Prof. Dr. Şaban Şimşek

Prof. Dr. Şaban Şimşek

Ekmelettin Bey’in Kişilik Analizinden Kopya: Diğer aday R.T.Erdoğan (1)

Ekmelettin Bey’in Kişilik Analizinden Kopya: Diğer aday R.T.Erdoğan (1)

Geçen haftaki “Salyangoz Mahallesine Müslüman Ekmelettin Bey Satmak” adlı makalemden sonra epeyce eleştiri aldım. Beğenenler ve bunu sözle ifade edenler de oldu ama yazıya dökenler daha çok olumsuz eleştiri yapanlardı. İlginç olan bunların da ekseriyetinin, adeta tornadan çıkmış gibi birbirine PARALEL oluşu idi. Belki de kutsal(!) bir emir alınmış ve kendilerine yönelik en küçük bir eleştiriyi dahi cevaplandırmakla görevlendirilmişlerdi, bilemem.

Artık bu tür karşıt salvolara çoktan alıştığımız için doğrusu fazla kulak asmadım onlara ama birkaç yakın arkadaşımın “bu tür bir analizi bir de (diğer aday) R.Tayyip Erdoğan için yap da görelim?!” cinsinden dokundurmaları önemliydi benim için. Facebook hesabımda onlara “O bilinen bir şahsiyet, zaten belli değil mi? Gereği var mı bunun?” dediysem de baş edemedim. Sonunda, madem öyle “pilavdan dönenin gaşığı gırılsın” diye sözümü bağladım ve bu makaleyi kaleme almaya karar verdim… O çetleşmede bir de uyarı yapmıştım onlara; “ama üstüne tatlı istemeyeceksiniz” diye. Ama olmuşken “tatlı da bizden olsun” diyor ve Sayın Başbakan hakkında o çok konuşulan konu (ya da itham) üzerindeki görüşlerimi içeren ekstra bir maddeyi de ilave ediyorum.

Şimdi, haksızlık olmasın diye Ekmelettin Bey için yazdığım o yazının altına (tırnak içinde ve italik olanlar) karbon kâğıdı koyuyor ve satırı satırına 12.Cumhurbaşkanlığı’nın diğer adayı R.T.Erdoğan için de aynı analizini yapıyorum. Ekmalettin Bey için yaptığımdan farklı olarak da tahlillerimin dayanaklarını sunuyorum ki söylediklerim havada kalmasın. Bunlar belki birilerince peşin “savunma” ya da “tayyipcilik” olarak yorumlanacak ama yazmasam, bu sefer de “yok canııım!” diye figan edilecek ve yine “tayyipcilik” yakıştırmasıyla yaftalanacak. Yani iki tarafı da sivri değnek! Ne diyelim hayırlara vesile olur inşallah.

Birinci paragraftan başlıyoruz:

“Belli ki efendi, kibar, saygılı, sakin görünüşüyle, hal-i hazırda milleti epeyce usandırmış olan günlük siyasi çekişmelerden uzak makul bir tip olarak seçilmiş Ekmelettin İhsanoğlu.”

Bana göre Sayın R.T.Erdoğan için “kaba” denilemez. Bilakis kişisel ilişkilerde, yakın temasta oldukça nazik, kibar ve saygılı bir insan. Sakinlik meselesine gelince… Evet, özellikle toplumsal meselelerde, zaman zaman hatta sıklıkla sükûnetten uzaklaştığı anlar olmuyor değil. Bu durumlarda çabuk ve keskin kararlar alması, isteyerek ya da istemeyerek insanların kalplerini kırması da söz konusu. Ama şurası da bir gerçektir ki çoğu zaman hatasını görüyor ve bu hatadan dönmesini de biliyor. Özellikle de politikacılarda görmeye alışık olmadığımız bu durum onun için insani ve siyasi bir olgunluk, kanımca. Keşke her zaman daha yumuşak, daha mutedil olabilseydi ama tüm güzellikler her zaman bir arada olamıyor demek ki. Aslında hafifletici sebepleri de yok değil: Karadenizlilik, Kasımpaşalılık, davanın azameti, hedeflerin büyüklüğü, sorumlulukların ağırlığı vs. Peki, tüm bu sebepler kırılan kalpleri geri getiriyor mu? Bence hayır… Peki, kalp kırıklıkları-can kırıklıkları yüksek mefkûreler için de olsa mazur görülebilir mi? Ben çok emin değilim! Zira “can kırıkları cam kırıklarına benzemez, öyle süpürünce gitmez.”

