Ali Osman Aydın

Ali Osman Aydın

Sövüyorum Öyleyse Varım!

Sövüyorum Öyleyse Varım!

İdris Küçükömer, “Türkiye’de sağ sol, sol’da sağ’dır” demişti. Küçükömer bugünü görseydi iktidar’ın muhalefet, muhalefetin’ise iktidar olduğunu söyler miydi bilemem. Ancak bildiğim bir şey var ki Türkiye de muhalefet, hoyrat iktidarlara özgü tahakküm edici bir dil kullanıyor hayli zamandır.

Sizlerde çeşitli mecralarda açığa çıkan ve toplumun belli bir kesimini hedef alan düşüncelere kulak kabartıyorsunuzdur.  Seçim öncesi Penguen dergisinin yaptığı doğrudan küfür içeren rezil kapak mesela

Sonra şu “peynir ve şarap” bloğunda paylaşılan gözlemlerin yere göğe konulamaması… Ve bunu Cüneyt Özdemir’in Radikal’deki köşesine taşıması…

Gülse Birsel’in uzun uzun vatandaş tasvirlerine soyunduğu Hürriyet yazıları…

Yılmaz Özdil, Kadri Gürsel ve ekşi sözlük fanatizmini saymıyorum bile.

Unutmadan, bir de Pınar Kür vakası vardı değil mi?  Hani şu “Playboy” alegorisi üzerinden tesettüre hakaret ederek kamuoyuna “hala yaşıyorum” mesajı veren malum “hiç”.

Hakaret korosu bu kişilerle sınırlı değil elbette. Ve hakaretlerde tabi. “Koyun, aptal, makarnacı, hüloğ…” öfkeyle şişmiş hançereleri yatıştırmıyor olsa gerek. Çünkü artık jakoben “entelletüel”liklerini de! Hakaret için kullanabiliyorlar. Örneğin tanımlamalarında sık sık “özne-nesne” veya “ kitle –proleterya” diyerek elif görse mertek sanacak bizleri ihya ediyor ve “İstiklal Caddesi” diyalektiğini ne denli maharetle kullanabildiklerini gösteriyorlar. Eksik olmasınlar…

Bu güruhun sıklıkla kullandığı terminoloji ve seçtikleri metaforlar ise yaşadıkları derin travmanın boyutlarını gözler önüne seriyor ki bu onlara olan acıma hissimizi iyiden iyiye artırıyor.

“Kale, kuşatma” alegorisi ve “diren” dolaşımdaki en yaygın kelimeler. Diren Kadıköy, Vazgeçme Şişli, Yapabilirsin Bakırköy’ figanları, sahibi oldukları konusunda zerre tereddüt duymadıkları politik mevzilerinin bir bir yitiriliyor oluşuyla ilgili. “Diren…” bu siyasal mücadeleyi anlam dünyalarında savaş jargonuna oturttuklarını belgeliyor bir bakıma.  Belki de tamda bu yüzden ana muhalefet kendini“örgüt” olarak tavsif ediyor olmalı.

Ya Tasvirler…

Yahudi gettosuna giren bir SS subayının ancak yapabileceği türde bir gözlemin benzerini, bu zümrenin halka ilişkin tasvirlerinde bulmak mümkün.

Bu tasvirler şunları açıkça ortaya koyuyor…

64 yıldır hiçbir seçimde kazanmalarına izin vermeyen kitleye “siz farkında olmadığımız kişilersiniz” diyecek kadar gülünçleşebiliyorlar.

 Kibirli yaklaşımlarıyla  “onları ihmal ettik” şeklinde günah çıkararak aydınlanmacı dönüşümün yegâne katalizörü olarak kendilerini gördüklerini ifşa edebiliyorlar.

Halk’ı aç biilaç ve kurutuluş için kendilerine muhtaç olarak tahayyül ettikleri narsist bir hayal aleminde yaşıyorlar.

Neresinden baksanız “otorite”  düşkünü, jakoben ve insan sevgisinden yoksun bir yaklaşım. Diğerinin iradesini yadsıyan ülke gerçeğinden kopuk bir muhakeme. Kendi sosyolojisine kör, kendi “insanına” yabancı, kibirli bir bakış açısı.

