Yaşar Değirmenci

Yaşar Değirmenci

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a EVET!

Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a EVET!

Cumhurbaşkanlığı seçimi yaklaştıkça sorumluluğunu idrak eden insanların heyecan ve hassasiyetleri artıyor. Adam yerine konulmanın gereğini yerine getirecekleri günü sabırsızlıkla bekliyorlar. İlk defa millet kendi Cumhurbaşkanını seçecek. Dayatılan, şer ittifakın adayını mı, halkın içinden gelen, milletin ve Ümmetin derdiyle dertlenen adamını mı seçecek? Kararı, masa başı ‘İnsan Mühendisleri’ değil, bu Millet verecek. 

Başbakanı bu Millet seçtiğinde, normalleşmeye gittiğimizin, her türlü hile, desise, plan, program, iç ve dış ittifakların iflas ettiğinin de belgesi olacak. 

Bu milleti tanımayan ‘monşer’lere de tokat gibi cevap verilmiş olacak sandıkta. Normalleşemezsek, hiçbir temel meselemizi sahipsizlikten kurtaramayız. İçimizden çıkardığımız ‘adam’ adam yerine konulmak için, vatandaşlık hakkını yerine getirmek için, kast ve vesayet rejiminden bir nebze kurtulmak için, doğrudan-haktan yana olup, yanlışa haksızlığa tepki koymak için, adaletin ikamesi, zulmün bitmesine katkı için, herkesin safını belli edeceği bir fırsattır bu.  

Hangi mülahaza ile olursa olsun Başbakanın yanında olmamak, tereddüt geçirmek, tarafsız kalmak, son pişmanlığın fayda getiremeyeceği büyük bir vebaldir. Zira; Benim amellerimin hesabını başkası vermeyecek. Bizim sorumluluğumuzu başkası yerine getirmeyecek. Hz. İbrahim’in atıldığı ateşin sönmesi için su taşıyarak olunması gereken yerde mi, yoksa ateşin devamından yana olup odun taşımaya devam mı? Daha 17-18 yaşlarında Rasulüllah’ın “hılfül fudül”deki yeri ne içindi? Zulme karşı olmak, haksızlıkla mücadele etmek, hakkın ve hakikatin yanında bulunmak değil miydi? Nehirler tersine akıtılamaz. Yapılacak şey, onun akışını verimli ve bereketli hale getirmektir. Bu vesayet anlayışının devam etmesi mümkün değil, dünya başka bir dünya artık. İz’an ve insaf sahibi olan ifrat ve tefride düşmeyen herkes mutlaka Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a EVET oyu vermelidir. Daha iyisi yoksa, ideal olanı gerçekleşmemişse, “tamamı elde edilemiyorsa cüz’ünü terk etme!” kaidesince de geleceğin inşası için Başbakana EVET! Büyük zulme, haksızlığa, gadre uğrayan vatandaşlarımızın mahkemelerde haklarını arayabilmeleri için EVET! Şehitlerin emaneti dul ve yetimlerin gazilerin, özürlülerin, kadınların, memurların, daha iyi imkanlara kavuşmaları için EVET! Peki diğer adaylara ‘Evet’ diyenlerin AK Parti ve Recep Tayyip ERDOĞAN düşmanlığının dışında gösterdikleri bir sebep var mı? Diğer iki adaydan birine oy vermeyi düşünenler, tereddüt içindekiler, kararsızlar, bir vicdan muhasebesi yapıp “vicdan terazisi”nde bunun vebalinin nelere sebebiyet vereceğini, statüko ve vesayet rejiminin devamı manasına geleceğini, bu meselenin bir parti meselesi olmadığını düşünmeliler. Hele bu Milletin ‘ruh köküne dinamit koyan, kurulduğundan beri din düşmanlığını kuruluş misyonu haline getirmiş, sırf dini hizmetlerinden dolayı astırdığı din âlimlerinin kanları, bedduaları  altında akla her geldiğinde zulmü, gözyaşını hatırlatan CHP’nin desteklediği adaya oy vermek nasıl bir cinnet halidir? 

Ya MHP! Kendi adayını bile çıkaramayan CHP’nin çömezi durumuna getirilen, uzatılan kâğıdı okumaktan, abus çehresi ile arzı endam etmekten başka bir şey yapmayan MHP! ‘Kanımız aksa da zafer İslam’ın!’ sloganlarıyla milliyetçi/muhafazakâr kitlenin hamurunu yoğurduğu parti. 

