAN

1789’dan bu yana sol, yalnız ekonomi ve siyaset ideolojisini yüklenmez. Bu, sathî bir bakıştır. Semavî dinlerin ve  “Yaratanın” varlığına kadar birçok mevzuda reddiyeci çıkışlarıyla tecessüm etmiş ve zihinleri ifsad ederek yayılmıştır.

Sol, kopuştur. Semavî, yâni İslâmî olandan. Sol, filozofiktir. Allah’ın vahyine şüpheyle bakarak kendince düşünceler üretir. Batı’da inkâr devrimleriyle vücut bulur. Bizde İslâmî olandan uzaklaşmayla kendini göstermeye başlar.

Solun çıkışı statükoya isyandı. Adâletsiz paylaşmaya, emeğin ve iktisadî hakkın sömürüsüne reddiye idi. On sekizinci sanayi Avrupası için doğrudur. Fakat solun asıl arayışı dünyevîlik üstüne gelişir. Dinî olanı, uhrevî olanı, mukaddes olanı göz ardı eden fikrî ve siyasî hareket olarak boy atar.  

Solun bir sonraki çocukları sosyalizm, komünizm, anarşizm gibi “Tanrısız” düşüncelerdir. Dolayısıyla cehenneme giden yolun tâlimi bu inançsızlık okullarından geçer. Solun şiarı, ne tanrı, ne de vahye bağlı düşünüş ve yaşayıştır. Kendi aklıyla kurmaya çalıştığı “tanrısız” bir dünyadır. 

SOL, DİNÎ OLAN HER ŞEYE MUHALİF OLUR

Sol, dinî olan her şeye muhalif olur. Vahyî ve semavî olan her değer ve müessesenin varlığını tenkit ederek ve yıkarak gelir. İnanmaz; inanmadığını da edebî, felsefî ve siyasî yollarla doktrinleştirir.   

Cehenneme giden yollardan biri olan sol, laikçi modernlerin, firavunlaşanların, tâgutî rejimlerin hasretini çekenlerin, din ü milletin değerlerine hasım olanların yöneldiği bir yoldur. “Yaratılanı yaratandan ötürü hoş görmez”, sosyal darvinistir.

CEHENNEME GİDEN YOLDA MUKADDESLERİMİZE “ÖRÜMCEKLİ” DİYEN AYDINLARIN KRAVATLARI GÖRÜLECEKTİR

Cehenneme giden yolda, ellerinde “Bu ülke dincilere, mürtecilere bırakılamaz, bu ülke laiktir” pankartı taşıyarak slogan atan eblehlerin bağırışları duyulacak; millet-i beyzânın dinini, medeniyetini redd-i miras eden, hâkimiyet hakkını çiğneyen inkılâpçı şef generallerin, bürokratik laikçi despotların yüzleri kapkara, başları aşağıda yürüdükleri görülecektir.

Cehenneme dönen yolda, muazzez milletin dininden neşet eden sanatına, edebiyatına yüz çeviren, Batı’nın düşünce ve sanatından mısralar ve fikirler devşiren sözde şair ve yazarların, dilleri dışarıda şaşkın şaşkın yürüdüklerine şahit olunacak, milletin mukaddeslerine “örümcekli ve geri” diyen aydınların kravatları görülecektir.    

Veyl, hâlâ sol cenahta bulunanlara!

----------------------------------

İLÂVE YAZI: 

ŞAİR TAYYİB ATMACA’DAN “ÂŞIKLAR MECLİSİ” KİTABI

Eskişehir Odunpazarı Belediyesi’nde vazifeli gönül dostlarımızdan şair Tayyib Atmaca,10. Kitabı “Âşıklar Meclisi” ni (Açı Yayınları, İst, 2014) Eskişehir’de “Kazanlı Âlimler Sempozyumu” na tebliğ sunan İsmail Göktürk dostum eliyle fakire göndermiş. Temiz Türkçe ile yazılmış kitabını üç yudumda okuyup bitirdim. Kalemine ve gönlüne sağlık, çok güzel olmuş. Saz şairlerinin dışında manzum olarak atışan âşık şairler geleneği tarzıyla günümüz siyasî liderlerinin karşılıklı salvolarını âşıkların atışması şeklinde şiirleştirmiş.

Siyasîlerin atışmaları çarpıcı, anlamlı ve mânidar bir üslûpla adı geçen kitapta âşıkların atışmasına dönüşmüş. Âşık Sülo, Âşık Hasan Celalî, Âşık Erkanî, Âşık Bülent Hukuki, Âşık Şeneri, Âşık Yaşari, Âşık Yaşar Nuri, Âşık Recep, Âşık Baykali, Âşık Çiller, Âşık Ahmet Mesudi, Âşık Necmettin, Âşık Kılıçtar, Âşık Devlet, Âşık Önder Dede, Âşık Kameri, Âşık Hüso, Âşık Süheyli, Âşık Burhan Kuzu, Âşık Meral, Âşık Fatma Nur, Âşık Unakıtan, Âşık Mercani gibi âşina olduğumuz birçok siyasînin atışmaları zevkle okunuyor.

Tayyib Atmaca dostumuz gerçekten âşık meşrep bir yazar. Afşin ilçesi Topaktaş Köyü’nün izlerini taşıyan bir âşık şair olduğu kitaplarının adından da hemen anlaşılıyor: Külüngün Taşlara Çizdiği Nakış, Gece Vardiyası, Susarak Konuşsan Gözüm Dinlese, Bende Yanan Türkü Sende Sönüyor, Med Cezir Vakitler, Döş Defteri, Ebemkuşağı Altında, Uzun İnce Bir Türkü, Sarı Kitap, Eskişehir’in Eskimeyen Yüzleri.

Bir çırpıda okuduğumuz “Âşıklar Meclisi” kitabından tadımlık bir-iki atışma:

Âşık Recep: Yıkılan pehlivan güreşe doymaz / Cinlikte bir akıl aklına uymaz / İsmet ağan gibi kulağın duymaz / Ben selâm veririm almazsan alma.”

Âşık Kılıçtar: Kırk tilki kafamda plan yapıyor / Kimi horoz kimi tavuk kapıyor / Dostlar ile irtibatım kopuyor / El altında haber salmazsan salma.”

Âşık Recep: Meydanlarda attın tutan olmadı /Yoğurduna pekmez katan olmadı / Bir helal lokmanı yutan olmadı / Boş işlerle doldun dolmazsan dolma.”

Âşık Recep: Sağa sola atıyorsun görmeden / Her seferde dönüyorsun vurmadan / Yalpalayıp duruyorsun durmadan / Bana ne kafayı bulmazsan bulma.” 

“Âşık Kılıçtar: Kılıçtarım tamam eder sözünü / Çekemem nadanın artık nazını / Topraklar doyurur yarın gözünü / Sen de toyumuzda olmazsan olma.”

----------------------------------

YOLDAN GELEN DOSTLARIN GÖNÜL BOHÇALARINDA NELER VAR?

Şehr-i Maraş’ın T. Yazarlar Birliği şube yöneticileri Hasan Ejderha ile Mehmet Yaşar, Türkiye Yazarlar Birliği'nin 6. Şubeler toplantısına ev sahipliği yapan İzmir’e gidip döndüler. Görelim, bu iki dostun fikir ve gönül bohçalarından neler çıkacak, dostlarına hangi edebî havadisleri getirecekler?  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
5 Yorum
Ahmet Doğan İlbey Arşivi