Erich Fromm bu zümrenin faş ettiği hezeyanları duysa,  aradığı deneği bulmanın hazzıyla “sadistik eğilimi ussallaştırma çabası ”diyerek gerinirdi herhalde…

Bu aşağılayıcı söylem, ideolojik ve hadım edilmiş bir iktidarın tüm payandalarıyla hazin bir şekilde çatırdayışı sanki. İcbar kudretini yitirince dil şehvetiyle tatmin olmaya çalışan; ilkel ve dogmatik bir düzenin canhıraş son gövde gösterisi...

Son olarak…

Bayan Kür bilmeli ki! Önemli olan hangi kadının özne veya nesne olduğu değil!  Asıl önemli olan Halkın ne olmak istediği… Yakın tarihimiz de gösteriyor ki halk her zaman iktidar “özne”sinin karşısında cebren “nesne” olmak zorunda bırakıldı. Lakin artık halk, tek öznenin kendisi olduğunu ve başkaca her şeyin ancak nesne olabileceğini tam sekiz seçimdir tekrar tekrar gösteriyor.

Ne demişler: Gören’e Köre’ne!  

Muhafazakârların Dili  

Takvim arkası malumatı değil ama azıcık İslam tarihi bilenlerin anında dikkat kesileceği semboller bu son siyasi cereyanda havada uçuşuyor… Kimisi İslam’ın mücadele sembollerinden, kimisi takva ölçülerinden, bir başkası “münafık-kafir” nitelemelerinden dem vuruyor yerli yersiz…

Bunlar Müslümanları birleştiren temel ve hayati kavramlar. Bugün, önüne gelenin har vurup harman savurduğu bu kavramlar kimsenin şahsına ait değil! Bilakis tüm Müslümanlara ait… Bu nedenle kalem erbabına düşen, temkin, suhulet ve firasetle davranmaktır.  

O“Alnı Ak Namussuzlar” Kim Karadayı?

Bir dizi düşünün ki en başından itibaren Türkiye gündemini meşgul eden bir kovuşturmayla koşut ilerlesin.

Bir dizi düşünü ki siyasal duruşunu kullandığı karakter isimleriyle gözlere sokmaya çalışsın.

Bir dizi düşünün ki neredeyse tüm başrol oyuncularıyla ölümle sonuçlanan “siyasal bir kalkışmanın içinde boy göstersin…

Ve bir dizi düşünün ki, Seyirci Twitter’da satır aralarına, siyasi göndermelerine dikkat kesilmiş olsun…

Evet, Karadayı dizisinden söz ediyorum. Dizinin bu bölümünde “kent gerillası Mahir Çayan”ın ismini taşıyan milli kahramanımız Mahir Kara hapishanede babasına bir tirat atıyor. Öyle bir tirat ki duyunca insanda “bu da nesi” hissi uyandırıyor… Diyor ki Mahir babasına: “Dışarıda onca namussuz alnı ak  (dikkat buyuralım, ak!) dolaşırken, sen burada kalamazdın…”

Tirat tastamam böyle… Ardından tutuklu Nazif Bey emsalsiz felsefe ve tarih birikimiyle Hâkime Hanım’a “Siz Atatürk Cumhuriyetinin en güzel kızlarından birisiniz”  diyiveriyor. Ama müsamere burada bitmiyor tabi ki. Ancak bir müsamere için de bu kadarı fazla değil mi canım?

Onur Ünlü’den “İtirazım Var”

Onur Ünlü ticari olarak birbirinden başarısız filmlere imza attı. “Polis, Güneşin Çocuğu” böyle filmlerdi mesela. Buna karşın daima kendi üslup ve temalarına sadık kalmasını bildi. Özgürlüğünün alt yapısını, sağlığı pahasına çektiği dizi film gelirleri oluşturdu. Her defasında Sinema adına yeni, deneysel işlere soyundu. Sınırlı bir gösterim yapan “Sen Aydınlatırsın Geceyi” den sonra şimdi de “İtirazım Var” la seyirci karşısına çıkıyor Ünlü. Seyirci beklentilerin alt üst etmeyi seven yönetmene yeni filmi için “hadi hayırlısı” diyoruz.      

Türkiye’de Bir İlk: Ateizm Derneği

Radikal’in haberine göre Kadıköy’de, Türkiye’nin ilk “Ateizm Derneği” kurulmuş. Vatana, millete hayırlı olsun!.   


Facebook / ali osman aydın
twitter / AydnAliosman

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
2 Yorum
Ali Osman Aydın Arşivi