M. Şevket Eygi

M. Şevket Eygi

Bre Namussuz, Bre Şerefsiz, Bre Alçak, Bre Dinsiz, Bre Densiz, Bre Donsu

Bre Namussuz, Bre Şerefsiz, Bre Alçak, Bre Dinsiz, Bre Densiz, Bre Donsu

Bir gün tepem atsa, mukaddesatımıza azgınca saldıran dinsiz, densiz, donsuz bir kişiye hitaben “Bre namussuz, bre şerefsiz, bre edepsiz, bre densiz, bre donsuz!.. Yeter artık...” üsluplu ağır ve hakaretamiz bir yazı yazsam, dinsizin adını da versem... Ne olur biliyor musunuz? Bu yazım çok okunur. Normal şartlarda beni hiç okumayan vatandaşlar da okur. Gazetelerde, internet sitelerinde “Eygi, Filancaya verdi veriştirdi... Eygi’nin yazısını köpek okusa, kudurur...” şeklinde yorumlar yapılır.

Ertesi gün Falan bana ağır bir cevap verir. “Bre gerici, bre alçak, bre şerefsiz, bre karanlık adam!.. Yeter artık...”

Gazeteler, internet haber siteleri bu sefer “Falan, Eygi’ye cevap verdi, yerin yedi kat dibine batırdı. Bunları köpek yese kudurur...” diye yorumlar yapar.

Farz edin bu polemik beş gün sürdü. Her yeni gün, bir öncekinden daha ağır, daha yenilip yutulmaz hakaretler, ithamlar, saldırılar...

Milyonlarca kişi zevk ve heyecanla bu kavgayı takip eder.

“Okudun mu Eygi, adamı ne hale getirmiş...”, “Gördün mü Falan Eygi’yi sıçan deliğine kaçırmış...”

Neticede bendenizin ve Falan’ın şöhret-i kâzibelerimiz (yalancı ünlerimiz) artar.

Horoz döğüşünden şehevî zevk alanlar tatmin olur.

Bir hareket, bir heyecan ki sormayın. O hareketin yanında bereket de var mı? Yok yok yok.

İyi yetiştirilmemiş, iyi eğitim görmemiş, iyi ve yüksek ahlâk ve karakter terbiyesi almamış toplumlarda polemiklere, ağız dalaşlarına, kavgalara karşı büyük bir merak ve tutkunluk vardır.

Hüseyin Rahmi’nin Tesadüf adlı romanının başındaki mahalle kavgası ne kadar güzel, eğlendirici ve güldürücüdür. O bir edebiyat kitabıdır ve oradaki kavga zararlı değildir.

Benim yukarıda anlattığım hayalî kavga ise çok zararlıdır.

Bazen, bence önemli olan bir kültür veya uyarı yazısı kaleme alırım. çareler, çözümler teklif ederim. Yapıcı tenkitler ve daha nice faydalı şeyler yazarım. Bu yazım pek ilgi görmez. çok nadir olarak bir polemiğe girersem, o yazım, faydalı ve olumlu yazımdan on kere daha çok okunur.

Kavgaların, polemiklerin, ağız dalaşlarının, küfürleşmelerin, “Ulan şerefsiz!.. Bre namussuz!..” salvolarının boş ve faydasız olduğunu bir anlayabilsek...

Anıtmezar Ziyareti Mecburiyeti

Dünyanın hangi medenî, demokrat, ileri ülkesinde yabancı devlet başkanlarının herhangi bir türbeyi, kabri, anıtmezarı ziyaret mecburiyeti vardır? Böyle bir şey bizden başka bir ülkede yoktur.

Suudî Arabistan kralı gelir, niçin Anıtkabir’i ziyaret etmedi diye Ergenekoncu medya ve yine Ergenekoncu politikacılar gürültü kopartır.

En son İran Cumhurbaşkanını tenkit ettiler.

Soruyorum:

ABD’ye resmî ziyaret yapan yabancı devlet başkanlarına George Washington’un mezarı ziyaret ettiriliyor mu?

Vaktiyle Marksist Sovyetler Birliği hayatta ve ayakta iken, yabancı devlet başkanları Moskova’daki Lenin mozolesine götürülüyor muydu?

Fransa’da General de Gaulle’ün mezarını ziyaret şart mıdır?

Her ülkenin tarihî büyükleri vardır. Mezarlarında, türbelerinde, anıtkabirlerinde yatarlar ama bunları ziyaret şart değildir, farz değildir, vacip değildir.

Vehhabî inancına bağlı bir kimse kesinlikle mezar ziyareti yapmaz.

İran bir İslâm Cumhuriyetidir. Onun devlet başkanı da Anıtkabri ziyaret etmek istemeyebilir.

Bu yüzden gürültü patırtı yapmak, tabucu bir zihniyet sergilemek, misafirlere hakaret etmek doğru bir şey değildir.

Amaçları Türkiye’yi Batılılaştırmaksa, Batı medeniyeti bünyesi içine sokmaksa, işte Batı karşımızdadır. Onu taklit etsinler. Orada anıtmezar ziyareti mecburiyeti yoksa diretmesinler.

Türkiye rejimi Batı hayat tarzını, Batı standartlarını kabul etmiştir. Bunlara uyması gerekir.


Önceki ve Sonraki Yazılar
M. Şevket Eygi Arşivi