Şevket Tandoğan

Şevket Tandoğan

Berât Kandili

Berât Kandili

            Bilindiği üzere, mübarek üç aylardan Şâban ayının 15.gecesi BERÂT KANDİLİ. Perşembeyi cumaya bağlayan bu gece, yıl içindeki beş kandilden birisidir.

            Yeryüzündeki bir buçuk milyar civarındaki Müslümanı ilâhî rahmete, kalbî heyecan ve sürura gark eden bu feyizli geceye eriştiğimiz için, bizlere bu imkânı veren Rabbimize şükrediyoruz.

            Bu vesileyle, değerli okuyucularımın ve tüm İslâm âleminin kandilini tebrik eder, hayırlara vesile olmasını dilerim.

            Dua ve ibadetlerin daha makbul olduğu, rahmet ve bereketin coştuğu ve af kapılarının açıldığı böyle müstesna zamanları çok iyi değerlendirerek gündüzünü oruçla, gecesini de ibadetle ihya etmeli; çokça dua ve ilticada bulunmalıyız.

            Öncelikle kusurlarımızın affını dilerken, üzerimizdeki sıkıntı, musibet ve belâlardan kurtuluş istemeliyiz. Bil’hassa birlik ve beraberlik ruhunun güçlendirilerek, her türlü fitne ve fesattan kurtulmak için yüce Rabbimize yalvarmalıyız.

            Yeryüzünde İslâm âleminin maruz kaldığı zulüm, çatışma, iç savaş ve ihtilafların son bulması için Hz. Allah’a çokça dua edelim.

            Kur’an-ı kerimde Duhan süresinin ilk ayetlerinde yeminle ve önemle bildirilen “LEYLE-İ MÜBAREKE” kuvvetli rivayete göre, BERÂT GECESİDİR. Bu gece Kur’an-ı kerim topluca levh-i mahfuzdan dünya semasına indirilmiş olup, Kadir gecesinde de Cebrail (a.s.) vasıtasıyla Hz.Peygamberimize indirilmeye başlanmıştır.

            Bu gecede Peygamber Efendimize, ümmetinin tümüne şefaat etme izni verilmiştir. Bu gece zemzem suyunun görülür şekilde artması da Allah’ın bir sünneti ve mû’cizesidir.

            Bu gece bir yıllık önemli ve hikmetli işler ilgili meleklere tevdi edilir. Yani rızıklar, eceller, doğumlar, savaşlar, felaketler ve benzeri işler kararlaştırılır. Uyanık müminlere ceza ve azaptan kurtuluş beratı verilir. İşte bu sebeplerle bu kandilde gâfil davranmamalıdır.

            Berât kandilinde samimi dua ve ilticanın nasıl sonuç verdiğinin güzel bir örneğini paylaşmak isterim. Tarihçilerin naklettiğine göre bu ibretlik hadise 1389 tarihinde 1.Kosova meydan muharebesinde yaşanmıştır. Şöyle ki: Osmanlı Sultanı MURAD HÜDÂVENDİGÂR, bizzat ordunun başında Kosova’ya gelerek, düşman ordusunun karşısında yerini alır almaz, düşmanın kuvvetini ve askerinin sayısını keşfetmek için, yanına şehzade Beyazıd’ı alarak, haçlı ordusunu tarassut edebileceği yüksek bir tepenin üzerine çıkar. Düşman ordusunun kendi ordusundan kat kat çok olduğunu, arazinin son derece rüzgârlı ve tozlu, rüzgârın da düşman tarafından estiğini görür, çok üzülür. Ancak bu iki mahzuru askerlere ve komutanlara sezdirmez.

            Padişah, keşif işini bitirip karargâha döndüğü zaman, akşam olmaya başlamıştı. O gece Şâban ayının 15.gecesi, Berât Kandili idi. Murad Hüdâvendigâr’ın gözüne uyku girmemişti. Huşû ile sabaha kadar ibadet etmiş, mübarek ellerini Mevlâsına açarak gözyaşları dökmüş, İslâm ordusunun küffar karşısında muzaffer olması için, Cenab-ı Hakka şu sözlerle niyaz etmişti:

    “Âb-ı rûy-i Habib-i Ekrem için, Kerbelâ’da revan olan dem için,

     Şeb-i firkatte ağlayan göz için, Reh-i aşkında sürünen yüz için,

     Ehl-i derdin dil-i hazîni için, Cana tesir eden enîni için,

     Eyle yâ Rab! Lütfunu hemrâh,-hıfzını eyle bize peşt-ü penâh.

     Ehl-i islâm’a ol muîn-ü nasîr, Dest-i â’dayı bizden eyle kasîr.

     Bakma yâ Rab! Bizim günahımıza, Nazar et cân-u dilden âhımıza.

     Etme yâ Rab! Mücahidîni telef, Tir-i â’dâya bizi kılma hedef.

     Çeşmimiz sakla gerd-ü ma’rekeden, Cünd-i islâm’ı bekle mühlikeden

     Etme yâ Rab! Kahrın ile tebah,-Yüzümü halk içinde etme siyah.

     Râh-ı din içre ben fedâ olayım, Siper-i asker-i heda olayım.

     DİN YOLUNDA BENİ ŞEHİD EYLE—ÂHİRETTE BENİ SAÎD EYLE…

            Murad Hüdavendigâr bu münâcaattan sonra Kur’an-ı Kerîm okudu, sabaha doğru sükûnet içinde uykuya daldı.

            Sabahleyin Padişah uykudan uyanır uyanmaz, etrafı inceledi. Şafakla birlikte rahmet hazinesinden yağan yağmur ortalığı tamamen yatıştırmış, arkadan esen rüzgârla tertemiz bir koku etrafı sarmıştı. Cenab-ı Hakkın bir müjdesi olan bu durum karşısında şükür secdesine kapandı. Meydan savaşı tam beş saat sürdü. Sonuçta Sırp Kralı Lazar esir alınmış, zafer kazanılmıştı.

            Sultan Murad, yanındaki kumandanlarla savaş meydanını gezdiği sırada, Miloş adında kalleş bir sırp, Padişah’a bir ricada bulunacağını söyleyerek yanına yaklaşır, belinden çıkardığı hançerle Padişah’ı yaralar. Bu yara Padişah’ın şehit olarak vefatına sebep oldu. Zaten Padişah’ın duası da böyleydi.

            

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Şevket Tandoğan Arşivi