Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Prof. Dr. Namık Açıkgöz

Ekmeleddin Bey Kimin Projesi?

Ekmeleddin Bey Kimin Projesi?

Ekmeleddin beyi sayarız, severiz... Bu başka... Ama onun bir proje olduğu âşikâr olan bir süreçte yer almasını eleştiririz.

Aday olarak gösterildiği ilk günden beri söylüyoruz: Ekmeleddin beyi ne CHP tabanı tanır ne de MHP tabanı. MHP tabanı için yabancılık çekilmeyecek bir isimdir Ekmeleddin bey; fakat onun, CHP tabanı ile hiç bir hayat anlayışı örtüşmeyen bir arka planı vardır.

CHP genel başkanı tarafından ismi ilk açıklandığında şaşıranlardan biri de ben idim. Çünkü İslam Konferansı Örgütü ve İslam İşbirliği Teşkilatı gibi İslam dünyası merkezli iki uluslararası teşkilatın bir ismi ile CHP fikriyatı asla bağdaşamazdı. Cumhuriyeti kuran ideolojiye sahip bir parti ile yeni kurulan cumhuriyete tepki olarak Mısır’a  “hicret eden” İhsan beyin oğlu, babasını o hicrete zorlayan parti tarafından cumhurbaşkanı adayı gösteriliyordu. Bana göre bu işte bir terslik vardı ve denklemin kökü 1923’te  başlayan “inkılaplar”a dayanıyordu. O inkılaplar zinciri, “batılılaşmış Türkiye” projesinin hayata geçmesiydi. Tabii proje bizim kara kaşımız ve kara gözümüz için hayata geçirilmiyor; Türkiye’ye diz çöktürülerek bütün İslam dünyası  zabt u rabt altına alınmak isteniyordu ve bu operasyonun son mümessili de batı müziği konserinin açılışındaki kalabalığa, “İşte çağdaş Türkiye!...” diyen Demirel idi. 

Lozan’da Türkiye’ye diz çöktüren İngiltere 2002 yılına kadar Türkiye üzerinden İslam dünyasını kontrol politikasını devam ettirdi; zaman zaman Mısır ve Hindistan, Pakistan’ı da kullandı. 

1990’lardan itibaren Müslüman dünyasını kontrol jandarmalığı, ABD’ye verildi. 1991 Körfez çıkarmasını hatırlayın. Yarım asırdır Müslüman dünyasında, İngiltere adına jandarmalık yapan ABD vardır.  İşin içine ABD girince Müslüman dünyası politikası revizyondan geçirilmiş ve ABD, İngiltere ile birlikte  yeni güçler peydahlalayak Müslüman dünyasını yeniden zabt u rabt altına alma stratejileri geliştirmeye başlamıştır. Bunun da temelinde 1923’lerde yapılan “halkın değerleriyle çelişen inkılaplar” değil, halka şirin gelecek politikalar ve politik figürler kullanma yatmaktadır. İşin hocaefendi boyutuna girmeyeyim ama 2008’de ABD’nin başına Müslümanlığa bulaşmış birinin getirilmesini sağlayan ABD derin devleti ve İngiltere, yeni Müslüman dünyası politikası gereği, Türkiye’nin başına laikliği ile değil de İslamiyetle ve Müslüman dünyası ile ilişkisi yoğun olan birini getirmeye çalışıyor. Bu Obama’nın 2008’de başkan seçilmesiyle doğrudan ilişkili bir sürecin Türkiye açısından sonucudur.

1923’te, savaş yorgunu diyerek diz çöktürülen bu millet, artık yeni Lozanlara karşı dik duracak kadar şuurlu ve güçlüdür. 10 Ağustos günü de bu gücünü sandıkta gösterecektir.

Lozancıların Ekmeleddin bey gibi, bu milletin değerleriyle kavgalı olmayan birini, cumhuriyeti kuran bir parti ile cumhuriyetin temel ideolojilerinden birinin yılmaz müdafii olduğu iddiasında olan bir partinin aday göstermesi, halkı işkillendirmeden 1923’e geri döndürüp yeni tahakküm politikalarının hayata geçirilmesinden ibarettir. Ama bütün bunlar nafile gayretten başka bir şey değildir. Çünkü bu millet 1923’teki millet de değildir. 10 Ağustos günü, Lozancılar değil, Misak-ı Milliciler kazanacaktır.  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
8 Yorum
Prof. Dr. Namık Açıkgöz Arşivi