Hüseyin Öztürk

Hüseyin Öztürk

Dünya Ocağını Ahiret Ocağına Tercih Edenler

Dünya Ocağını Ahiret Ocağına Tercih Edenler

Hangi Müslümana sorsak, hepsi de benim gibi diyecektir ki;

-“Yooo, haayııır, asla! Ben dünya ocağını ahiret ocağına tercih etmem!.”

Bu sözümüze kendimiz inanmadığımız ve ikna olmadığımız için karşımızdakini inandırana kadar; din adına olmadık yalana başvurur ve inandırmaya çalışırız.

Mesela ne olur başımızı öne eğip;

-“Evet, dünya o kadar tatlı ki, insanın dünya ocağını ahiret ocağına tercih edesi gelmiyor fakat ahireti de elden bırakmak istemiyoruz” dese.

Böyle bir itirafta bulunabilsek, belki bir nebze kurtarır tarafımız olacak ama nefsimizle imanımız arasındaki köprülere sam yeli vurduğu için iki ocak arasında sallanıp duruyoruz.

Ve çok cesur insanlarız, tüm bu gerçeklere rağmen, hayat akışımızı “ahiret ocağı” için koordine ettiğimizi hiç sıkılmadan, yüzümüz kızarmadan söyleyebiliyoruz.

Vicdanlara hitap ediyormuş gibi yapıp, cüzdanlara göz dikiyoruz. İnsanların ahiretini kurtaracakmış gibi yapıp, kendi dünyalıklarımızı kurtarıyoruz.

“Rengi ne olursa olsun, nereden gelirse gelsin, nasıl gelirse gelsin ama yeter ki para gelsin” beklentisi vahim boyutlarda.

“Yalan dünya” sözünü, en çok da insanların ahiret ocağına vurgu yaparak söylüyoruz ama dünya ocağından da vazgeçmeyip, bu uğurda her yolu mubah sayıyoruz.

Madem yalan dünya, öyleyse neden dünyaya bu kadar abanıyoruz. Ahiret kurtarıcılar olarak acaba kaçımız sabaha uyandığında;

-“Bugün cüzdanımdan ve malımdan kendi elimle ve gözümle, şu kadar para harcayarak, muhtaç bir Müslümanın yardımına koşmalıyım” diye güne başlıyoruz?

Bizim toplum kadar keramet yorgunu başka bir Müslüman toplum var mı bilmiyorum. Zenginimiz de fakirimiz de apaçık ayetler, hadisler dururken, uydurulmuş kerametlere iman ederek, dünya ocağımızı imar ediyoruz, ahiret ocağımızı yıkıyoruz.

Bu yüzden de dünya ocağımızı ahiret ocağımıza tercih ediyor ve kendi kendimizi aldatıyoruz. Bu aldatmanın faturası da görüldüğü gibi gülünç duruma düşülerek ödeniyor.

Neyse meramımı en iyi anlatan kişi, Pir Sultan Abdal’dır. Sözü ona bırakalım.

Gafil gezme şaşkın bir gün ölürsün

Yalan dünya senin olsa ne fayda

Akibet alırlar tatlı canın

Bülbül gibi dilin olsa ne fayda

¥

Söylersin de söz içinde şaşmazsın

Helâli haramı yersin seçmezsin

Nasibin kesilir de sular içmezsin

Akar çaylar senin olsa ne fayda

¥

Söylersin de el içinde sözün var

Yeter çalışırsın oğlun kızın var

Bu dünyada üç beş arşın bezin var

Bedestenler senin olsa ne fayda

¥

Bir gün alır götürürler evinden

Hakk’ın kelâmını koyma dilinden

Kurtulaman Ezrail’in elinden

Dünya dolu malın olsa ne fayda

¥

Pir Sultan Abdal’ım çıktık oturduk

Kaza lokmasını burda yetirdik

Dünya bizim diye çektik getirdik

Yalan dünya bizim olsa ne fayda

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Hüseyin Öztürk Arşivi