Ahmet Varol

Ahmet Varol

Siyonist Vahşetin Medya Cephesi

Siyonist Vahşetin Medya Cephesi

Siyonist katiller saldırılarını tek başlarına sürdürmüyorlar. Yalnız olsalardı böylesine cüretkâr olamaz, hunharlık ve vahşette bu derece ileri gidemezlerdi. Dünkü yazımızda da dile getirdiğimiz üzere askeri açıdan köşeye sıkışan ve işin uzaması durumunda cepheye sürdüğü askerlerindeki moral yıpranmanın ve bunun kendi işgalci toplumuna yansımasının tehlikeli sonuçlar doğurabileceğini düşünen siyonist canavar zamanla yarışarak katliamlar, yıkımlar yapıyor. 

Emperyalist güçler ve işbirlikçileri ise bir yandan dünya kamuoyunu göstermelik ateşkes oyunlarıyla oyalarken diğer yandan işgalciye gemilerle silah ve teçhizat takviyesi yapıyor, ekonomisinde savaşın neden olduğu açıkları kapatmak için destek fonları oluşturuyorlar. Filistinlilere ise ilaç dahi gönderilmesine fırsat vermezken acil tedaviye ihtiyacı olan ağır yaralıları bile “pasaportları yok” bahanesiyle Mısır’dan çıkarmıyorlar. 

Bayramın üçüncü gününe tekabül eden Çarşamba ikindi vakitlerinde, 19 Temmuz gecesi yine ağır saldırı ve katliama maruz kalan Şucaiyye mahallesinde insanların acil ihtiyaçlarını temin için pazara çıktıkları sırada kanla beslenen Siyonist canavarların iştahları kabardı ve üstlerine top mermileri yağdırdılar. On yedi kişi hayatını kaybederken iki yüz kişi de yaralandı. Şehit olanlar arasında sağlık görevlileri ve gazeteciler de vardı. İşgalciler yaralananların imdadına koşmak isteyen ilk yardım ekiplerinin ve olayları görüntülemeye çalışan basın mensuplarının üzerine de tanklardan mermiler yağdırarak onları da öldürdüler. 

Şucaiyye pazar yeri katliamında şehit edilenlerden biri de bayramın birinci gününün gecesinde gerçekleştirilen vahşi saldırılarda genel merkezi tamamen yerle bir edilen el-Aksa Yayın Kurumu’nun televizyonunda çalışan Samih el-Aryan’dı. Onunla birlikte, Gazze’ye yönelik vahşi savaşta şehit edilen gazeteci sayısı yedi olmuştu. Ertesi gün de, Şucaiyye’de 19 Temmuz gecesi gerçekleştirilen katliamda ağır yaralanmış olan er-Risale Basın Kurumu elemanı Muhammed Dahir hastanede hayatını kaybetti ve bizim bu yazıyı yazmamızdan önce verilen bilgilerde öldürülen gazeteci sayısının sekiz olduğu ifade edildi. Katliamda siyonist canavarlar Muhammed Dahir’in evini havadan bombalamışlardı; anne ve babası, iki kardeşi ve henüz süt emen bir kız çocuğu öldürülmüş, kendisiyle eşi de ağır yaralanmıştı. 

Güya gazetecilere yönelik saldırganlığa, basın özgürlüğünün kısıtlanmasına, basın mensuplarının tehdit edilmesine karşı tavır sergileyen birtakım uluslararası kurumların siyonist vahşet karşısında kılları kıpırdamadı. Çünkü bu vahşette onların da payı var. 

Önce kaçırıldıkları ileri sürülen sonra da aslında kaçırılmadıkları, bir trafik kazasında öldükleri ve siyonist rejimin önceden planladığı savaşa gerekçe oluşturmak amacıyla üzerlerinden senaryo ürettiği söylenen üç yerleşimciyle ilgili senaryoları, kurguları kamuoyuna sunanlar zaten uluslararası emperyalizmin ve onun kuduz köpeği siyonizmin çıkarlarına hizmet eden medya organları değil midir? Günlerce bu üç genci gündemde tutanlar, insanların duygularını sömürme amaçlı tahrikler ve psikolojik yönlendirmeler yaparak siyonist canavarların saldırılarının önünü açanlar, zemini oluşturanlar onlar değil midir? 

Dün, kimler tarafından kaçırıldıkları, nerede ve ne şekilde öldürüldükleri konusu yeterince aydınlığa kavuşturulmamış, Filistin direnişinin kesinlikle üstlenmediği bir kurgu üzerinden günlerce tahrik yapan işbirlikçi medyayı bugün kumsalda, parkta oynarken kasten hedef alınarak öldürülen Filistinli çocuklar hiç ilgilendirmiyor. Çünkü bu savaş onların da içinde bulundukları, ortak oldukları savaştır. Savaşın gerekçelerinin oluşturulması ve piyasaya sürülmesi aşamasında destek verdikleri vahşi siyonizme, bugün saldırı aşamasında da destek verme, arka çıkma ihtiyacı duyuyorlar. 

Fakat bu savaşa sadece siyonist vahşetin Batı’daki dostları değil Arap dünyasındaki işbirlikçi diktatörler de ortak olduğundan onların hizmetindeki medya da aynı cephede yer alıyor. Örneğin Suud sermayeli el-Arabiyye kanalı İsrail televizyonlarını çok geride bıraktı. Sisi’nin iftira cephesi medya savaşını zaten çok önceden başlatmıştı. Türkiye’nin siyonistleşmiş medya mensupları ve paralel medyası farklı mıdır?

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Ahmet Varol Arşivi