M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Hz. Nuh’un Âsi Kavmi

Hz. Nuh’un Âsi Kavmi

(20 Temmuz Pazar ve 23 Temmuz  Çarşamba günleri, ikindi namazından sonra BEYAZIT Meydanı Kitap Fuarındaki BEDİR YAYINEVİ standında kitap imzalamak  için bulunacağım.)

TÜRKİYEDE ve dünyada dehşet verici gelişmeler var. Güneyimizde İslam devleti ve Hilafet kuruldu. Kürtler bağımsız bir Kürdistan kurmaya hazırlanıyor. Ukrayna’da savaş var. Bir günde bin kişi ölmüş. Halkımız birbirinden kopuk kesimlere ayrılmış. Maddî bakımdan çok hızlı ilerliyoruz ama manevî ve ahlakî bakımdan çöküyoruz. Eğitim tepetaklak. Sosyal adalet konusunda vahim ve yıkıcı dengesizlikler var.

Bizim büyük medyanın umurunda mı bunlar. Futbolcular, mankenler, şarkıcı türkücüler… İşleri güçleri magazin. Siyaseti magazinleştirdiler, hattâ dini bile.

Mübarek Ramazanda müstehcen yayınları bile frenlemiyorlar.

Televizyon yayını esnasında şu malum ve mahut kadınlardan birinin askısı düşüyor, memeleri görünüyor, yahut donu düşüyor. Ertesi gün bu memesinin veya poposunun görünmesi, yahut donu düşmesi kazası (sahiden kaza mı, yoksa mizansen mi?) medyada büyük yankı buluyor.

Kız babasını uyku ilacı ile uyutmuş ve gece eve adam almış. Baba sabah kalkınca kızının yatağında adam görmüş, evladına bir tokat atmış. Kız şikayetçi olmuş. Mahkeme babayı, sen kızını bakalım nasıl döversin diye ceza vermiş. Bizim medyada birileri bu ceza azdır tartışması yapıyor.

Memleket elden gidiyor… Müslümanlar için söylüyorum, Şeriat elden gitmiş, şimdi din gidiyor… Herkes kendi keyfinde. Ehl-i dünya dünyada, ehl-i ukba ukbada.

Ermeni tehcirinin 100’üncü yıldönümüne birkaç ay kaldı. Doğru dürüst bir hazırlık yok.

Avrupa ülkeleri zeka IQ listesi yayınlandı. Türkiye çok gerilerde. Bugünkü Kemalist vesayet eğitimi ile IQ birincisi olacak değildik ya. 110 IQ’su olan çocuğunu okula gönder, birkaç sene sonra 80’e indirsinler.

Bundan elli altmış sene önce İstanbulun nüfusu sadece bir milyon iken camiler teravihlerde dolardı. Şimdi gidin çoğunun yarısı boş.

İstanbul’da oruç tutanlar azınlığa düştü.

Müslümanların ne durumda olduğu şu Cemaat-İktidar savaşı rezilliğinden sonra iyice belli oldu.

Büyük medyada sadece magazin, müstehcen yayınlar furyası yok. Yeme içme konusunda da dehşetli yoğun yayın yapılıyor. Bin bir çeşit nefis yemek, tatlı, dondurma, pasta, şerbet. Ye babam ye, iç babam iç.

İftar ziyafetleri gırla gidiyor. Bizim iftarımız, onların iftarı, ötekilerin iftarı… Hangisi daha lüks ve daha görkemli?

Benim cemaatim senin cemaatini döver havaları.

Suriye’den beş milyon Müslüman kaçtı… Sadece bizde bir milyondan fazla mülteci var. İstanbul’da Suriyeli dilenciden geçilmiyor. Bu işin de mafyası varmış.

Aman aldırma be!.. Bak güzel mankenin donu düşmüş… Ötekinin askısı kopuvermiş memeleri görünmüş… Mübarek Ramazanda herif deniz kenarında sere serpe buzlu bira içmiş… Azgın bir karı bir gecede şu kadar erkekle yatmış… Filan futbolcu yaman çapkınlık yapmış… Bir horoz öterken gülme krizine tutulmuş… İnek şarkı söylemiş, tavşan banyo keyfi yapmış…

Ukraynadaki savaş büyür bizi de yakar mı?

İslam devleti işinin sonu ne olacak?

Kürdistan meselesi Türkiyenin parçalanmasına yol açar mı?

Amaaan sen de!.. Bırak bunları yahu, baksana mankenin donu düştü, güzel kadının askısı koptu.

Ah, Hazret-i Nuh’un âsi kavmi!.. Tufan olursa yüksek dağlara çıkar kurtuluruz demişlerdi.

Tufan gelip çatınca yükseklere çıkacak zaman bulamadılardı.

(ikinci yazı)

Yediklerimizle Sağlıklı Olmak veya Olmamak

YEDİĞİMİZ her şey hem gıda=besin, hem de ilaç ve şifadır. Peygamberimiz (Salat ve selam olsun ona) “Allah, ölüm dışında her illetin ilacını yaratmıştır” buyuruyor. Bütün hastalıkların ilacı, şifası yediğimizde, içtiğimizde, doğada bulunmaktadır. Yeter ki, bunları bilelim ve bulalım.

Zamanımızda Ortodoks tıp kilisesi veya tıp endüstrisi dev bir sektör haline gelmiş ve tabiî=doğal tedaviyi, bazen yüzde yüz, bazen yüzde doksan dışlamıştır.

