Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Medine!

Medine!

Medine
Vakit okurları ile birlikte Medine'deyiz.. Anavatandan uzak değiliz aslında.. Burası ana, ata ocağı.. Hz. Adem'in, Hz. Havva'nın yurdundayız. Hz. İbrahim'in yurdunda. Peygamberlerin eşleri bizim de annelerimiz olduğuna göre, kendi evimizde sayılırız..
Yine de Türkiye'yi merak etmeden duramıyoruz.. Burası İstanbul'a çok uzak değil aslında.. Her adımında atalarımızın ayak izleri var.. İstanbul'u, Harem'i, Hicaz'ın kapısı değil mi aslında.. Harem Sahra Mescidi'nden onbinlerin katıldığı sürre alaylarının uğurlama törenlerinin yerini günümüzde motor gürültüleri alsa da, İstanbul Hicaz'a çok da uzak değil..
Burada TRT İnt’i izleyebiliyoruz.. İnternete de girebileceğiz artık..
İlk memleket haberi: İzmir'de yine bomba patlamış.. Irak-Afganistan yine kan gölü..
Hayatımıza biraz Mekke, biraz Medine katmamız gerek..
İhramdayken saçınızın tek telini bile kopartamıyorsunuz. Bir karıncayı ya da sineği öldürmenin kefareti var.
Bu bir disiplin.. “Hayata saygı”nın gereği.. İnsanlar Rabbinin huzurunda, yaratılış gayesine uygun bir hayat için söz verirken çok masum görünüyorlar.
Ama sonra verdiğimiz sözleri ne çabuk unutuyoruz..
Bugün Mekke’de verdiğimiz sözler, aslında dün galubelada verdiğimiz sözün yeniden hatırlanmasından başka ne ki aslında..
Geldiği yere döndürüleceğini ve yaşadığı her anın hesabını vereceğini bilen insanların hayatlarının daha farklı olması gerek.. Yeryüzünden hesaba çekileceğiz. “Kenar-ı dicle de bir kurt aşırsa bir koyunu gelir adl-i ilahi soracak ömer’den onu..”
Sanırım başımıza gelen felaketlerin sebebini ararken biraz da kendi nefsimize bakmamız gerek.
Her topluluk, layık olduğu gibi idare olunacak. Biz kendimizi değiştirmeden Allah (c.c.) bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek!
Haksızlıklar karşısında susanlar, ateşin kendilerine de dokunduğunu görecekler.
Tebliğ ve cihaddan uzaklaştığımız için aslında biz de zalimlerden olmuş sayılmaz mıyız?
Allah (c.c.) bizim ellerimizle zalimleri cezalandırmak ve mazlumlara yardım etmek istemiyor mu idi?
“İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helak eder misin Allahım!” diye kendi kendimize sormamız gerekmez mi?..
Başımıza gelen bütün bu felaketler sadece kötüler kötü olduğu için değil, iyilerin korkak, cahil, dağınık, tembel olduklarından olmasın sakın.. Zalimler kadar cesur değilseniz kazanma şansınız yok gibi!
Ver tabiî, bütün bunlar bir imtihan.. Allah bizi mallarımız, canlarımız, sevdiklerimizle, kimi zaman artırarak, kimi zaman eksilterek imtihan edecekti, ediyor da. İktidar ve serveti aramızda döndürüyor..
Bakalım sabredenler kimler? Bakalım gerçekten iman edenler kimler. Darve zorda kim nasıl hareket ediyor?
Sonuç sahip olduğumuz, mallarımız, canlarımız, sevdiklerimiz bizim için birer fitne (Ateşle / zor imtihan) değil mi?
Buradaki mânâsı ile fitne, altını cufurundan ayırmak ve altını saflaştırmak için potanada eritilmesi işlemine verilen addır..
Mekke sokaklarında Müslümanların halini görüyorsunuz.. Tamam paramız ama, aklımız, merhametimiz, sevgimiz paramızdan da az. Parası olanlar da, akılları paralarından az olunca onu yanlış kullanıyor. Para bizi Hakk'a ve hayra değil, sonunda batıla, şerre savuruyor..
Şimdi Medine’deyiz.. Aslında burasının adı Yesrib. Burayı Medine yapan şey, farklı dinî ve etnik toplulukların bir araya gelerek adına “Medine Sözleşmesi” dedikleri, dünyadaki ilk sosyal kontrat denilen belgeyi imzalamaları. Farklı değer yargılarına sahip insanlar, adalet, barış ve özgürlük temelinde bir sözleşme imzaladılar..
“Polis”, “Şehir”, “Medine” aslında aynı kökten geliyor.. Bedevi bir halk böyle medeni olmuştu.. Pazar düzene girdi kısa sürede, fiyatta ve kalitede, pazarda istikrar ve denetim sağlandı.. Yol güvenliği sağlandı..
Medine dünyanın ilk “Ekonomi-Politiği”nin hukuk güvencesine sahip olduğu şehrin adıdır..
Mekke’yi Hz. Adem kurdu, Ademoğulları'nın bir kısmının zulmünden hicret eden Ademoğulları'nın son peygamberi olan Hz. Muhammed kurdu..
Medeni olmak! Farklılıklarımıza rağmen barış içinde bir arada yaşamak! Birlikte konuşmak, düşünmek, karar almak ve verilen sözde durmak..
Bugün başımızdaki belalar bizim hâlâ tam anlamı ile medeni olmadığımızı gösteriyor..
Bizim derken dünya milletlerinin çoğu aynı durumda..
Zulm ile abad olunmayacağını bilmemiz gerekiyor..
Mekke'nin “Hılful Fudul”u, aslında Medine Sözleşmesi'nin ilk işaretleri idi.. Toplumsal talebin, toplumsal sağduyunun sivil talebini oluşturuyordu.. Medine Sözleşmesi, Hılful Fudul'un siyasi sonucudur.. Erdemliler ittifakınden erdemliler toplumuna geçişin, erdemi bir siyaseti ahlâk ve piyasa kuralı haline getirmenin adı..
Hayatımıza biraz hılful fudul, biraz Medine Sözleşmesi katmadan, yaşamak sırtımızda bir kambur olmaya devam edecek.. Umudun yerini korku, sevginin yerini nefret alacak.. Merhametin yerini öfke..
Şimdi hayatı yeniden tanımlamanın zamanıdır diye düşünüyorum..
Parayı yücelten kapitalizm, ırkını yücelten faşizm, sınıfını yücelten komünizm değil, Hakk'ı, adaleti, barışı, özgürlüğü yücelten, haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, mazlumdan yana, zalime karşı yeni bir düzen! Herkesin dininin kendine ait olduğu, insanların inandıkları gibi yaşadıkları ve düşündüklerini özgürce ifade edebildikleri bir düzen..
Selam ve dua ile..
Not: Burada her şey yolunda.. Kötü haber yok.. İyilik güzellik, bol bol dua.. Zaten çoğu gitti azı kaldı.. Her adım başı bir Türk ile karşılaşıyorsunuz.. Türkler ve İranlılar her yerde.. Arapları saymazsak, bir de Endonezyalılar.. Biz kardeşlerimizle bir aradayız..



Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Abdurrahman Dilipak Arşivi