Siyasî iktidarlar devamlı olmazlar. Yıpranırlar, taahhütlerini yerine getiremezlerse değişirler. Önemli olan husus, halk oyu ve iradesi ile gelen bir iktidarın yine halk oyu ve iradesi ile gitmesidir. Vesayete, ‘monşer idaresi’ne alışmış, ABD, İngiltere, İsrail, Fransa, Almanya gibi devletlerin Türkiye üzerindeki plan ve oyunlarının gerçekleşmesinde kullanacağı, kendi ülke ve milletini tanımadan emir/komuta ile oy verecekler hesap günü’nü unutmasınlar. “Parti-kolik” olmayalım. Kafamızı, irademizi başkalarına ipotek ettirip sürüleşmeyelim. Şahsiyet olup değişime katkımız olsun. Mevcut oligarşik yapı; bürokrasideki, hukuk kurumlarındaki, ekonomideki konumlarını kaybetmemek için “mücadele” veriyorlar. Ya bu yapı milletin seçtiği oylarıyla değişecek, yahut eski yapının devamı manasına gelen fildişi kulede yaşayanların seçimi ile sürecek. Onun için tercihinizle kimlerin yanında olunduğunu gözden geçirelim. Başörtüsünün serbest olması kararına iptal davası açmak dahil, öğrencilere belediyelerin verdiği bursların kesilmesi dahil, vatandaşın lehine her türlü faydalı kararın iptali için Anayasa Mahkemesi’ne koşan CHP ile, mâzisini inkâr eden “devlet despotizmi”nin emir eri haline gelmiş, tabanı ile irtibatını koparmış milliyetçilikten “ulusalcılık”a dönmüş bir MHP ile, bu millete pusular kurup planlar hazırlayıp, uygulamaya gün sayarken adalete hesap vermek mecburiyetinde kalan bölücü terör örgütü PKK ve onun piyonu partinin adayı, ile yan yana olmayalım. Milleti millet yapan değerlerle kavgalı, gizli çetelerle işbirliği içindekilerle aynı fotoğraf içinde bulunmayalım. Çok mesafe alınsa da değişmeyen-değiştirilemeyen statülerinden dolayı bazı kurumları (Danıştay, Anayasa Mahkemesi, Yargıtay, HSYK gibi) demokratik hukuk devletlerinde olması gereken yere çekmek için, oligarşik yapıyı dağıtmak, ‘bürokratik devlet’ten kurtulup, milletin emrinde bir devletin teşekkülü için Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a EVET! Diyelim. Demokratik ve Hukuk Devleti’ne gerçekten inanan, devletin kurum ve kuruluşlarının demokrasi ve hukuk çerçevesinde hareket etmesini isteyen her vatandaş EVET demek zorunda. 

Bu seçim, vatandaşına sunulan, onu adam yerine koyan çok önemli bir fırsat ve imkândır. Kendisini yakinen ilgilendiren, kendi geleceği ile ilgili ilk defa Cumhurbaşkanının seçimine kendisi karar verme şansı bulan insanımız, bu imkan ve fırsatı EVET diyerek değerlendirecektir. Az şey mi bu! Bu büyük bir nimettir. Şükrü de cinsinden bir amelle yani Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN’a  EVET!’le eda edilebilir. Hiçbir şey olmasa dahi, mazlum ve mükedder gönüllerin, gasp edilmiş haklarını arama yollarının açılabilirliği bile sizleri heyecanlandırmıyor mu? Ülkemiz dışındaki Türk ve İslam âleminin insanlarının heyecan, ilgi ve merakını sizler için bir kıymet ifade etmiyor mu? Basit-iğreti-mide bulandıran polemiklerle, seviyesiz ithamlarla, kendi tezlerinden ziyade ‘Tayyip Düşmanlığı’ndan başka hiçbir malzemeleri yok! Seçimde tercihimizi yaparken gereken hassasiyet ve sorumluluk bilinci gösterilmezse “korunması gereken değerlerin kaybedilmesine, alınması gereken değerlerin alınamamasına, elenmesi gereken değersizliklerin katlanarak sirayetine” sebebiyet veren bir “sosyal çöküş”e gidilme tehlikesi doğar. Sorumluluğumuzu yerine getirme şuuru, mutluluğumuzun da kaynağıdır. Önemli olan, belirli şartlar ve imkânlar çerçevesinde “gerekli, mümkün ve doğru” olanları gerçekleştirme durumumuzdur. Gücümüzün ve irademizin dâhilinde olan, “duyuş-düşünüş-duruş-eylem” imkânları ve “ruhî-kalbî-aklî” tercih halleri bizi “sorumlu” ve bir mutluluk yolunun açılmasını “mümkün” kılar. İşte bu Cumhurbaşkanlığı seçimi, böyle bir sorumluluğu yerine getirme imkan ve fırsatının bizlere verilmesidir. “Nasılsanız öyle idare olunursunuz” meselesi de irademizi kullanmamızla alakalıdır. 

Bakalım millet ne diyecek? Millet, birtakım kalabalıklar değildir. Aklı, vicdanı, şuuru olan bir varlıktır. Şimdiye kadar hep milletin sağduyusu hâkim olmuştur. Şimdi de öyle olacak. Başbakana verilecek EVET oylarının sonucuyla da herkes, bunun böyle olduğunu bir defa daha anlayacaktır. Yazıyı bitirirken bir âyet hatırıma geldi. Paylaşayım.

‘…Sakın hainlere taraftar olma. Ve Allah’tan af dile, çünkü Allah çok bağışlayandır, rahmet kaynağıdır. Kendilerine ihanet edenleri de savunma! Hiç şüphesiz Allah, kendisine ihaneti meslek edinip, boğazına kadar günaha batanları sevmez.’ (4 Nisa 105-107) 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Değirmenci Arşivi