On milyonlarca halk tabiî beslenmeden, tabiî tıptan ve tedaviden uzak ve cahil kalmıştır.

Tabiî beslenme ne demektir?

1. Sun’î=yapay kimyevî gübre ile yetiştirilmemiş tahıl, bakliyat, sebze, meyve tüketmek.

2. Genetiği değiştirilmemiş tahıl vs’den oluşan besinler almak.

3. İçinde kimyevî koruyucu maddeler, aromalar, boyalar, koruyucular bulunmayan gıdalarla beslenmek.

4. Yeryüzünde ve kendi memleketinde vaktiyle yetişen bütün tahılları, bakliyatı, sebze ve meyvelerin hepsini bulabilmek, tüketebilmek.

5. Kırlarda, ormanlarda, yaylarda yetişen yabanî sebzeleri, mantarları ve meyveleri bulup tüketebilmek.

Yakın zamanlara kadar ülkemizde, kökleri binlerce yıl ötesine giden tahıllar, bakliyat, sebzeler, meyveler yetişiyordu. Bunların çoğunun nesli tükenmiştir.

Halkımızın temel gıdası olan buğdayın çeşitleri çok azalmıştır. Artık, hangi buğday daha şifalı, daha lezzetli diye düşünülmüyor, hangisi daha verimli ve kârlıdır deniliyor.

Milyonlarca halk, artık istese de ebegümecinden yapılmış yemek yeme şansına sahip değildir.

Elmaların en faydalısı ve lezzetlisi olan ferik elması kaldı mı bilmiyorum. Kaldıysa, yemek isterseniz nerede bulacaksınız?

Tohum endüstrisi, dünya çapında tekelleşmiş, üç büyük firmanın eline geçmiştir.

Devleşen ilaç endüstrisi, tabiî tedavilerle mücadele etmektedir.

Öyle yeni tohumlar icat ettiler ki, ürününden yeni tohum alamıyorsunuz, tohum tekellerine bağımlı kalıyorsunuz.

Hızla çoğalan insanlık, beslenme konusunda çeşitlilikle ve tabiî besinler tüketmekle ayakta durabilir. Maalesef çeşitlilik öldürülmüştür.

Her yeri saran marketlerde ekolojik, tabiî gıda maddesi bulmak imkansız hale gelmiştir.

Yumurta ölçülü miktarda tüketildiği takdirde elbette çok faydalı bir besindir ama tabiî yumurtayı nereden bulacaksınız?

İstanbulda yaşayan ve imkanı olan okuyucularıma, pazar günleri Balat’ta, Kasımpaşa’da kurulan İnebolu pazarlarına giderek tabiî besin maddeleri almalarını tavsiye ediyorum. Mesela mevsiminde hodan alın, yemeğini yapıp yiyin. (Nasıl pişirileceği internetten öğrenilir.)

Fatihte Bozdoğan Kemerinin, İtfaiyenin arkasında bir Kadınlar Pazarı vardır. Orayla gidip, bilmediğiniz, görmediğiniz yiyecekler alınız. Börülce vs.

Dünyanın en şifalı ve değerli besini baldır. Balın gerçeğini, tabiîsini nereden bulacaksınız?

Tohumları Hititler devrine kadar uzanan buğdaydan yapılmış halis ekmek bulup yemek acaba size nasip olacak mı?

Şekli eciş bücüş, lakin kokusu ve lezzeti harika tabiî domatesler.

Hatırlıyorum, öyle elmalar vardı ki, akşam bir tanesini bir odaya koyun, sabah kapıyı açtığınızda nefis bir elma kokusu sizi karşılardı. Arada bul öyle elmaları.

Çocukluğumda kırlarda toplanan yabani sebzeler satılırdı. Onlar da bitti.

Marketlerde gerçek yoğurt tadında tabiî yoğurt bulabilir misiniz?

Tavsiyelerim: Hiçbir çeşidi ihmal etmeyin, her birinden az da olsa mutlaka yiyin. Mesela senede en az bir kere şalgam yiyin… Kimyasız yiyin… Genetiğini değiştirilmiş tohumların ürünlerini yemeyin…

Şunu da hiç unutmayın: Azı şifa olanın çoğu zehirdir.

Dikkat: Bembeyaz kimyevî ekmek yiyen uzun vadeli intihar etmiş olur. Gerçek kepekli ekmek tüketin. Bunun en iyisi Belediye Halk ekmeğin ürettiği Organik Tam Buğday ekmeğidir. Fiyatı biraz pahalıdır.

Yenilebilen her şeyde şifa vardır. Mesela siyah üzümün çekirdekleri kanseri önler. Dişiyle kırarak yutmak gerekir.

Çörek otu tek başına bir hastahane ve eczahanedir.

Lahana da öyle.

Biberiye otu da… (Biberle alakası yoktur, kekiğe benzeyen bir ottur.)

Norveçte dünyanın en büyük tohum bankasının kurulduğunu da arada söylemiş olayım…

(Kanser hastalığı korkunç bir şekilde çoğalıyor. Sebebi: Kimyalı. yapay, zehirli, bozuk, genetiği değiştirilmiş gıdalar yemek, ölü sular ve boyalı meşrubat içmek, zehirli hava solumaktır. Türkiyemizde başta beyaz ekmekler olmak üzere soykırım uygulanıyor.)

Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi