Abdullah Yıldız

Abdullah Yıldız

Samimiyet Testi

Samimiyet Testi

Kutlu Doğum Haftası dolayısıyla Türkiye’nin dört bir yanında programlar devam ediyor.

Diyanet İşleri Başkanlığımızın bu seneki Kutlu Doğum teması; “Din samimiyettir” hadis-i şerifi.

Sözkonusu hadis-i şerifin tam metni şöyle: Temim Dârî (r.a) anlatıyor:

Allah Rasûlü (s), ashabına hitab ederken, üç kez tekrar ederek şöyle seslendi:

“Din samimi olmaktır. Din samimi olmaktır. Din samimi olmaktır.”

Sahabeden bazıları sordular:

-“Din kime karşı samimi olmaktır, ey Allah’ın Rasûlü?”

Peygamber Efendimiz (s) şöyle cevap verdi:

“Allah’a, Kitabına, Resulüne, Müslümanların meşru idarecilerine ve bütün Müslümanlara karşı.” (Müslim, Îman 95; Ebû Dâvûd, Edeb 59)

Kutlu Doğum dolayısıyla, Peygamberimizin (s) hayatını bir kez daha gözden geçirme fırsatı bulmuş ve O’nu “anmak”tan çok “anlama”ya çalışmış olmalıyız, inşallah. Gelin, Efendimizin (s) Sîret’indeki bazı kesitlerden hareketle, Allah’a, Kitabına, Resulüne ve Müminlere karşı samimiyetimizi test edelim.

Peygamber Efendimiz (s), Medine’ye Hicret için yola çıkmak üzere Sevr mağarasında gizlendiğinde müşrikler mağara kapısına kadar gelmiş ve yol arkadaşı Hz. Ebû Bekir (r.a) endişelenince; “Korkma! Allah bizimledir” (Tevbe 9/40) buyurmuştu. Eğer biz de, benzer durumlarda “Nerede olsanız, O sizinle beraberdir” (Hadîd 57/4) bilinci ile hareket edebiliyorsak, Allah’a karşı samimiyiz demektir.

Rabbimizin Resulüne ilk emri “Yaratan Rabbinin adıyla oku (kıraat et)” (Alak/1) olmuştu. Yani Efendimizin (s) ilk görevi; Kitabullah’ı okuyup anlamak/bellemek ve insanlara açıklayıp duyurmaktı. Eğer biz de Allah’ın Kitabını okuyup anlamaya, başkalarına da anlatmaya çalışıyor; “Rabbinizden size indirilene uyun!” (A’râf 7/3) emri gereği, ilahi talimatlara uyuyorsak, Kitaba karşı samimiyiz demektir.

Allah Resulü (s), düşmanları tarafından bile “Muhammedü’l-Emin” diye bilinirdi; yalan söylemez, emanete ihanet etmez, sözünde mutlaka dururdu. İnsanlığa “en güzel örnek” olan kutlu Resul (s) gibi, eğer insanlar bize de bu konularda güvenebiliyorlarsa, Allah Resulüne (s) karşı samimiyiz demektir.

“Sizden biri, beni evlâdı, ana-babası ve bütün insanlardan daha fazla sevmedikçe (gereği gibi) iman etmiş olamaz.” (Buhârî, İman 8; Müslim, İman 69, 70; Nesâî, İman 19; İbn Mâce, Mukaddime 9)

“Hıristiyanların Meryem oğlu İsa’yı (a.s) yücelttikleri gibi siz de beni yüceltmeyiniz. Ben ancak Allah’ın kuluyum. (Benim için) ‘Allah’ın kulu ve elçisi’ deyiniz.” (Buhari, Enbiya 64,48) buyuran Resulüllah’ı (s), Hz. Ömer’in (r.a) ifadesi ile, “Sizi kendi nefsimden de çok seviyorum” (Buhârî, Eymân 3) derecesinde sevebiliyor, ama O’nu (s) sevmeyi “yüceltme” sınırına götürmüyorsak, O’na (s) karşı samimiyiz demektir.

Peygamberimiz (s), Akabe biatinde Medinelilerden şu konularda söz almıştı:

-“Sevinçli ve kederli halinizde söz dinleyip itaat edeceğinize, zenginlikte ve yoksullukta sadaka vereceğinize, marufu emredip münkeri engelleyeceğinize, Allah için hakkı söyleyeceğinize, bu hususta hiçbir kınayıcının kınamasından korkmayacağınıza, bana yardım edeceğinize, yurdunuza hicret ettiğimde beni aileleriniz ve çocuklarınız gibi koruyacağınıza sizden söz (biat) istiyorum.”

Biz de bütün bu konularda Efendimize (s) biat edip söz veriyor, sözümüzü yerine getireceğimize ve O’nun (s) sünnet-i seniyyesini koruyacağımıza azmediyorsak, Resulüllah’a karşı samimiyiz demektir.

Peygamber Efendimizin (s), son nefeslerini verirken, son vasiyetinin şu olduğunu öğreniyoruz: “Namaza dikkat edin! Namaza dikkat edin! Namaza dikkat edin! Bir de elinizin altındakilere dikkat edin!” Eğer, namazlarımıza devamlılık ve huşû noktasında dikkat ediyor ve bir de yetki ve idaremiz altında bulunanlara adil davranabiliyorsak, Allah’a ve Resulüne karşı samimiyiz demektir.

Peygamberimizin (s); “İman etmedikçe cennete giremezsiniz; birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” (Müslim, İmân 93; Tirmizî, Sıfâtu’l-Kıyâme 56) hadis-i şerifine ittiba ederek, tüm Müslüman kardeşlerimizi yürekten sevebiliyorsak, bütün Müslümanlara karşı samimiyiz demektir.

Yine Peygamber Efendimizin (s): “Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mümin de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir.” (Tirmizi, İman 12; Nesai, İman 8) hadis-i şerifine ittiba ederek, Müslümanlara ve halka hiçbir şekilde zarar vermemek için azami gayret sarf edebiliyorsak, bütün Müslümanlara karşı samimiyiz demektir.

Evet, kısaca; Allah ve Resulü, bizi “hayat verici ilkelere” çağırdığında tereddütsüz icabet edebiliyor isek (Enfal 8/24); Allah’a, Kitabına, Resulüne ve bütün Müslümanlara karşı samimiyiz demektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
3 Yorum
Abdullah Yıldız Arşivi