“Sayın aday (Ekmeletin Bey) kendisi siyasetten uzak duracak ama siyaseti onun adına, onu aday gösterenler yapacak. Mesela diğer kuvvetli aday R.T.Erdoğan’ı (Selahattin Demirtaş’ı rakip olarak gören pek yok zaten!) seçtirmemek için her yol kullanılacak, gerilim siyaseti mutat olduğu üzere alabildiğine sürdürülecek.”

R.T.Erdoğan’ın siyasetten uzak durması aşikardır ki hiçbir şekilde mümkün görülemez. Zira kendisi ezelinden siyasetçidir ve temsil ettiği partinin bütün yükü de onun sırtındadır. Bu sebeple yaptığı işin gereği olarak uzak durmak bir yana tüm ağırlığını ortaya koyması gerekiyor; bu partinin kurucusu, taşıyıcısı ve geleceği o çünkü. Siyaseti o yapmasın da kim yapsın? Onun adına siyaset yapacak yarım, çeyrek, onda bir, yüzde bir ya da bindelik pay da olsa yedi düvel misali bir araya gelmiş CHP, MHP, BBP, SP, Baş’ın Partisi, ve bilmem hangi diğer taşeronları yok ki Ekmelettin Bey gibi?   

“Tabii adayın Müslüman kimliği asıl tercih unsuru!  Müslüman mahallesine salyangoz, aslında bu deyimin tersi da doğru olsa gerek, salyangoz mahallesinde Müslüman satmak için de bu adayın AKBİL kullanan yaşam kültürüyle, First Lady olacak eşinin çağdaş(!) görüntüsüyle, salyangoz mahallesine zararsız geçmişiyle, dört dörtlük olduğunu söylediği Atatürkçülüğüyle, Alevi vatandaşlarımıza ve onların değerlerine saygısıyla (Seçim startına Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinden başlaması vs), Suriye’de katil Esad’ı kınamayan, Mısır’da en az bizim 12 Eylül kadar rezil bir darbeye darbe diyemeyen, Filistin’de ezen ve ezilen karşısında “tarafsız kalmak iyidir sonra başın belaya girmez” diye ortada duran, Anayasadan-hukuktan ve bunların üzerine inşa edilen kutsal devletten yana olduğunu beyan etiği kimliğiyle bir siyasi kampanya yürütülüyor; tam beş siyasi partinin(!) ortak adayı olduğu da vurgulanarak.”

