Faruk Köse

Faruk Köse

Mısır’daki 528 idama karşı ne yapabiliriz?

Mısır’daki 528 idama karşı ne yapabiliriz?

Lafı dolandırmayacağım; Mısır’da “528 müslüman” kardeşimize verilen idam cezasına dair yaptıklarımızın, “safımızı belli etmiş olmak”tan başka, esasında hiçbir değeri yoktur. Öyle boş yere kendimizi kandırmayalım.

Hz. İbrahim’in içine atıldığı ateşi söndürmek için ağzında su taşıyan karıncaya, “senin taşıdığın bir damla su neye yarar ki” dediklerinde, “olsun, hiç olmazsa hangi taraftan olduğum anlaşılır” diye cevap vermiş karınca.

Aynen onun gibi, Mısır’daki 528 idama karşı çıkma adına yaptığımız eylemler, attığımız sloganlar, “idam gömleği giyme” veya “cunta liderinin kuklasını idam etme” gibi “tiyatral gösteriler”in, “öfke boşaltımı”nın ve “safını tayin etme”nin ötesinde ne yararı var ki? Biz burada bağırıp çağırdık diye Firavun kararından vazgeçecek mi sanıyorsunuz? İpini elinde tutanlar ve kendisini darbeyle görevlendirenler “dur” demezse, Firavun “Firavunluk”unu yapacak ve o müslümanları “şehid” edecektir.

“Olsun, hiç değilse safımızı belli ediyoruz” diyorsanız, kusura bakmayın da, gün, sadece safını belli etme günü değil. Gün, belli ettiğin safta, “birbirine kenetlenmiş olarak” durma ve saflar halinde “zulme karşı kıyam etme” günüdür.

Bunun için, “öfke”mizle değil, “akl”ımızla hareket etmeliyiz ve gereğine yönelik “bütün altyapılar”ı hazırlamalıyız. Çünkü meydanlara koşup öfkemizi bir şekilde boşalttığımızda, “eylemsizlik”e geri dönme gibi bir zaafımız var. Oysa aklımızla hareket etsek, bugünü “geleceğin inşâsı için fırsat”a dönüştürürüz. İşte o zaman, 528 kişi, boşuna can vermiş olmazlar. Onların “şehadet”ini geleceğin inşası için temele atılan sağlam bir harç, “temel taşı” olarak kabul etmek, sonra da aramızdaki ihtilafları bir kenara atmak suretiyle birleşip kenetlenerek geleceğe yürümek lazım. Aksi halde, “528 müslümanın şehadetini sloganlar arasında heba etme” gibi bir vahim iş yapmış oluruz.

Peki, ne yapmalıyız o halde?

528 Şehadet adayının mensup olduğu “İhvan-ı Müslimin”in kurucusu Hasan el-Benna, “mücadelesinin amacı”nı şöyle özetler:

“Her şeyiyle İslam’ı yaşayan bir fert, her şeyiyle İslam’ı yaşayan bir aile, her şeyiyle İslam’ı yaşayan bir toplum yetiştirmek; milleti İslam yoluna sevkeden İslami bir rejim ve bunu yürütecek güçlü bir iktidar kurmak; parçalanan İslam coğrafyasının her parçasını bir araya getirip Hilafet çatısı altında tek devlete ulaşmak; İslam davasını bütün dünyaya duyurmak ve dünyayı boyun eğdirmek için cihad etmek...”

Şimdi, “528 şehadet adayı”nın bağlı bulunduğu teşkilatın bu amacını gerçekleştirmek için harekete geçersek, bunun altyapısını oluşturursak; bunun için de ne kadar grup, cemaat, tarikat vs. varsa “ihtilaflı noktalar”ı gözardı edip “ortak noktalar”da bir araya gelerek kenetlenirsek, işte o zaman yaptıklarımızın bir anlamı olur. Çünkü, ancak bu şekilde şehadeti “daha güçlü bir mücadelenin temeli” haline getirmiş ve “Firavunların geleceğini şimdiden fethetme”nin yollarını ardına kadar açmış oluruz.

Buna ilaveten, sokak eylemlerinden ziyade, kalıcı ve “etkin çevreleri harekete geçirici çalışmalar” yapmalıyız. Bu kapsamda, “lüzumlu organizasyonlar”ı kurup konuyu dünya gündemine taşıyacak şekilde uluslararası “basın toplantıları”, “konferanslar”, “paneller”, “sempozyumlar”, “sergiler” vs. düzenlemeliyiz. Bir yandan bütün dünya kamuoyunun dikkatini çekip duyarlılıklarını harekete geçirmeye çalışırken, bir yandan da “Mısır üzerinde etkili olabilecek devletler nezdinde yoğun ve ısrarlı diplomatik girişimler”de bulunması için Hükümet’e “talep”te bulunmalı, “baskı” yapmalıyız. Bulunduğumuz yörelerde İhvan-ı Müslimin’in şubelerini, temsilciliklerini açarak “para ve insan kaynağı bakımından yoğun bir destek” vermeli, teşkilatın gücünü yitirmemesi ve hatta artırması için yapılabilecek her şeyi yapmalı, İhvan’ın “Mısır içindeki halk hareketini örgütleyebilme”si için nakdi, lojistik, stratejik, araç-gereç, istihbari, insani ve daha başka gereken ne varsa, bütün desteği vermeli, yardımı yapmalıyız.

İşte, bütün bunları ve lüzumlu diğer çalışmaları yapmak şartıyla, ancak ondan sonra “safını belli eden eylemleri” de yapabiliriz. Çünkü ancak o zaman bunun bir anlamı olur. Aksi halde, şehid olan yine sevabını alacak, bize ise “sloganik tatmin”den başka bir şey kalmayacaktır. “Yapmamız gerekenleri yapmamış olmanın vebali”yle birlikte...

Nihayetinde “528 idam”ı durduramayabileceğimizi bilmeli; ama bunu, “Ümmet birliği”ni sağlamanın “gerekçe”si yapıp, “İslam’ın egemenliğini kuracak geleceğin inşâsı”nın altyapısına dönüştürebilmeliyiz.

Ayağa öyle bir kalkmalıyız ki, Firavunlar devrilene kadar bir daha oturmamalıyız.

Bunun için, artık “parçalanmışlık”a son verip, “Ümmet’in birliği”ni sağlamak suretiyle “güçler”imizi, “imkânlar”ımızı, “enerji”mizi birleştirmeliyiz. Laf değil, iş üretmeliyiz.

Sloganlarla bir yere varamayız. Samimi olana duyurulur!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Faruk Köse Arşivi