Nusret Çiçek

Nusret Çiçek

Başbakan o koltuğa oturmasın mı?

Başbakan o koltuğa oturmasın mı?

İlk turu 10 Ağustos, ikinci turu ise 24 Ağustos’ta yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimi ülke için bir dönüm noktası, belki de yeni bir dönemin habercisi olabilir.

Her halde değişik kesimlerin kafasında değişik hesaplar var.

Anlaşılan muhalefet hem cemaat ayağından hem de MHP kanadından Mansur olayının benzerini bir sefer daha denemek isteyecek. Bu denemenin sonucu CHP’nin geleceği açısından neye mal olur bilemem de önemli olan sonuçta Köşk’e kimin çıkacağıdır.

Erdoğan mı, Gül mü?

Kim olursa olsun diğer adaylara ihtimal vermiyorum.

Hele  de Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç’ın adaylığı tamamen uydurma.

Benim de bilebildiğim Kılıç bu tip küçük hesaplara yatmaz, gaza da gelmez.

Kimi kimine tercih etmekten ziyade Cumhurbaşkanlığı koltuğu ile başbakanlık koltuğunun farklı şeyler olduğunu bilmek zorundayız. Öyle veya böyle seçilir Köşk’e gitseniz bile ülkenin parasından pulundan, enflasyonundan kimseler size soru sormaz.

“Yatırım yapmadın” diye de hesaba çekmezler...

Ama başbakanlık koltuğu öyle değil.

Ülkenin her meselesinden başbakan sorumlu.

Hatta yağmur yağmadığı zamanlar bile sorumlu.

Şöyle diyelim, bir ikinci Menderes’i bu ülke bir daha zor bulur.

Çetin şartlarda “Milli Görüş” diyecek yürek de, ikinci bir Erbakan Hoca da yok.

Seçimlerde gördük, muhalefet her türlü popülistliğe başvurmuş olsa da halkın çoğunluğu oyunu partiden ziyade Başbakan’ın şahsına vermiş oldu.

Bu bir itimat, daha açıkçası halkın faizsiz kredisi...

Kılıçdaroğlu ile müttefikleri ne yaptıysa olmadı.

Bin bir takla attılar, cenaze namazlarına durdular, kurbanlar kestiler, halk görsün diye açıktan dualar yaptılar (çünkü onlara göre din vicdan işidir açığa vurulmaz)...

Ha gayret, cemaatin bir kısmını arkalarına aldılar  yine olmadı.

O halde sorun nedir?

Başbakan bu hali ile cephede mi kalsın, tepede mi olsun?..

Köşk işi kimilerini iyi sardı, Gezi’den beri kurtulamadıkları Başbakan’dan bir vesile ile kurtulmuş olacaklar. Hatta olsun diye anayasal yol bile gösteriyorlar.

Diyorlar ki: “Cumhurbaşkanı devletin başıdır, hem de Bakanlar Kurulu’nun en yetkilisi.

En yetkili demek; başbakanı atarsın, bakanları hem atarsın hem azledersin, Bakanlar Kurulu’na başkanlık edersin, gerektiğinde toplantıya çağırırsın, Genelkurmay Başkanını atarsın, başkumandansın, kararnameleri imzalarsın, yüksek mahkemelere üye atarsın. Vs...”

Anayasa kitapçığının 104. Maddesi öyle gibi dese de, büyüklerimiz demediler mi?

“Bir köyde iki muhtar olmaz...”

Birleşik muhalefetin tek amacı, gitse de kurtulsak...

17 Aralık darbe girişimi zaten bu isteğin ifadesi değil miydi?

Dengeler oldukça hassas. İktidar zaman içerisinde gerektiği şekilde kadrosunu kuramadığından her telden çalma olayı an meselesi. Baş giderse zincir kopabilir.

Bir de ne kadar zorlansa da anayasa başkanlık sistemine müsait değil.

Görülen o dur ki mevcut anayasa sorun çözeceği yerde bilakis üretiyor.

Açın bakın bakkal defteri gibi ne ararsan var.

Bazı düzenlemeler kanunla olmuş olsaydı hem sistem tıkanmazdı, hem de bu kadar gürültü olmazdı. Şimdi hem gürültü patırdı hem de sonuç yok. 12 yıldır anayasası ile uğraşan bir başka ülke dünyada yok, sadece biz varız... Ben olsam muhalefetle maddelerde değil sayıda uzlaşırım.

Temel hak ve hürriyetler dahil en fazla 15-20 madde.

Gerisi laftan ibaret, dahası darbe kalıntıları ayrıcalıklar...

Şimdi bu kalıntılar üzerinden kendi içinden çökertme planları yapılıyor...

Benim görebildiğim, paralel yapılanma derken bir yandan iktidar kendi yandaşları ile sorunlar yaşıyor. Dün aynı kaderi paylaştıklarımızla bugün karşı karşıyayız.

Aynen cumhuriyetin ilk dönemlerinde olduğu gibi, saltanatın tabutunu bize taşıttılar.

Hilafet kalksın diye imza atanlarla fetva verenler  ne yaptıklarını biliyorlar mıydı?

Şimdi de CHP’nin vagonuna takılanların çoğu ne yaptığından habersiz.

Aynı hataları tekrarlamayalım.

Görüyoruz ki adamlar maşa varken ateşe tutmuyorlar.

Seni bana kırdırma politikası, Bizans ayak oyunları.

Asıl sorun geldi kapıya dayandı; Erdoğan mı, Gül mü?

Bizlere sorulmaz, sorulsa en azından bir dönem daha sıkın dişinizi derim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Nusret Çiçek Arşivi