Herkesin malumudur ki Sayın Erdoğan zaten Müslüman kimliği ile siyaset yapıyor ve o kimlikle yaşıyor. Doğru; Ecevit misali Doğan marka arabaya binmek veya A.N.Sezer benzeri kırmızı ışıkta beklemek gibi, ilk bakışta göze hoş gelen, “aman ne halkçı adam denilen” alışkanlıkları yok, Ekmelettin Bey gibi AKBİL filan da kullanmaz. Ama bunlar benim tasvip ettiğim şeyler değil ki zaten. Devlet başkanı ya da binlerce milyonlarca insanı ilgilendiren işlerin sorumlusu imza-makam sahipleri otobüs durağında ya da kırmızı ışıkta beklerse vatandaş da işlerini çözmek için devletin kapısında bekler; ışık yansın da sayın cumhurbaşkanı ya da her kimse geçsin, sonra da işimle ilgilensin!!! Çok mu doğru bu? Böyle bir üst idareyle memleket daha mı hızlı kalkınır, vatandaş daha mı mutlu olur?... Atatürkçülüğüne gelince… Kaçta kaçtır bilmiyorum ama onu bu hususta eleştirenlerin anladığı Atatürkçülükten bahsediyorsak, zaten o noktada dört dörtlük olsaydı bugünkü Erdoğan ol(a)mazdı… Kampanyasını Hacıbektaş’tan değil de Samsun’dan başlatması mı yanlış? Yani aleni olarak Alevi toplumuna gösterilen böyle yapay bir sırnaşıklık daha mı doğru olacaktı?.. Tayyip Bey Esad’ı kınamamak şöyle dursun onu yok etmeye çalıştı. Aslında onun yok etmek istediği Suriye’deki zulûmdu. Bu belki şimdilik gerçekleşmedi, Suriye’de büyük felaketler yaşandı ve maalesef yaşanmaya da devam ediyor ama bunlar onun kişiliğindeki bir nakize olarak değerlendirilemez ki? Aksine vicdanlı bir insan olduğunun göstergesi bu, kanımca? Haa politikalarını hatalı bulunabilirsiniz, o başka. Benim de eleştirilerim olabilir bu konuda ama nihayetinde bizim o makalede yaptığımız iş Ekmeletin Bey için bir kişilik analizi yapmak idi sadece, siyasetteki başarı ya da başarısızlıklarının değerlendirmesi değil… Mısır meselesi de aynı, Filistin de. Haklının, mazlumun, ezilenin yanında değil de belindeki silahını seçilmiş bir cumhurbaşkanına ve halkına çeviren darbeci bir general bozuntusunun, kirliler kirlisi bir savaşı yürüten zalim İsrail’in mi yanında olacaktı Tayyip Bey? Gözlerini, kulaklarını kapatıp, sonraları arabulucu olabilmek için “ben bu işin dışındayım, beni karıştırmayın, rolümü sonra oynayacağım, sonra sahne alacağım” mı diyecekti?.. Anayasaya bağlılığa, Anayasaya göre iş yapmaya gelince… Millete silah zoruyla ve türlü ilüzyonla kabul ettirilen ve 33 senedir yürürlükte olan darbecilerin Anayasasını mı savunacak, devleti kutsayıp, vatandaşı devletin karşısında tu kaka mı edecekti?  

“CHP Müslüman mahallesinde salyangoz satabilirlerse Ak Parti’nin bir kısım oyunu (ç)almış olacak, salyangoz mahallesinde Müslüman satabilirse de kendi tabanının oylarını korumuş olacak!..”

Ak Parti’nin yabancı bir mahallede salyangoz filan sattığı yok; mahallesi de belli, sattığı (aslında sattığı da değil sunduğu) da belli.

“MHP’nin tavrının sözünü bile etmek istemiyorum. Onlara sadece 80 öncesinin “Bir Ekmek bir Cumhuriyet” sloganını ve de şimdilerde o “ekmek” kelimesinin yerini “EkmeKlettin” kelimesinin aldığını hatırlatıyorum. Cumhuriyet mi? O hep yerinde duruyor İlhan Selçuk’tan sonra bile!..”

“Teşbihte hata olmaz” der eskiler, buradaki “Salyangoz Mahallesi” tabirini sözün gelişi olarak kullandık ama yine de alınanlar olabilir. Kalp kırmak istemem, yazının bundan sonraki bölümünde “öbür mahalle” diyeceğim.”

Bu paragraf için açıklama yapmama sanırım çok da gerek yok. Dünden bugüne, “Bismillah” deyip dava uğruna (!) adam vurmalardan gelinen nokta inanılmaz. Şüphesiz insanlık, uygarlık, barış, toplum ve devletimiz adına çok kıymetli bu. O korkunç yanlıştan, büyük günahtan dönülmüş ama Allah aşkına, böyle adeta CHP ile koyun koyuna yatmanın manası nedir? Kusura bakmasınlar, vallahi ben anlamış değilim. Sadece “siyaset bu kardeşim” ya da “eskisi gibi savaşsak daha mı iyi olurdu” şeklindeki demeler bana yetmiyor.

Devam edecek…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
10 Yorum
Prof. Dr. Şaban Şimşek Arşivi